HZ DAVUT A.S.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Allah, Musa (a.s.)dan sonra, İsrailoğulları’na birçok peygamber gönderdi. Bu peygamberler insanları Tevrat’ın hükümleriyle amel etmeye dâvet ettiler. Fakat zaman geçtikçe azgınlaşan İsrailoğulları, Tevrat’ın hükümlerini değiştirdiler, peygamberlerini dinlemediler, ahlâkları tamamen bozuldu. Allah Amalika kavmi hükümdarı Câlut’u onlara belâ olarak gönderdi. Câlut, İsrailoğulları’nı vatanlarından sürüp çıkardı.
Daha sonra, Talut isimli bir hükümdar gelerek memleket işlerini ve orduyu düzene koydu. Câlut’un üzerine yürüdü. Talut’un ordusunda bulunan Davud (a.s.), Câlût’u öldürdü. Talut’un ölümünden sonra, Davud (a.s.) İsrailoğulları’nın hükümdarı oldu. Bir müddet sonra Allah kendisine peygamberlik vazifesi ve Zebur adlı kitabı verdi. İnsanları Allah’ın dinine dâvet etti ve adâletle hükmetti. Filistin, Suriye ve Arap Yarımadasının bir kısmını fethederek memleketini genişletti. Kudüs’ü başkent yaptı. Ayrıca Amman, Haleb, Nusaybin ve Ermenistan’ı da fethetti.
Mescid-i Aksa adıyla Kur’an-ı Kerimde bildirilen büyük bir mescidin inşasını başlattı. Mescidin yapılıp bitirilmesi işini oğlu Süleyman (a.s.)’a vasiyet ederek, yüz yaşında vefat etti. Kabrinin Kudüs suru dışında olduğu rivayet edilir. Davud (a.s.)’ın çok güzel ve tesirli sesi vardı. Kendisine İbrânice Zebur kitabı geldi. Zebur, dört ilâhî kitaptan biri olup, Tevrat’tan sonra gönderilmiştir. Vaaz ve nasihat şeklinde olup, Tevrat’ı kuvvetlendirdi. Onu açıklayıp onunla amel etmeye çağırdığından, Tevrat’ın hükümlerini yürürlükten kaldırmadı. Davud (a.s.) çok ağlar, çok ibadet ederdi. Gündüzü oruçla, geceyi namaz kılarak ibadetle geçirirdi. Gecenin ancak üçte bir kısmında uyurdu. Bir gün oruç tutar, öbür gün tutmazdı.
Allah mucize olarak dağları, taşları, kuşları onun emrine vermişti. Zebur’u okumaya başlayınca, kuşlar havadan ağaçlara iner, okunan Zebur’u tekrar ederlerdi. Allah Davud (a.s.)’a demiri ateşe sokmadan ve dövmeden istediği şekli verebilme mucizesi vermişti. Demirden zırh yapar, elinin emeğiyle geçinir, devlet hazinesinden bir şey almazdı. Yırtıcı hayvanlar, Hz. Davud’un huzuruna gelip, ona tam bir bağlılıkla hizmet ederlerdi. Kur’an-ı Kerim’de Bakara, Nisâ, Mâide, En’âm, İsrâ, Enbiyâ ve Sâd surelerinin birçok ayetinde Davud (a.s.)’dan bahsedilmektedir.
Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlut’u öldürdü. Allah ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. (Bakara Suresi, 251)
Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Davûd’a da Zebûr vermiştik.(Nisa Suresi, 163)
İsrailoğullarından inkar edenler, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü. (Maide, 78)
Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız.(En’am Suresi, 84)
Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.(İsra Suresi, 55)
Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk. (Enbiya Suresi, 78)
Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.(Enbiya Suresi, 79)
Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz?(Enbiya Suresi, 80)
İsrailoğulları’na gönderilen peygamberlerdendir. Davud (a.s.)’ın oğludur. Yakub (a.s.)’ın neslindendir. Kudüs yakınlarındaki Gazze şehrinde doğdu. Hem peygamber hem sultandı. Çocukluğundan beri bilgili, iyilik ve adâleti seven biri olarak tanınmıştı. On iki yaşındayken babasının yerine geçip, sultan oldu. Daha sonra kendisine Allah tarafından peygamberlik verildi. Dünya’ya hâkim olan dört kişiden biridir. Ona peygamberlik verildiği Kur’an-ı Kerimde En’âm suresi 84. ayette bildirilmektedir. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.
HZ SÜLEYMAN A.S.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Süleyman (a.s.); “Ya Rab! Bana hiçbir kimsede bulunmayan bir kudret ve devlet ihsan eyle.” diye dua etti. Duası kabul edilip, cinlerin, rüzgârın ve hayvanların da insanlar gibi Süleyman (a.s.)a itaat etmeleri emredildi. Kendisine İsm-i Azam duası, bütün yaratılmışların dili ve ilimlerin sırları öğretildi. Peygamberlikle birlikte ihsan edilen ilim, hikmet ve sultanlık kudretini, insanları doğru yola kavuşturmakta ve daha iyi bir hayat yaşamaları için kullandı.
