Düalite - Hayatın Gerçeği (mi?)
Şunu biliyorum ki, ne Yaratıcının ne de evrenin benim yapacağım ibadetlere, tutacağım oruçlara, okuyacağım kutsal kitaplara ihtiyacı yok
“Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaradan (Allah çok) yücedir.„ (Yasin Suresi, 36)
“Her şeyden iki çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz.” (Zariyat Suresi,49)
“Sizleri çiftler olarak yarattık.” (Nebe Suresi,8)
Kuran’da sık sık sözü geçen “çiftler” konusu ne zamandır kafamı kurcalıyor. Kutsal kitap Kuran-ı Kerim’i tekrar tekrar okuyorum. Her okuyuşumda daha önce fark etmediğim bir anlamla karşılaşıyor olmak beni şaşırtıyor. İnsanlık tarihinde dinler bu kadar önemli bir yere sahipken yaşamı anlamaya ve kendini bulmaya çalışan bir kişinin kutsal kitapları okumaması düşünülemez. Bu düşünceyle ben de önce kendi kutsal kitabımı, sonra da İncillerden Barnabas ve Thomas İncilini, Matta, Luka ve Yuhanna İncillerini ve Tevrat’ı okudum. Anlamak istedim, anlamaya çalıştım, hâlâ da anlamaya çalışıyorum. Bir arkadaşım kutsal kitapları okuduğumu duyduğunda ne kadar çok sevaba girdiğimi bana söylemişti. Bunu hiç düşünmemiştim. Yani sevap hesabını hiç yapmamıştım. Sevap-günah nedir ki? Başkasının benim hesabıma tuttuğu bir bilanço mu?
Şunu biliyorum ki, ne Yaratıcının ne de evrenin benim yapacağım ibadetlere, tutacağım oruçlara, okuyacağım kutsal kitaplara ihtiyacı yok. Kesinlikle ihtiyacı olan tek kişi bizzat benim. Dolayısıyla elimizde artı ve eksi puanlarla dolu bir sevap günah kitabıyla değil, idrak edilmiş bilgilerle bu hayattan ayrılacağız. Yani sevaplara değil, bolca idraklere ihtiyacımız var. Artı-eksi, sevap-günah, olumlu-olumsuz derken şu “çiftler” konusu aklımı kurcalamaya devam ediyor. Kuran’da “Biz her şeyi çiftler olarak yarattık” deniyor. Acaba bu cümleyle düaliteye mi işaret ediliyor?
Her şey zıddıyla mevcuttur hayatta: sağ-sol, artı-eksi, kuzey-güney, erkek-dişi, siyah-beyaz, iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi. Örneğin maddenin bile anti-madde denen ve maddenin ters özelliklerini taşıyan bir çiftinin olduğu ancak 1930’larda bilim dünyası tarafından keşfedilmiş. Peki ama bu ikilik hayatın devamı için şart gibi görünse de acaba düalite sadece bizim kurduğumuz bir düzen olabilir mi? Güzel, gerçekten çirkinin zıddı mıdır? Doğru ve yanlışın ne olduğuna kim karar verebilir? Ya iyinin ve kötünün?
Öyle düşünüyorum ki hayatta insan sayısı kadar doğru var ve herkes kendi doğrusunu yaşar. Hani Mevlâna’nın Mesnevi’sinde bir fil hikayesi vardır:
Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka tanıtmak isterler. Hayvanı tanımak için ahıra birçok adam girer. Fakat ahır öyle karanlıktır ki, herkes fili tanımak için el yordamıyla fili yoklamaya başlar. Biri filin hortumunu tutar ve “Fil bir oluğa benzer” der. Bir diğeri filin kulaklarını eline geçirir, “Fil bir direğe benzer”, der. Bir başkası sırtını elleyip, “Fil bir taht gibidir” der. Peki hangi tarif doğrudur? Tabii ki hepsi kendi açısından doğrudur.
Peki gündüz ve karanlık nedir? İnsan için gündüz olan, anka kuşu için alacakaranlık olabilir. Bizim gözümüz için alacakaranlık olan, yarasa için aydınlık değil midir? Bu durumda karanlığın tarifini en doğru kim yapacak? Hangi tarif doğru olandır? Tabii ki her ikisi de. Çünkü herkes kendi doğrusunu yaşar.
