NİYET OKUMA MAHARETİ
İlkokul üçüncü sınıfta okurken Cuma vaazını dinlemek için bir saat evvel camiye gitmiştik.
O gün Molla Şevket, fitne ve fesadın zararlarına dair vaaz veriyordu. Birden muhacir Abuzer Emmi isminde bir zat, ayağa kalkarak: “Hoca!.. Hoca!.. Sen bütün bunları bana söylüyorsun. Allah Kerim’dir, dışarı çıkınca hesaplaşırız seninle” şeklinde tehditler savurmuştu.
Korona virüsten ölümlerin arttığı bu günlerde kimi Pazartesi günü ölmenin daha efdal olduğunu iddia ederken, ötekileri de Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma veya Cumartesi, birileri de hafta sonu olduğu için Pazar günü ölmenin daha faziletli olduğuna dair iddialarla ortalıkta dolaşıyorlar. İnsanların ekserisi faziletli günün, sevdiği insanların vefatına denk gelen gün olduğunu iddia ediyorlar.
Çok şükür ki bu din tamamlanmıştır…
Böyle hurafelerin yayılmasına mani olmak maksadıyla hiç kimsenin ismini vermeden tamamen Kur’an, Sünnet ve Risale-i Nur’un esasları muvacehesinde ilmi bir makale neşretmiştik.
Ancak uzun yıllar Yeni Asya, Zaman ve Bugün gibi gazetelerde muhabirlik ve yazarlık yapmış bir beyefendi, hiç kimsenin ismini zikretmediğim halde Abuzer Emmi gibi celallenerek “Bugün defniyle mükedder olduğumuz merhum Fırıncı Abi’nin münafıklığını tescil maksadıyla” makaleyi kaleme aldığımı iddia edip benim nam-ı hesabıma ahkâm kesmişti.
Sanki dünya tarihinde Cumartesi günü bir tek M. Fırıncı ölmüş?
Halbuki bizler, davamızı izah maksadıyla “Cuma günü vefat eden ehl-i iman bir kişinin; ehl-i saadet olacağını, hüsn-ü hatimeye nail olacağını, kabir azabından ve kabir fitnesinden kurtulacağına dair başta İmam Tirmizi olmak üzere Peygamber sallallahu aleyhi vesellemden birçok sahih hadis rivayet edildiğini” beyan etmiştik.
Aynı makalede “İslam şeriatında Cuma günü hariç diğer günlerde vefat eden bir zatın ehli dalalet olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı gibi ehl-i necat olduğuna dair de hiçbir delil mevcut değildir” ifadesiyle bu mesele hakkında görüşlerimizi beyan etmiştik.
Anlat bakalım, bu yazılanların neresinde M. Fırıncı’dan bahsediliyor?
Meseleyle alakalı فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاء وَالأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ ayet-i kerimesini zikredip münafık bir adam öldüğü vakit dünya ve semavatın ağlamadığını, lakin mümin bir zatın vefatıyla dünya ve semavatın ağladığına dair Allah’ın hükmünü beyan etmiştik.
Allah’ın hükmü zorunuza gidiyorsa, o zaman bana değil, Allah’a hesap soracaksınız…
O da sağ olsun adımı vermeden, makalemin yarısını alıp yarısını silip atmış, beraber nargile içtiği yoldaşlarından biri, ayakkabı numaram hariç hakkımda bütün bilgileri yazıp, Fırıncı Ağabeyimize hakaret eden adam budur deyip “vurun abalıya” misali, kendilerinden daha aşağılık ifadelerle hakaretler yağdırmıştı.
Hiçbir hakkı olmadığı halde beyefendi, adıma ahkâm kesmekle yetinmemiş, makalenin altında insanlık dışı hakaretleri ihtiva eden yorumları görmemem için benden saklamış ve böylece güya Kur’an ve iman hizmetini yapmakla müşerref olmuştu. Benden gizlese de yabancı istihbarat örgütlerine hafiyelik yapan elemanların bütün ekran görüntülerini almış durumdayım. Yeri gelince cevap hakkımızı kullanacağız, inşaallah.
