ŞU AHİR ZAMANDA KIYAMETİN KÜÇÜK ALAMETLERİ-4
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
(4)Zamanımızda Hindistan’da Gulam Ahmed Kadıyani çıkmış, Nebi olduğunu, beklenen Mesih olduğunu, İsa (Aleyhisselam)’ın gökte diri olmadığını ve bunun gibi daha birçok saçma batıl iddialarda bulunmuştur. Allah (Azze ve Celle), âlimlerden bir cemaati ona reddiye yapmaları için muvaffak kılmıştır. Âlimler, onun alçaklığını ve yalanını ortaya çıkarmışlardır. Sonunda gebermiştir, Allah’a hamd olsun.
15) Türklerle Savaş Yapılması
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Müslümanlar, Türklerle muharebe etmeden kıyamet kopmaz! Onlar, öyle bir kavimdir ki yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibidir. Kıl elbiseler giyerler ve kıl ayakkabılar içinde yürürler.”
Buhari 2742, Müslim 2912
Amr bin Tağleb (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz sizin, keçe ayakkabılar giyen bir kavimle savaşmanız kıyamet alametlerindendir! Sizin, yüzleri geniş ve deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibi olan kavimle savaşmanız kıyamet alametlerindendir!”(Buhari 2741)
İbni Hacer (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Müslümanlar, Emeviler döneminde Türklerle savaşmışlardır. Türklerle Müslümanlar arasında tampon bir bölge bulunuyordu. Azar azar toprakları fethedilip onlardan esir alınınca, krallar, onlardaki kuvvet ve kudrete meylettiler. Hatta Abbasi halifesi Mutesim’in askerlerinin çoğu Türklerdendi. Sonra Türkler ona galip geldiler ve oğlu Mütevekkil’i öldürdüler.
Sonra diğer oğullarını da teker teker öldürdüler. Deylem memleketi karışıncaya dek bu böyle devam etti. Sonra Türklerden şamanist krallar, yabancı memleketlere galip geldiler. Sonra Memlûkilere Sebeketkin ailesi galip geldiler. Sonra Selçuklular bölgeye hâkim oldular. Bunların toprakları Irak, Şam ve Rum topraklarına kadar uzamıştı. Sonra onların tebaasından kalanları Zengiler, Eyyubîler, Şam’da Türkler (yerli halktan) fazla oldular. Mısır, Şam ve Hicaz topraklarına hâkim oldular.
Beşinci yüzyılda Selçuklulara, Guz kabilesi karşı çıktı. Beldeleri harap ettiler, insanlara saldırdılar. Sonra daha büyük musibet Tatarlar ortaya çıktı. Cengiz Han’ın çıkışı altıncı yüzyıldan sonradır. Özellikle doğu tarafı onun sayesinde devamlı tutuşturulan bir ateşe dönmüştür. Onların şerrinin ulaşmadığı hiçbir belde kalmamıştır. Sonra Bağdat’ın harap edilmesi ve Halife Mustesim’in 656 yılında öldürülmesi onların eliyle gerçekleştirilmiştir.
Sonra onların kalanları yeryüzünü harap etmeye devam etmişlerdir. Nihayet onların sonuncusu El-Lenk bu kelimenin manası topal demektir. İsmi Timur’dur. Şam diyarını dolaşmış, orayı ifsat etmiş Suriye’nin başkenti Dımeşk’i yaktırmıştır. Hatta orası temelleri üzerine göçmüş, harabeye dönmüştü. Rum topraklarına ve Hindistan’a girmiştir. Allah, onun ruhunu kabzedene kadar uzun müddet yaşamıştır. Sonra oğulları ülkeyi paylaşmışlardır. Anlattığım bu olayların geneli ile Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in haberinin doğruluğu ortaya çıkmıştır.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kanture oğulları, ümmetimden mülkünü alacak ilk kimselerdir.”