Muhyiddin İbn Ârabi bir eserinde “Hakikatin pek çok yönü vardır. Bu yönlerin her birinden Hakikate ulaşılabilir” der. İnsanın yaşamdaki tek amacı Hakikat’e ulaşmak olduğuna göre herkes kendi şartları içinde önünde beliren yoldan ona ulaşmaya çalışacaktır. Elbette bu yolun uzaması ya da kısalması kişiden kişiye değişir. Kutsal kitaplar bize Hakikate varan en kestirme yolları tarif ederler. Dilerseniz bu yolları takip eder ve yorulmadan, en kısa sürede hakikate erersiniz; ya da kendi doğrularınızı takip eder ve yolu uzatırsınız. Yaratıcı, insana kısa yolu göstermiştir. Ancak ona özgür irade verdiği için seçimi tamamen insana bırakmıştır.
Yaşamdaki çiftler üzerinde düşünmeye devam ediyorum. Mesela kadın-erkek; ruh-beden; gece-gündüz derken aklıma DNA sarmalı geliyor birdenbire. Ne ilginç ki, birbirine sarılı bir çiftten oluşuyor bu yaşam kodları. Ya insan vücudundaki çiftlere ne demeli? İki göz, iki kaş, iki kulak, iki burun deliği, iki dudak, iki omuz, iki kol, iki bacak, iki ayak, beynin iki yarısı, elektronun çifti olan proton ve nötron, vs.vs.
Evet, yaşamda her şey çiftlerden oluşuyor. Her şey zıddıyla birlikte var olduğunda anlam buluyor. Açlığı yaşamasa insan, tokluğun kıymetini bilemezdi. Üzüntü çekmese mutluluğun değerini anlamazdı. Belki de yaşamın dengede kalması için böyle olması gereklidir. Tıpkı bir terazinin dengede kalması için iki koluna da eşit ağırlık konması gerektiği gibi. Anladım ki yaşamda düalite şart. Ama öte yandan bakış açılarımızdaki doğru-yanlış, güzel-çirkin sınıflandırmasını ortadan kaldırmamız da gerekli. Çünkü kişinin bakıp gördüğü her güzel ve her çirkin şey aslında kendisini yansıtan bir aynadır. İnsan güzel bakarsa, her şey gözüne güzel görünür. Her insanın kendi doğrusunu yaşadığını bilirsek başkalarının doğrularını yargılama hakkına sahip olmadığımızı da anlarız. Diğerlerinde beğendiğimiz ve beğenmediğimiz tüm iyi ve kötü yanlar aslında kendimizde var olan iyi ve kötü yanlarımızdır. Çünkü herkes birbirini yansıtan aynalar gibidir.
İnsan, iyi ile kötünün, yüksek ile alçağın, hayır ile şerrin bir arada bulunduğu bir varlıktır. En yüce duygularla en sefil dürtüleri bünyesinde taşır. Yaşamdaki tüm zıtlıklar insanın üç boyutlu dünya hayatındaki sınavı için vardır. Zor olan bu zıtlıkları aşabilmektir.
Bugün düaliteyi aşıp, doğru ve yanlış kavramlarını hayatımdan çıkarıyorum. Olayları, insanları ve yaşamı yargılamak yerine herkesin kendi doğrusunu yaşadığını kabul ediyorum. “Güzel bakan, güzel görür” sözüne itibar ederek çirkin olduğunu düşündüğüm şeyler karşısında bakışımı ve kendimi gözden geçirmeye karar veriyorum.
- Oda Orkestrası ve Kur'an Orkestra için şef ne demekse, insanlık için de peygamber o deme... Eklenme: 13 Eylül 2016
- Bir Mevsim, Üç Düğün Bu yazı herhangi bir bilgi içermez. Tamamen kişisel duygularla,... Eklenme: 12 Eylül 2016
- Ben Filistinim! Toplum olarak unutmaya meyilliyiz. Oysa acıları, suçları ve suç... Eklenme: 28 Mayıs 2016
- Ne oldu sana? Bendeniz imza günü sahibi olarak giriş kapısının hemen sol tara... Eklenme: 30 Ekim 2015
- Zıtların Dünyası Dünyadaki durumumuz denizde yaşayan balıkların sudan habersiz y... Eklenme: 20 Ekim 2015
- Kehf Uyanıyor! Yemliha, Mekselina ve Mislina, Ve Mernuş, Debernuş ve Şazenuş... Eklenme: 24 Haziran 2015
- Çiçeğin adı gül, Şehrin adı İs... Gül çiçeklerin ortak adıdır. Eklenme: 13 Ocak 2015
- Otuz üç! Otuz üç, Doksan dokuzluk bir tespihin üçte biri, ilk nişane dur... Eklenme: 15 Aralık 2014