KADIN
Yalnızlığını iplere bağlayıp, uçurtma özgürlüğünü teninde hissetmeye çalışan kadın.
Rüzgârda (zaman) ipini kopartmış uçurtma gibi özgür.
Ama nasıl bir özgürlük…
Uçurtma yere çakılınca, onu yerden kaldırıp, tekrardan havalandırmaya çalışmaz kimse.
Hatta uçturma âşıkları bile, nereden geldiği belirsiz olan bu uçurtmanın kırık tahtalarını onarmaya çalışmayacaktır.
Kapitalizm tıpkı bu rüzgar gibidir. Hafif bunalan, yüzünü serinletmek için pencereye çıkan bu rüzgara kapılır ve savrulup gider.
Mesela yeni bir kıyafet alacaksındır. Kampanyası vardır. İkinci bir elbiseye ihtiyacın yokken kapitalizm bu ikinci elbiseyi sana bala batırıp aldırır.
Bu çok basit ve klişe örnekten çok mühim bir sorun cereyan ediyor.
‘’Kapitalizm en çok kadınları kandırır.’’
En güzel sen olmalısın… En güzel elbise senin... En güzel tunik... En güzel eşarp…
Ve bittabi en pahalı olanlar. Çünkü sen basit biri olamazsın. Sen mükemmelsin. En iyi sensin … en güzel sen … en çok sensin … en vazgeçilmez olan …. Sensin…sen, sen, sen ve sen …
Yani söyle çevirelim… ben, ben, ben ve ben …
Bütün bunlar doğrultusunda ruhunu beslemiş, şişirmiş kadın, karşı cinsinden de kapitalizmin ona verdiği ilgiyi bekliyor. Ama artık herkes onun gibi şık ve güzel gözüktüğünden ve erkeklerin bir kadını çok kolay elde edebiliyor olmasından dolayı kadın beklediği ilgiyi görmüyor ve buhran …
Ya da vücudu Pazar malı olmuş güzel kadın bütün erkeklerden fazlaca ilgi görüyor,
Bu sefer de fazla ilgiden bunalıp başka arayışlar içine giriyor. Yine bir buhran…
Çünkü fazla tokluğun sonucu hazımsızlık ve istifra…
Ve Yalnızlık … Ve Kadın …
Kadın bu yaşadıkları doğrultusunda kendine en çok yalnızlığın yakıştığı kanısına varıyor. Yüksek topuklarıyla yükselttiği bedeniyle, ruhu da yükseliyor zahirde.
Ama ruh … vahdetin bir parçası olan ruh …
Bu ruhu gösteriş acz ediyor. Acz olan ruh maddiyat ile doymaya çalışıyor.
Bu yüzdendir ki bugün iş dünyasında , kadınlar, adamlardan daha fazla yer ediyor.
Bu da bittabi toplumun yapısına büyük zarar veriyor. İpleri elinde tutan hırslı kadınlar… Kahve köşelerinde iş bekleyen, evlenmekten bile aciz kalmış adamlar…
Bir kadın olarak bu durumdan rahatsızım.
Bu oyunu kim yönetiyorsa, bir toplumu herc ü merc etmenin ince ayrıntılarını biliyor.
Kadın ile yani onun fıtratı ile oynarsanız, toplumu ve aynen de dünyayı düzen dışı bırakırsınız. Şuan yaşanan heva-i nesiminin ciğerlerde nasıl katranımsı bir iz bıraktığını fark ettiğimizde, dilerim ki geç kalmış olmayız.
Bir düşünelim. Tanzimat ile cereyan eden yenileşme yolları neden hep kadın üzerine yürütüldü?
Romanlarda geçen hafif meşrep kadınlar, aslında masum bir peri… Osmanlı döneminde bütün kadınlar evliliklerinden mutsuz, kocaları huysuz ve geçimsiz; çünkü hepsi zorla bir yuva kurdu… Ve kadınlar hiçbir icraat sahibi değil, ev denen zindanda tıkılı idi…
Gerçekten böyle miydi?
