Hani sevmek vardır
Ateşe dokunan buz kütlesi gibi
Yüzünüze baktıkça eritir içinizi.
Bir de sevdiğinizi söyleyemedikçe,
Gözünüzden dökülen yaşlar gibi düşersiniz toprağa,
Yağmur çiseler üstünüze, yeşermek istersiniz.
Siz filizlenmeyi bekledikçe çamura bulanır ve daha çok ağlarsınız.
Hani sevmek vardır,
Hayaller kurarsınız;
El ele tutuşmuş bir tren vagonundasınızdır
Raylar üzerinde yaptığınız yolculuk kadar uzun sevmek istersiniz.
Yol bitimine kadar ellerinizi avuçların da tutarsınız,
Omuzundaki başına dayarsınız başını;
Sevdiğinizin gözleri kapalıdır,
Siz o anın bitmesini istemezcesine,
Kırpmaya cesaret bile edemediğiniz gözleriniz ile;
Boş boş bakarsınız hareket eden pencereden,
dağlara, ovalara.
O anın muhteşem huzuruna kaptırırsınız yüreğinizi.
Ay çiçekleriyle süslenmiş tarlalardan geçer yolunuz,
Güneşin mutluluğu düşer aklınıza,
İç çeker gözlerinizi alamazsınız pencereden.
Ve sonra sevdiğiniz başını hareket ettirir.
"Rahatsız oldu zannedersiniz,
O başını omuzlarınızdan alır ve ait olduğu şehre..
Tam da yüreğinizin attığı yere koyar,
Kalp atışlarınız hızlanır
Şehrin gürültüsü ile uyanır gözleri yüreğinize.
Artık sizin şehriniz de sabah olmuştur.
Bir çift güneş aydınlatmıştır sol yanınızı.
Geceleri yıldızları görmek için başınızı kaldırıp gökyüzüne bakmak istemezsiniz,
Onun o gözleri gökyüzündeki her bir yıldıza bedeldir çünkü.
Yüreğiniz deki şehri aydınlatan da o gözler değil midir?
Elbette ki o gözler,
Sizin şehriniz de umut olmayı hak ediyordur.
Neden mi diye hala soruyor musunuz?
Siz sevdiğinize benim gözümle hiç baktınız mı?
Tabi ki de bakmadınız,
Bakmış olsaydınız, şuan sevdiğinizi bırakmamak için,
Ona sımsıkı sarılıyor olurdunuz.