Bişnev in ney çün hikâyet mîküned
Ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned
Dinle, bu ney neler hikâyet eder, ayrılıklardan nasıl şikayet etmede
Büyük İslam mütefekkiri Mevlana Celaleddin-i Rumi asırlara meydan okuyan mesnevisine işte bu sözlerle başlıyor. Ayrlıktan inleyen neyi kendisine benzetiyor aslında. Kamışlıktan ayrıldığı, suyun içinden çıkarıldığı için inlediğini söylüyor neyin. Neyin o yanık sesinin hikmeti budur diyor; ayrılık.
Nedir bu ayrılık?
Nedir bu ayrılık acısı?
Gün geceden ayrılır zaman zaman, gece günden ayrılır aynı şekilde. Kaderinde saklıdır insanın ayrılık. Önce ailenden ayrılırsın, sonra dostlardan ayrılırsın. Hiç yakanı bırakmaz bu ayrılık. Sen oldukça seninle yaşamaya devam eder ayrılık. Bırakmaz yakanı, sıkıca sarılır sana. Seni kendinden ayırmak istemez. Sen ayrılığa bırakmasını istesen de seni o bırakmaz, senin isteklerine, kavuşma arzuna hiç kulak asmaz. Çünkü ayrılık ayrılık olunca mutlu olur. Bencil davranır sana karşı, hep kendini düşünür, aldırmaz ayrılık acısına, umursamaz gözyaşlarını, düşünmez sevenlerin çektiği acıyı, bana ne der senin duygularına, mutluluk onun için senin ayrılık acısı çekmende saklıdır.
Hayallerin vardır, arzuların ve heveslerin vardır.
Hedeflerin vardır, tutkuların, isteklerin, heveslerin ve temennilerin vardır.
Keşkelerin, pişmanlıkların, haykırışların vardır.
Ayrılık vardır hem sana hem bana. Varsa bu alem ayrılık bunun nüvesi değil mi zaten? Adem atamız cennetten ayrılmadı mı önce? Havva annemiz Ademinden, Adem Rabbimden ayrılmadı mı? Aşık maşukundan, can cananından, kan damarından, kuş yuvasından, su pınarından, gül yaprağından, kış soğuğundan, yaz sıcağından ayrılmadı mı? Ruh bedeninden, beden aslı olan topraktan, toprak kayadan, bülbül gülünden, Kerem Aslısından, yar yareninden ayrılmadı mı?
Herkes ve herşey ayrılıyor bir şeylerden. Yakamızı bırakmayan tek şey ayrılığın bizzat kendisi.
ayrılık gözümde yaş bırakmadı
ayrılık vurmadık taş bırakmadı
ayrılık ecele iş bırakmadı
ayrılık ne zormuş ne kötü şeymiş
ayrılık ölümden daha betermiş
feleğe darılıp küssem biter mi
selamı sabahı kessem biter mi
ayrılığı idam etsem biter mi
ayrılık ne zormuş ne kötü şeymiş
Ah beni benden ayıran ayrılık, beni yalnızlığa terk eden ayrılık. Ne sevdiğimi, ne sevmediğimi bende koyan ayrılık. Yalnızlığı tattırırken, ne yüreğimdekileri ne gönlümdekileri alıp götüren ayrılık. Beni benden alan, ama beni de bana bırakan ayrılık... ne zalimsin sen ,ne acımasızsın. Acı nedir bilmez misin sen ayrılık? Ne kazandın bu güne kadar ayırdıklarından? Peki ya neler kaybettin ne ahlar işittin sevenleri ayırdığın için?
Ey ayrılık sen oldukça beni ve benim gibi sevenleri hep ayıracaksın bunu bilmedeyim. Ya sen, sen ne olacaksın hiç düşündün mü? Sen de ayrılacaksın gün gelecek. Kader sana da oyununu oynayacak. Sen de sevdiğinden, ait olduğunu zannettiklerinden, alışkanlıklarından, hüzünlerinden ve kederlerinden, sevinçlerinden ve mutluluklarından sende ayrılacaksın. O zaman beni ve benim gibileri çok ama çok iyi anlayacaksın. Ama iş işten geçmiş olacak. Kaderin cilvesi dönüp dolaşıp seni de bulmuş olacak. Sen de alacaksın nasibini ayrılıktan. Ve ayrılıkta ayrılacak ayrılmam zannettiklerinden.
Ve son söz dostlar gerçekten nedir ayrılık?
Kır çiçeğine sordum ayrılık nedir?
Dedi ki filizlenen umutlarımın kırılışıdır.
Uçan kuşa sordum ayrılık nedir?
Dedi ki esen yelle anlaştılar.
Yıldızlara sordum ayrılık nedir?
Dediler güneşin ayla arasının açılışıdır.
Sordum yanan ateşe ayrılık nedir?
Dedi ki duman olup meçhule gidişimdir.
Sazımın teline sordum ayrılık nedir?
Dedi ki aşıkların bağrından kopan yanık sestir.
Gecelerime sordum ayrılık nedir?
Dediler benliğimi gündüze terk edişimdir.
Göz pınarlarıma sordum ayrılık nedir?
Dediler yanaklarımızdan süzülen damlacıklardır.
Toprağa sordum ayrılık nedir?
Dedi ki nicelerini tattım.
Hasrete sordum ayrılık nedir?
Dediki sorduğun benim. (Asım Kısbet)