03 Eylül 2019, 13:03 -
HZ. ALİ'ye (r.a.k.v) ACEM OYUNU
İslam kin tutmayı Kuran'da yasaklamışken, Peygamberimiz s.a.v bir çok hadisi şeriflerinde kin tutmanın mahsurlarını anlatırken, nasıl olurda yüzyıllar boyunca âlemi İslamın devletleri ve milletleri arasında kindar bir bakış açısı bulunabilir, uhuvvet ve İttihat sağlanamaz diye hepimiz düşünmüşüzdür.
Hatta beklide âlemi İslamın felahı buna bağlı olmasına rağmen duygularında boğulan islam devletleri kan ve gözyaşında boğulmayada devam ediyor ve hâlâ uyanamıyorlar. .
Belki bir çok ana başlık altında toplanabilecek sebeplerden bir kısmını özetlemiş olalım bu günkü yazımızda. Ya bir taraf diğer tarafı din dışında görmeli, ya günü birlik menfaatine uygun yaşayacak kadar gâfil bakmalı dünyaya, yada inandığı dini yanlış yorumlamalıki birlik sağlanamasın. Hiç şüphesiz hepsi tehlikelidir. Yanlış yorumlar Daeş ve harici zihniyet gibi hata eden her müslümanı din dışında görür terörün bile uygulamalarınız karşısında masum kalacağı bir çizgiye çekersiniz cahil müslümanları ki bunu başlı başına bir yazıyla detaylı anlatmak gerekir.
İran ve Şia ise yanlış yorumlamada farklı bir boyutta ele alınmalı. İran ehli sünnete olan kini neticesinde maalesef yüzyıllardır İslam coğrafyasında İslam dünyasına hazımsızlık içinde yaşamaya devam ediyor ve bir çok defa İslam devletleriyle savaşmış, Osmanlı başta olmak üzere birçok İslam devletlerine uyguladığı entrikalarla gündemden düşmemiş ve dahada ilginç olanı fanatik İslam savunucusu gibi göründüğü halde ehli küfre yada İslam dini dışında olan hiçbir devlete karşı tarihi boyunca mücadele vermemiş savaş açmamıştır.
Peki nedir bu ehli şia nın ehli sünnete olan kininin temel sebebi, îtikadî bir mesele mi yani imani meselelerde farklılıklarmı varki yüzyıllardır aşılamıyor aslında işin bu tarafına bakmak gerekir konuyu anlamak için.
İran'ın geçmişte Ömer ismiyle imtihanı, Hilafet sıralamasına olan itirazı ehli sünnete karşı haksız kininin temel sebebi olarak 1400 yıldır devam etmektedir. Haksız kin diyoruz, bunuda farklı bir bakış açısıyla ve mantık kıyasıyla izah edeceğiz. Hz Ömer in İran'ı fethetmesi aslında mantıklı düşünüldüğünde iftihar vesilesidir. Şirk bataklığına saplanmış bir din anlayışından İran'ın kurtarılıp İslamın nuruyla nurlandırılmasına vesile olan hz Ömer kin değil teşekkürü hakeder. Biz İstanbul'da medfun bulunan Ebû Eyyubel Ensariye r.a nasıl muhabbet duyuyorsak öyle muhabbet duymalı İran.
Diğer cihetiyle hz Ebubekir, hz Ömer, hz Osman r.a güya hz Ali'nin r.a elinden haksızlık ederek Hilafeti aldılar meselesi bir önceki meseleden daha mantıksız bir yaklaşımdır. Bu meselede hz Ali'ye k.v taraftar olayım, muhabbet edeyim, onu yücelteyim derken Allah muhafaza hz Ali'ye hakaret edercesine bir yaklaşım içindeler. Nasılmı? .. Bunu 4. Lema da Üstadın bakış açısıyla oradaki paragrafı aynen alarak izah edelim.
Amma Şîa-i Hilâfet ise, Ehl-i Sünnet ve Cemaate karşı mahcubiyetinden başka hiçbir hakları yoktur. Çünkü bunlar Hazret-i Ali’yi (r.a.) fevkalâde sevmek dâvâsında oldukları halde tenkis ediyorlar ve sû-i ahlâkta bulunduğunu onların mezhepleri iktiza ediyor. Çünkü diyorlar ki, “Hazret-i Sıddık ile Hazret-i Ömer (r.a.) haksız oldukları halde, Hazret-i Ali (r.a.) onlara mümâşât etmiş, Şîa ıstılahınca takiyye etmiş, yani onlardan korkmuş, riyâkârlık etmiş.” Acaba böyle kahraman-ı İslâm ve “Esedullah” ünvanını kazanan ve sıddıkların kumandanı ve rehberi olan bir zâtı riyâkâr ve korkaklıkla ve sevmediği zatlara tasannukârâne muhabbet göstermekle ve yirmi seneden ziyade havf altında mümâşât etmekle, haksızlara tebaiyeti kabul etmekle muttasıf görmek, ona muhabbet değildir. O çeşit muhabbetten Hazret-i Ali (r.a.) teberrî eder.
