İÇİMİZDEKİ ÇOCUK
Hevâsına uyan Zeliha, kraliçe iken bir anda esir hale gelmiş; hevâsını terk eden Yusuf ise esir iken bir anda sultan oluvermiştir.
İçimizdeki çocuk mu? Yoksa çocuklar mı? Ben, iki çocuk olduğuna inananlardanım.
Kanaatimce bu iki çocuk meselesi herkesin malumudur ama öne çıkarılması istenen ilk çocuk olduğundan “içimizdeki çocuklar” değil de “içimizdeki çocuk” ifadesi ön plana çıkarılmıştır. Hayatımıza yön veren, bizi insan veya canavar yapan bu iki çocuktan biridir. Bu iki çocuktan hangisi hayatımıza hâkim olursa dışarıya yansıyan rengimiz veya sesimiz o olur.
İlk çocuk; İyiliği, masumluğu, doğruluğu, safiliği kısaca fıtratı temsil eder ki, buna kalb veya gönül diyoruz. İkinci çocuk ise, hevâ-hevesi ve itibar-mevkii’yi ve de menfaati temsil eder ki, buna da nefis diyoruz. İnsanoğlunun ayağını kaydıran, onu canavarlaştıran isteklerden ilki, lezzet ve şehvet hevâsı, diğeri ise, halk içinde itibar ve mevki sahibi olma, onları yönetme isteğidir.
Hevâ, bir günahı ortaya çıkaran şeydir ki o olmadıkça şeytan, kişinin gönlünde dolaşmaya imkân bulamaz. Hevâdan bir miktar bulunca da onu bir güzel süsler, cilalar ve kişi için çekici hale getirerek onu fıtratından saptırır.
Unutmayalım ki, hevâsına uyan Zeliha, kraliçe iken bir anda esir hale gelmiş; hevâsını terk eden Yusuf (a.s) ise esir iken bir anda sultan oluvermiştir.
Bu ikinci çocuk ta tıpkı ilk çocuk gibi, dünyaya merhaba dediğimiz andan itibaren içimizde hep vardır ama pasiftir yani sadece vardır. Ne zaman ki, insanoğlu kendi kendine yetmeye başladı, işte o zaman o ikinci çocuk sahneye çıkmaya ve kendini göstermeye başlar. Kısa sürede ilk çocuğa darbe yapıp onu devre dışı bırakarak iktidarı ele geçirir. Bu çocuk, gücü önceler, serttir, yıkıcıdır, paylaşmayı sevmez ve kendini dünyanın merkezine koyar.
Kerim kitabımız Kuran Alâk suresi-6. Ayette (Kellâ innel insâne le yatgâ.): “Gerçek şu ki, insan ne zaman kendisini yeterli görse (kimseye muhtaç olmadığını zannetse) fütursuzca azar (kendini tanrılaştırır).” İfadeyle, insanoğlunun durumunu ortaya koymaktadır. Bu ayetten hareketle düşündüğümüzde insanoğlu, güçsüz/biçare olduğu ve başkalarına muhtaç olduğu dönemde yani çocukluk ve ihtiyarlık evrelerinde daha çok ilk çocuğun etkisindedir. Bu dönemlerde masumdur, iyidir, güzeldir, ihtiraslardan ve hasetten uzaktır, sevecendir ve sevimlimdir.
Kendi kendine yettiği dönemlerde ise, ara sıra ilk çocuk devreye girmeye çalışsa bile çoğunlukla diğerinin hâkimiyeti vardır. Bu mutlak hâkimiyet, ilk çocuğun gıdası ve yaşam kaynağı olan kalbi katılaştırır, vicdan ve merhameti köreltir, sevgi ve şefkat duygularını zayıflatır… Yaşam kaynakları elinden alınan çocuk zamanla hastalanarak hareket edemez hale gelir.
