Değerli dostlar
Mekândaki kıblemiz belli, hepimizin hem fikir olduğu ve Müslümanların en kutsal mabedi KABE.
Zamandaki kıblemiz ise hepimizin er geç bir gün yüzleşeceği ÖLÜM.
Mekândaki kıblemize her gün beş vakit yüzümüzü dönüp, gönlümüzü Rabbimizin verdiği inşirah ile dolduruyoruz. Huzuru verenin huzurunda, huzura duruyoruz. Bütün dünya meşgalelerini bir kenara bırakıp Rabbimizin o güzel davetine icabet ediyoruz, birbirimiz ile yarışırcasına.
Eğer maddi imkânımız varsa, huzurun merkezine, milyonların tek yürek, aşk ve şevk ile ibadet hazzını yaşadığı ve hiçbir dakikanın es geçilmediği KÂBE’YE gidiyoruz. Gidenlerin ‘’ anlatılamaz, yaşanır ’’ diyerek özetlediği o muhteşem mekânın bizlerde bıraktığı güzelliği tadıyoruz her zerremizde.
Peki sevgili dostlar…
Her gün bir adım daha yaklaştığımız, yaşantımızın her anında şimdi gelecekmiş gibi hazırlıklı olmamız gereken, ‘’Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır’’ ilahi emriyle mühürlenen zamandaki kıblemiz ÖLÜME ne kadar hazırız?
Zamandaki kıblemizin farkında olarak, beşeri ilişkilerimizde bunun bilince olabiliyor muyuz?
Hayatımızın her anında, bir gün yolcu olduğumuzun bilince olmak, adımlarımızı ona göre atmak zorundayız değerli dostlar. Esnafından sanayicisine, ayakkabı boyacısından simitçisine, hacısından hocasına, amirinden memuruna kadar, zamandaki kıblemizi özümseyerek hareket etmeliyiz.
Esnaf olan bir kardeşimiz üç kuruşluk değeri olan malı, beş kuruşa satmaya çalışırsa, sanayici kardeşimiz hakkı olandan fazlasını talep ederse, Kâbe gibi kutsal bir mekâna yüz sürmüş hacımız yaşayışıyla örnek bir görüntü oluşturmazsa, amir olan kardeşimiz memuruna tebessüm ve tatlı dil ile idari işlerin yükümlülüğünü anlatmazsa o zaman, şah damarımızdan daha yakın olan ölüm gelip dayandığında ve mizan terazisinde günahların ağırlığı karşısında mahcup olmaz mı YARADANINA karşı.
Hele şu RAMAZAN iklimi gönül dünyamızı gözden geçirmek, iyiliğe anahtar, şerre kilit olabilmek için bulunmaz bir nimet. Allah rızası için uzun bir süre yemeden içmeden kesilip, diğer azalarımızı da oruç ile hemhal kılmak ise anlatılmaz bir huzur ve mutluluk. Manevi atmosferin tavan yaptığı böyle güzel bir zaman diliminde yapılacak en güzel davranışlardan biri, zamandaki kıblemizi sıkça hatırlamak.
Hal ve hareketlerimizi, sosyal toplum içindeki ilişkilerimizi gözden geçirip, gönül kırmak değil, gönül almak ilkesiyle, hiç kimseyi dışlamadan, ötekileştirmeden ‘’ YARATILANI SEV, YARADANDAN ÖTÜRÜ’’ diyen Yunus diliyle sevmek için kendimizi bir kez daha yoklayalım. Hiç kimsenin dış görünüşüne bakarak hüküm vermemeye gayret edelim değerli dostlar.
Unutmayalım, ALLAH KULLARININ TİPİNE DEĞİL; DİBİNE( KALBİNE) BAKAR.
Selam ve dua ile…