Çiçeğin adı gül, Şehrin adı İstanbul
Gül çiçeklerin ortak adıdır.
Gül çiçeklerin ortak adıdır. Farsçada gül, çiçek manasına gelir. Gül deyince ise önce bülbül gelir akıllara. Bir aşık ile maşukun hikayesidir Gül ile Bülbülün hikayesi. Gül, mağrur bir maşuk, bülbül ise mecnun bir aşıktır. Bülbül güle gönül verir ama gül kendisi için yanıp tutuşan bülbüle hiç yüz vermez. Buna dayanamayan bülbül güle yakın olmak için gülün dalına konmak ister. Konar konmasına ama gülün dalındaki dikenler bülbülün gövdesine batar ve bülbülün cılız gövdesinden akan kanlar gülün dibine dolar. Bülbülün kanı gülün köklerinden damarlarına sirayet eder ve o günden sonra gül kırmızı açmaya başlar. Yani güle rengini veren bülbülün aşkıdır.
Gül, aşığının rengine boyandığından beri Sevgili'nin adıdır aynı zamanda. Yedi cihan Sevgilisi miraca yükselince vücudunda oluşan ter damlaları yere düşmüş ve düştüğü yerde güller bitivermiştir. Onun güzel yüzü güllerin en güzelidir. O öyle bir güldür ki tüm gülleri güldürür. Gül gülünce bahar gelir, goncalar bağrını parça parça ederek güle tebdil eder ve yırtılarak açarlar. Her kim ki gülü bilerek koklarsa, teslim-i ruh eder, işte o zaman yokluk içinde varlıkla yaşamaya başlar. İşte gül o nedenle cennet bahçesinin çiçeğidir.
Gül çiçeklerin sultanıdır. Tıpkı İstanbul'un da şehirlerin sultanı olması gibi. İstanbul bir sultan şehirdir. İstanbul deyince Kız Kulesinin yüzü güler; Galata kulesinden bir güvercin kanatlanır, dalyanlarda ağlar çekilir, Adalar vapuru süzülür Boğazın derin sularını yararak ve Kapalıçarşıdan baharat kokusunu taşıyan bir lodos eser. İstanbul bir sultan şehirdir, sultanların şehridir, İstanbul asırlardır özlenendir. Bülbülün kanı gülü kırmızıya boyar demiştik ya, işte öyle hatıralar boyar İstanbul'un gönül aynasını ve İstanbul her daim eteklerini toplamış bir saraylının aşkı gibi düşer aşıkların gönül evlerine.
Gül ile bülbülün aşkı gibidir İstanbul'a duyulan sevda. Ne onunla olur, ne de onsuz. Gülün dikenlerinin bülbülün bağrını delip geçmesi gibi bağrı delik deşik yaşar bu şehrin sevdalısı bu şehirde. Ama çiçeğin adı gül ise; şehrin adı da İstanbul'dur. Nasıl ki bülbül dikene razı gelir ve sevdasında diretirse bu şehrin sevdalısı da İstanbul'da öylece diretir ve yedi tepeden İstanbul'a şöylece seslenir:
"Beni reddetme şefkat eyle ey şehr-i gül,
Güle lazım değil midir bir bülbül?"
İstanbul gül misali nâz eder bülbüle. Gül çiçeklerin sultanıdır, İstanbul ise şehirlerin. Ne bülbül vazgeçer gülün sevdasından, ne de gül yâr olur bülbüle. Her çiçek biraz gül, her şehir biraz İstanbuldur. Gül sessiz, İstanbul sakin; gül huzurlu, İstanbul ise gururlu bir edayla derler ki:
Gel gül dedi bülbül güle; gül gülmedi gitti.
Gül bülbüle; bülbül güle yâr olmadı gitti.
- Oda Orkestrası ve Kur'an Orkestra için şef ne demekse, insanlık için de peygamber o deme... Eklenme: 13 Eylül 2016
- Bir Mevsim, Üç Düğün Bu yazı herhangi bir bilgi içermez. Tamamen kişisel duygularla,... Eklenme: 12 Eylül 2016
- Ben Filistinim! Toplum olarak unutmaya meyilliyiz. Oysa acıları, suçları ve suç... Eklenme: 28 Mayıs 2016
- Düalite - Hayatın Gerçeği (mi?... Şunu biliyorum ki, ne Yaratıcının ne de evrenin benim yapacağım... Eklenme: 24 Kasım 2015
- Ne oldu sana? Bendeniz imza günü sahibi olarak giriş kapısının hemen sol tara... Eklenme: 30 Ekim 2015
- Zıtların Dünyası Dünyadaki durumumuz denizde yaşayan balıkların sudan habersiz y... Eklenme: 20 Ekim 2015
- Kehf Uyanıyor! Yemliha, Mekselina ve Mislina, Ve Mernuş, Debernuş ve Şazenuş... Eklenme: 24 Haziran 2015
- Otuz üç! Otuz üç, Doksan dokuzluk bir tespihin üçte biri, ilk nişane dur... Eklenme: 15 Aralık 2014