Açık söyleyelim…
Başta Tahiri Mutlu Ağabey olmak üzere Bediüzzaman’ın en muazzez talebeleri hakkında ileri geri konuştuğu vakit, benim nazarımda bitmişti. Yıllar evvel hâsıl olan hadiseden sonra ne onun sayfası ne de başka yerlerde hakkında hiçbir şey yazmadım, muhatap olmadım.
Hiçbir zaman ahlaki esasları elden bırakmadım. Onun sayfasında şahsıma hakaret edildiği gibi; benim sayfamda ona hakaret edilmesine asla müsaade etmedim, etmem ve ettiğime dair hiçbir yorum gösteremez. Hatta başkası onun hakkında uygun olmayan elfazla tahkir ettiği vakit, özelden “evet ben de, bu kişiyi sevmiyorum ancak şeriatın müsaade etmediği lafızlarla hakaret etmenin caiz olmadığına” dair kendilerini defalarca ikaz ettim. Yazışmalar ben de mahfuzdur.
Herkes şunu çok iyi bilmelidir ki; إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء ayetinin açık beyanıyla bizim gibi insanlar sadece Allah korkarlar. Bu yüzden 17/25 Aralık Darbesi çok önceleri, FETO’nun din düşmanı ve vatan haini olduğuna dair tam beş yüz sayfalık reddiye yazdık. Sayın M. Fırıncı’nın, Risale-i Nur’a ilave ettiği dalalet ve küfür tohumlarına binaen ismen ona çok reddiyeler yazdık ve yazmaya da devam edeceğiz.
Ancak ictimai değerlere göre vefat edip henüz mezara konulmayan insanlara karşı reddiye verilmez. Başta Eyüp Otman olmak üzere, ben ve değerli arkadaşlarıma dünya kadar hakaret ettiği halde vefatı üzerinden günler geçmesine rağmen hakkında tek bir makale yazmadık. Bu ince noktayı onun da bilmesi lazımdı, ancak İstanbul münafıkları, onu da epey hırpalamış görünüyor.
İslami hiçbir esasa uygun olmadığı görülen bu çıkışla “niyet okuma maharetini” kullanarak şahsımı haksız yere töhmet altında bırakması, İslamiyet ile beraber insanlık açısından da iyi bir imtihan olmadığı, gün gibi, güneş gibi ortada durmaktadır.
O zaman hiç kimse ayet-i kerime veya hadis-i şerifleri ağzına almasın. Gençleri irşad etmek için roman yazsın, öyle mi?
Sadede gelirsek…
Makalede zikredilen ve 1400 sene evvel indirilen فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاء وَالأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ ayet-i kerimede iki insan sınıfından bahsediliyor.
Peki hangi meziyetini kullanarak Fırıncı’nın münafık olduğunu beyan etmek maksadıyla bu makale ve ayeti zikrettiğimi tespit etmişsin?
Namaz kıldırırken الأَعْرَابُ أَشَدُّ كُفْرًا وَنِفَاقًا ayetini okuduğu için, imamla kavga eden Arap ile aynı seviyede olduğunu mu anlatmaya çalışıyorsun?
Diyelim Allah’ın ayetini anlayamadın…
Aynı makalede; Merhum Said-i Nursi, bu ayetin tefsiriyle alakalı “Şu âyet, mefhum-u muvafık ile şöyle ferman ediyor: "Ehl-i dalâletin ölmesiyle, semâvât ve zemin, onların üstünde ağlamıyorlar." Ve mefhum-u muhalifle delâlet ediyor ki, "Ehl-i imanın dünyadan gitmesiyle, semâvât ve zemin, onların üstünde ağlıyor.
Yani, ehl-i dalâlet, madem semâvât ve arzın vazifelerini inkâr ediyor, mânâlarını bilmiyor, onların kıymetlerini iskat ediyor, Sâni’lerini tanımıyor. Onlara karşı bir hakaret, bir adâvet ettiğinden, elbette semâvât ve zemin, onlara ağlamak değil, belki onlara nefrin eder, onların gebermesiyle memnun olurlar" buyurduğunu zikrettik.
