İki salıncak… İkisi de boş… Ne var ki salıncaklardan biri öne arkaya gidip duruyor… Üstelik hava rüzgarlı da değil, ki salıncakları hareket ettirsin. Ama salıncak yine de bir öne, bir geriye gidip geliyor… Hem de dakikalardır, hiç durmadan…
Durup izliyorum sebepsiz sallanan salıncağı… Ve düşünüyorum.
Görünenin ardındaki görünmeyenle açıklayabilir miyiz bu durumu?
Hayat da bizi böyle ileri geri sallar bazen. Görünmeyen o el var ya, hep arkamızdadır aslında. Bir türlü görmeyiz o eli, görmek istemeyiz. Allah’ın kudret elidir oysa bizi ileri geri sallayıp duran. Biri Celâldir o kudret elinin, diğeri ise Cemâl… Hayat salıncağımız her ileri gidişinde Allah’ın Cemal sıfatıyla ümit, rahatlık ve sevinç gelir yaşantımıza ve biz mutlu oluruz. Sonra salıncağımız geri gider ve korku, sıkıntı ve üzüntü içine düşeriz, mutsuz oluruz. Oysa Celâl sıfatının tezahürleridir bu yaşadıklarımız. Mühim olan her ileri ve her geri gidişimizde bu duruma eşit muamele edebilmemiz ve kaderimize rıza gösterebilmemizdir. Yani hâl diliyle Yaradan’a kahrın da hoş, lütfun da hoş diyebilmektir.
Salıncağın ne ileri gidişi güzeldir tek başına, ne de geri gidişi… Güzel olan, o salıncakta sallanabilmektir. Mutlulukla, sabırla, rızayla, huzurla…