Fitneci fitne tohumunu attı ve sırra kadem bastı…
Yüzyıllar boyu bacılar bu fitne tohumu için mücadele ettiler, derken …
Kapitalizm cereyan etti..
Artık bütün kadınlar olarak aklımızı kullanabiliyoruz. Çünkü hepimiz(yalan-yanlış) okuyoruz. Yönlendirme kabul edemeyiz zira en iyi biz biliyoruz. Hele ilahiyat mezunu bacılarımız… yorumlara kapalıyız… özgürüz … hürüz… kendimiziz.. tekiz … en iyiyiz…
Ve İslam … Türbanlı bacımın topukları altında ezilmiş büzülmüş İslam …
Üzgünüm ki, tesettür de kapitalizmin oyuncağı durumunda.
Dar pantolonlar, dar tunikler … feraceler bile dar… Şalları kapatamamış, açık kalmış boyunları, ve o boyunlarda gerdanlıkları ve takıları ve hatta gözüken kulaklarında küpeleri ve bunu da geçtim hippiler gibi burnunu deldirmiş , hızması … tesettür hangisi?… tesettür nasıl olmalıydı?
Şimdi bizim cephede durum buyken ben AVM.lerdeki genç kardeşlerime de bir iki şey demek isterim…
Yarım body giymiş hanım kardeşim… İnan bana, çok basit duruyorsun. Olmaya çalıştığının zerresi olamıyorsun erkeklerin gözünde. Yakışıklı, hoş çocuklar seninle ilgilensin diye kendine bu tarzı veriyorsun lakin o çocukların çoğu zaman ilgisini dahi çekmiyorsun.
Belki de şu köşe başından döndüğün yolda, bir kahvehane ya da çay bahçesinde oturan, dişleri dökülmüş yaşlı amcayı, o genç çocuk için açtığın vücudunla tahrik ettin ! Türkiye’desin. Ne kadar açık saçık giyinsen de bir dedeyi tahrik ediyor olmak her genç kıza iğrenç gelir. En azından ben böyle düşünüyorum. Ve sen bu yola özgürlük diyorsun. Özgürlük başkasının bakışlarının göz hapsinde olmak değildir.
Bu yaşadığınız ahval tıpkı bir hapis hayatına benziyor ve siz hala bu hücrede kalmakta ısrarcısınız…!
Niçin ?
Hiçbir zaman seni namusu olarak görmeyecek ,sana değer vermeyecek ve seni ilk fırsatta aldığı yere bırakacak bir adam için mi?..
Beğenilme arzusu sizi toprak etmesin…
Kapitalizmin pazar malı kadın. Burada sadece kadınlara yük yoktur kanımca.
Erkek de bir kadını niçin sevdiğini iyi bilmeli.
Eğer bir kadınla vücudu için evleniyorsanız o evlilikten üzgünüm ki lağım kokularının gelmesi sonucu kaçınılmazdır.
Güzellikten farklı şeyler de aramalıyız ki evimiz gül koksun. İslam’ın tohumları o evde yetişsin.
Erkeklerin tesettürü gözleridir. Ey âdemler… Gözlerinizi size helal olana çevirin. Çevirin ki kadınlık yeniden doğsun.
O televizyonda( ya da artık daha çok internet ortamında) gördüğünüz kadınların çoğu size bir eş çocuğunuza da anne olamayacak durumda .
Ne için bir hayat kurduğunuzu farkında olun. Mutluluk hiçbir zaman bu dünyadaki fâniliklerde olamaz. Herşey batıp gider. Herşey … Tek batmayacak olan İslam’ın ışığında aydınlanmış gönüllerdir. Batıp gidene aldırmayın evinizdeki ışığı söndürmemeye çalışın …
Eğitimci- Yazar
Şule VAROLAN