Altı bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatını telif eden, Bediüzzaman ile müsemma Said-i Nursi’yi de anlamıyorsanız, o vakit anlayanları dinleyeceksiniz.
Aklının bir tarafını kullanan beyefendi, umumu alakadar eden ve hiç kimsenin ismi zikredilmediği halde su-i zan ederek beni haksız yere ittiham etmiş… Şahsım aleyhinde nefret ve kinin hiddet ve şiddetini arttırmak, halkı kin ve nefrete sevk etmek maksadıyla, makalede zikredilen ayet-i kerime ve o ayetin şerh ve izahı olan Risale-i Nur’un beyanlarını silerek makalemi kendi sayfasında öyle neşretmişti.
Hadisenin daha vahim tarafı ise hakkımda insanlık dışı yorum yazan elemanlardan biri, aklının sadece yüzde birini kullanarak “yaw arkadaşlar, ne oluyor sizlere? Bu makalede Fırıncı Ağabeyimizin ismi zikredilmiyor. Adam, Kur’an’ın hükmünü zikrediyor. Risale-i Nur da; mümin vefat ettiği zaman dünya ve semavat ağlıyor, münafık öldüğü zaman da ağlamıyor hükmünü beyan ediyor” demiyor.
Demek tencere ve kapak misali kâtip ile karinin IQ’su, sahip olduğu meziyet, maharet, beceri ve akli seviyeleri aynıymış…
Cevap vermekten aciz kaldıkları yazılarımızın intikamını almak niyetiyle adımıza yalan ve sahte beyanat vererek aleyhimizde algı operasyonları yaparak kendilerini teselli etmeye çalışıyorlar. Etsinler bakalım…
Her zaman söylüyoruz tekrar söyleyelim…
İnsanlık dışı ibare ve ifadelerle bizlere saldıran adamlar, kitaplarında doğrudan doğruya Allah’a küfrediyorlar. Allah’ın vahdaniyyetini inkâr ediyorlar. Peygamber aleyhissalatu vesselamın Risaletini tekzip ediyorlar. Profesörleri de Allah’ın evi olan Ayasofya’nın bir kısmının cami, diğer kısmının ise kilise olmasını talep ediyor.
Yani adamlar, iman ile küfür ortası yeni bir din meydana getirmek istiyorlar. Hem de sözde Üstad dedikleri Bediüzzaman Said-i Nursi’nin buyurduğu “küfür ile iman ortası yoktur” hakikatine rağmen…
Gizli kapılar ardında kâfir-i mutlak olan FETO’nun mehdi-yi azam, Ahmet Davutoğlu’nun da siyaset âleminin mehdisi olduğunu ayan beyan söylüyorlar. Buna dair Yeni Nesil ve Moral FM logosu altında konferanslar bile tertip ediyorlar.
Böylece Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı devirerek ülkeyi, Amerika’ya teslim etmenin hesabını yapıyorlar.
Mekkeli müşrikler; mücadele-i bi’l-hurufat yapamadıkları için muharebe-i bi’s-süyufu tercih ettiler. Bunlar, müşrikler kadar bile delikanlı olamıyorlar.
Fırıncı Ağabeyi hakkında söylemediğimiz iddialarla mükedder olduğunu söyleyen ve celallenen bu zat; Cenab-ı Allah’a hakaret, Kur’an-ı Kerim’i tahkir, Haşri tekfir, Peygamber aleyhissalatu vesselamın Risaletini inkâr eden yoldaşlarının cinayetlerine mukabil bu kadar üzülmüş mü acaba?
- F. GÜLEN VE KARDEŞLERİNİN HELA... Yıl 2012… Pennsylvania Canavarı’nın talimatıyla Risale-i Nur sa... Eklenme: 27 Mart 2021
- MEHMET FIRINCI ABİ’YE SALDIRAN... Bir çok roman yazıp Yeni Asya ve Yeni Nesil Yayınları vasıtasıy... Eklenme: 17 Ekim 2020
- ABDURRAHMAN DİLİPAK VE KARDEŞL... Ayasofya’nın tekrar camiye tebdil edilmesinin üzerinden henüz b... Eklenme: 15 Ağustos 2020