İşte, ehl-i hakkın mezhebi hiçbir cihetle Hazret-i Ali’yi (r.a.) tenkis etmez, sû-i ahlâk ile itham etmez, öyle bir harika-i şecaate korkaklık isnad etmez ve derler ki: “Hazret-i Ali (r.a.) Hulefâ-i Râşidîni hak görmeseydi, bir dakika tanımaz ve itaat etmezdi. Demek ki, onları haklı ve râcih gördüğü için, gayret ve şecaatini hakperestlik yoluna teslim etmiş.”
Üstadın da izah ettiği gibi hz Ali'ye iltifat eden aslında ehli sünnetin bakış açısıdır ve ehli sünnet ehli şiadan bukadar kîni haketmiyor. Hz Ali'yi hem Allah'ın arslanı, İslamın kahramanı, Hayber Fatihi, hemde savaş esnasında Hayber kalesinin kapısını kalkan olarak kullandı sonra kapıyı yere bırakınca on kişi kaldıramadı diyeceksin hemde bukadar övdüğün bir zâta yirmi seneden fazla üç halifeye hemde haksızlık karşısında susmak dilsiz şeytanlık olduğu halde sustu buda yetmezmiş gibi emirlerine boyun eğdi onların emri altında savaşlara katıldı vs diyeceksin...Heleki hz Osman r.a gibi kendisini şehid etmek için gelenlere bile mukavemet etmeyen bir Halife karşısında susmak eğer haksız görseydi asla hz Ali'ye yakışmazdı. Biz hz Ali r.a k.v sırasının dördüncü olduğunu bildiği için beklediğini ve diğer Halifelerede bunun için yardımcı olduğunu düşünüyoruz. Aksi bir yaklaşım hz Ali'ye iltifat değil hakaret olur diyoruz.
Bir başka husus ise ehli şia hz Ali'nin r.a olaylara bakışı, siyasete ve Hilafete bakışıyla bugün onun yanında olduğunu iddia edenlerin fikrî çelişkisi. Mesela hz Ali r.a Adaleti Mahzayı savunmuş ve bu hususta savaşı göze almıştı. Adaleti Mahza ise Allah'ın Adaleti dir. Kişinin hakkını kişiden sorar, kişinin hakkını kişiye verir. Yani babanın yanlışından evladı, evladın yanlışından babayı sorumlu tutmayacak kadar hassastır terazisi. Bugün İran'ın bindörtyüz yıllık kinine bakılırsa değil evladı yada babayı hatta yedi ceddini, neredeyse kıyamete kadar aynı soydan gelenleri sorumlu tutarak akla, mantığa, İlâhî Adalete ve yanında olduğunu zannettiği hz Ali'ye uymayacak müthiş bir çelişki içindedir.
Ey ehli şia elini vicdanına koy ve bu mantıkla konuyu değerlendir hakîkati gör âlemi İslamın çıbanı olmaktan ve vebal altında kalmaktan, ehli küfre alet olmaktan kurtul. Yoksa seni alet edip ehli imana karşı kullananlar aletin kaderinde olan eskiyince atılmak yada satılmak gibi neticelerle başbaşa kalıp tarihin derin çöplüğüne terk edilirsin.
Aslında belkide bu izah ve Üstadın mantık kıyasını siyasi garaz ve bu garazdan menfaat devşiren idare kısmına olmasa bile saf halka anlatılsa hüsnü kabul göreceğinden şüphem yok.
Seyfettin KÜRNE
YORUM YAZ
BU HABER İÇİN HENÜZ YORUM EKLENMEMİŞTİR.
Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları, okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan Araştırmacı Yazarlar hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
DİĞER Seyfettin KÜRNE HABERLERİ
- MAVİ BONCUKLU DİYANET..! Skandal Hutbeye Cevap.. Eklenme: 31 Ekim 2016
- (3) YAHUDİ VE EVANJELİK HRİSTİ... BU BİR YAZI DİZİSİDİR. -3.BÖLÜM- Eklenme: 25 Eylül 2016
- YAHUDİLERE VAAD EDİLMİŞ TOPRAK... TEHLİKE KAPIDA 2.BÖLÜM Eklenme: 20 Eylül 2016
- İŞTE YAHUDİ VE EVANJELİK HRİST... (BU BİR YAZI DİZİSİDİR) - (TEHLİKE KAPIDA - 1 ) Eklenme: 16 Eylül 2016
- ESKİ HÂL MUHAL, YA YENİ HÂL, Y... ..... Eklenme: 11 Eylül 2016
- AT İZİ İT İZİNE KARIŞTI !! Âlemi İslamın Güzide Bahçesi Türkiye'yi Örselettirmeyin. .. Eklenme: 07 Eylül 2016
- Hem Demokrasi Dersi Hem Din De... Geçtiğimiz günlerde Ahmet Hakan Sunumuyla Cnn Türk'te Yayın... Eklenme: 01 Eylül 2016
- Sayın Cumhurbaşkanımızdan Bekl... Sn. Cumhurbaşkanım Ve Değerli Kamuoyu.. Eklenme: 29 Ağustos 2016
Ferudun Özdemir: 'Allah Var, Problem Yok'
Ferudun Özdemir, “Allah var, problem yok!” adlı kitabında, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Allah'a dayanıp, O'na güvenen insanların bir şekilde aydınlığa kavuşacaklarının farkındalığını oluşturuyor zihinlerde…