Hadiste Kanture oğulları ile kastedilen Türklerdir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in “ümmetim” ifadesiyle kastettiği nesep ümmetidir, davet ümmeti değildir! Yani Arapları kastetmiştir. Allah en iyisini bilir. Bunun üzerine Tatarlar hicri yedinci asrın başlarında ortaya çıkmışlardır. Onlar Türklerdendir. Çünkü Türklerin vasıflarında olan özellikler Tatarlara uyar.
İmam Nevevi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Bunların tamamı, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in mucizelerindendir. Türklerle savaş yapılmıştır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların vasıflarını şöyle zikrediyor:
Gözleri küçük, yüzleri kırmızı, burunları basık, yüzleri geniş, sanki deri üzerine deri kaplanmış kalkan gibi kıldan ayakkabı giyerler.
Bunların tamamı bizim zamanımızda var olmuştur. Müslümanlar, birçok kere onlarla savaşmışlardır. Kerim olan Allah’tan akıbetimizi tüm Müslümanlar için hayır etmesini, işlerinde ve sair hallerinde onlara daima lütufta bulunmasını ve korumasını diliyoruz. Salât ve selam, heva ve hevesinden değil, sadece kendisine vahiy edileni konuşan Rasule olsun.”
16) Yabancı Milletlerle Savaşılması
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Siz, yabancı milletler, Huz ve Kirman kabileleri ile savaşmadıkça kıyamet kopmaz! Onların yüzleri kırmızı, burunları basık, gözleri küçüktür. Sanki yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibidir. Ayakkabıları da keçedir.”(Buhari 3368)
Bu hadiste, Huz ve Kirman kabileleri zikredilmiştir. Vasıfları Türklere benzese de bunlar Türk değildirler.
İbni Hacer (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Bu hadis, Türklerle yapılan savaşı anlatan hadis değildir! Her iki hadisin arası ise her iki taifenin de çıkacağını uyarmak olarak cem edilir.”
17) Güvenliğin Yaygınlaşması
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Bir yolcu, yolu kaybetme endişesi dışında hiçbir şeyden korkmadan, Irak ile Mekke arasında gidinceye kadar kıyamet kopmaz!”(Ahmed bin Hanbel Müsned 2/370)
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu hadisi, sahabe zamanında Müslümanların fethettiği beldelere İslam ve adalet yayılınca gerçekleşmiştir.
Hadisin bu hükmünü ibni Adiyy (Radiyallahu Anh)’in hadisi de teyit eder.
İbni Adiyy (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında iken bir adam gelip fakirlikten şikâyet etti. Sonra biri gelip eşkıyalar tarafından yol kesilmesinden şikâyet etti. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:
−“Ey Adiyy! Sen Hire şehrini gördün mü?”
Ben:
−Hayır, görmedim ama hakkında bana haber verildi, dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Sana hayat uzun olursa bir kadının mahfili içinde Hire’den yolculuk edip Allah’tan başka kimseden korkmadan gelip Kâbe’yi tavaf edeceğini görürsün!”(Buhari 3370)
Bu hadisin hükmü, ikinci kez şerrin, zulmün ve haksızlığın yerini iyilik ve adaletin alacağı zaman yani Mehdî ve İsa (Aleyhisselam)’ın zamanında olacaktır.
İbni Adiyy (Radiyallahu Anh) hadisinde bahsedilen güven içinde Hire’den Mekke’ye yolculuk etmek fiilen sahabe zamanında gerçekleşmiş ve ibni Adiyy (Radiyallahu Anh) hadisinin devamında zikredilmektedir. Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) hadisinde bir kişinin, Irak’tan Mekke’ye, yolu kaybetmenin dışında hiçbir şeyden korkmadan gidip gelmesi kıyamet alameti olarak zikredilmiştir. Dolayısıyla bu, kıyamet saatine yakın bir zamanda meydana gelecektir. (Mütercim)
18) Güvenlik Güçlerinin ve Zalimlerin Avenelerinin Çok Olması