Yatağa düşmüş bu çocuğu sağlığına döndürebilmek yani canavarlıktan tekrar insanlığa döndürmek için uygulanacak tedavi modeli, fıtrata yeniden dönüştür. Bu reçetedeki ilaçlar, eczanelerindeki parayla satılan ilaçlara benzememektedir. Fıtrata tekrar dönüş ilaçları, sadece gönül eczanesinde satılan sevgi, şefkat, merhamet, doğruluk, iyilik, insanilik… gibi paranın asla satın alamayacağı ilaçlardır.
İçinizdeki o ilk çocuk var ya, işte o insanlık oluyor. Ne pahasına olursa olsun yaşatın onu…
Yaşatın ki, cüsseniz büyürken, kalbiniz daralmasın. Yaşatın ki, o çocuk size küsüp te üzüntüsünden hastalanarak yataklara düşmesin. Yaşatın ki, olgunluğunuz sadece dışta kalmasın, içinize de sirayet etsin. Yaşatın ki, kütlenizle orantılı olarak özgül ağırlığınızda büyüsün. Yaşatın ki hayatınız renklensin, nefesiniz açılsın, gönlünüz genişlesin, yaşam sevinciniz artsın, siz etrafınızı, etrafınız da sizi sevsin. İçinizdeki çocuğu yaşatın ki, gönlünüz genişlesin, gönlü geniş olanın ne verecek sevgisi biter, ne de bölüşecek ekmeği...
Unutmayın ki bahsettiğim bu "içimizdeki çocuk" kalpte yaşar. Eğer onu ait olduğu yerde değil de, “akılda yaşayan bir çocuk” haline getirmeye kalkarsanız işte o zaman vay halinize!
Aklınız ve kalbiniz arasında kaldığınızda, aklınızın değil de daha çok kalbinizin sesini dinleyin. Çünkü akıl, genellikle menfaati; Kalp ise merhameti önceler.
Peki, ama içimizdeki çocuk ölü mü, diri mi nasıl anlayacağız? Eğer bir çocuğu kolayca güldürebiliyorsanız ve hayvanlar sizi görünce kaçacak delik aramıyorlarsa sevinin. Çünkü içinizdeki çocuk hala yaşıyor. Onu daha sağlıklı hale getirmek için yapmanız gereken şey, içinizdeki çocuğu ara sıra parka götürüp salıncakta dilediği kadar sallamasına imkân sağlamanızdır.
İşiniz ve yaşınız her ne olursa olsun; içinizdeki çocuğun bahtı açık, tahtı hayırlı ve geleceği aydınlık olsun.
Selâm, Sevgi ve Dua ile…
- DÖVİZ KURLARINDA YAŞANAN HAREK... Unutmamalıyız ki faiz sebep, enflasyon ise onun kaçınılmaz sonu... Eklenme: 23 Kasım 2021
- YEDİKLERİMİZ DEĞİL VERDİKLERİM... Kurban, ne et ne de kandır; iman ve tevhit, ibadet ve şükür, ta... Eklenme: 28 Temmuz 2021
- NE OLDUYSA O KARARDAN SONRA OL... Savunma sanayinin milli olması önemlidir ama bundan çok daha ön... Eklenme: 15 Aralık 2020
- TANK PALETİ FABRİKASI GERÇEĞİ KOÇ’un yarı fiyatı bir teklifle BMC’nin ihaleyi kazanmasından s... Eklenme: 03 Aralık 2020
- AYASOFYA Eskiler hep derlerdi ki, “Ayasofya ancak kendisini koruyacak ve... Eklenme: 24 Temmuz 2020
- MİLLET EĞİLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ 15 Temmuz’un üzerinden dört yıl geçmesine, ortada 251 Şehit ve ... Eklenme: 15 Temmuz 2020
- ELVEDA ŞEHRİ RAMAZAN ELVEDA Peygamberimiz ’in, "Reyyan kapısından cennete girme" müjdesine ... Eklenme: 19 Mayıs 2020
- DİYANET HAK'KIN SÖZCÜSÜDÜR... Müslümanlar olarak tüm kalbimizle inanıyoruz ki, İslam neyi har... Eklenme: 29 Nisan 2020