Şehirlerin kurulması, yeryüzünün imarı, yeşillendirilmesi, fen ve sanatta ilerlemesi için emrindekilerin her birine iş taksimi yaptı. Yolların yapılması, taşların yontulup kazılması, demircilik ve derin sulara dalgıçlık gibi zor işleri cinlere verdi. Çiftçilik, çobanlık, ticaret, sanat gibi işleri de insanlara verdi. Hayvanları da nöbet tutma, yük taşıyıp çekme gibi işlerle görevlendirdi. İnsanlardan, cinlerden ve hayvanlardan büyük bir ordu kurdu. Hepsi ona tâbi olup, emrine itaat etti. Süleyman (a.s.)’a verilen bu nimetler Kur’an-ı Kerimde bildirilmektedir.Peygamberimiz (s.a.v.) hadis-i şerifte, onun duası hakkında şöyle buyurdu: “Süleyman (a.s.), Beyt-i Makdîs’in binâsını bitirdikten sonra, Allah’tan üç dilekte bulunmuştur: Kendisinden sonra kimseye nasip olmayan bir mülk ve saltanat, İlâhî hükme uygun hüküm verme kudretinin bahşedilmesi. Yalnız namaz kılmak için Mescid-i Aksa’yı kastedip gelenlerin analarından doğdukları gibi günahsız hâle gelmeleri. Allah bunlardan ilk ikisini Süleyman (a.s.)’a vermiştir. Üçüncü dileğinin de kabul edilmiş olmasını umarım.”
Babasının temelini attığı, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı yapmaya devam etti. Yedi senede tamamladı. Daha sonra, Kudüs’te büyük bir saray inşa etmeye başlayıp, on üç senede tamamladı. Bu binaların yapımı sırasında insanlardan ve cinlerden pek çoğu Süleyman (a.s.)’ın emrinde çalışmışlardı. Süleyman (a.s.), Akabe Körfezinden Fırat kenarına kadar, kırk sene adâletle hüküm sürdü. Diğer hükümdarlar da kendisine bağlılıklarını bildirdiler. Ticaret gemileri yapıp, Kızıldeniz ve Umman Denizinde ticaret yaptırdı. Rüzgâr onun emrine verilmişti. Rüzgâra binip dilediği yere tahtıyla birlikte kısa zamanda giderdi. Makamına oturduğunda ve meclis kurduğunda kuşlar üzerine gelip, kanatlarını yan yana gererek bir bulut gibi gölge yaparlar, güneş ve yağmurdan korurlardı. Süleyman (a.s.), beyaz tenli, güzel, nur yüzlü, saçı sakalı gür olup, beyaz elbise giyerdi. Çok edepli, hep Allah’tan korkar, alçak gönüllü, yüksek şanlıydı. Miskin ve fakirlerle oturur; “Miskinin miskinlerle oturması uygundur.” buyururdu. Ömrünün son ânına kadar Allah’ın takdir ettiği izzetle insanları doğru yola sevk etti. Herkes tarafından sevilmiş olup, hiç kimse onun söylediklerine itiraz etmiyor ve onun emri dışına çıkmıyordu
Süleyman (a.s.), bir gün yapılmakta olan büyük bir sarayın inşasını kontrol etmeye gitmişti. Bu bina bir su kıyısında çok heybetli bir saraydı. Ustalar işçiler, cinler, sarayın tamamlanmasıyla meşguldüler. Sarayın balkonuna çıkıp, kendisini yalnız bırakmalarını, hiç kimsenin yanına yaklaşmamasını emretti. Sonra da balkonun kenarında asasına (bastonuna) dayanıp durdu ve etrafı seyrederek tefekküre başladı. Bu sırada ömrü bitip, eceli gelmişti. Azrail gelip; “Şu an dünyadaki hayatının son ânıdır.” dedi. Süleyman (a.s.): “Allah’ın takdiri her ne ise o haktır. Rabbime hamdolsun ki, asla kimseye zulmetmedim. Rabbimin emrine itaat etmekte gecikmedim. Herkesin dönüşü Allah’adır. Görevlendirildiğin emri yerine getir.” dedi.
Süleyman (a.s.) asasına dayandığı hâlde ayakta vefat edip, uzun bir müddet öylece kaldı. Saray inşasında çalışanlar ise her gün işlerine muntazaman devam ediyor, halk da oraya gelip gidiyordu. Süleyman (a.s.)’ı uzakta, ayakta durur vaziyette görüyorlardı. Fakat vermiş olduğu emir üzerine hiç kimse yanına yaklaşmıyordu. Nihâyet asasının yere temas eden kısmını güve kurdu yiyip asa kırılınca, cesedi yere yıkıldı. O zaman bu hâlini görenler vefat ettiğini anladılar. Bu husus Kur’an-ı Kerimde Sebe Suresi 14. ayette bildirilmektedir.Süleyman (a.s.) her yere hükmettiğinden, zamanında herkes iman etmiş, yeryüzünde pek az imansız kimse kalmıştı. Vefatından sonra, İsrailoğulları’nın arasındaki birlik bozuldu, iki ayrı devlete bölünüp doğru yoldan ayrıldılar. Sonra da onlara doğru yolu göstermek üzere, İlyas ve Elyesa (a.s.)peygamber olarak gönderildiler. Kur’an-ı Kerimde Bakara 102; Nisâ 163; En’am 84; Enbiyâ 81, 82; Sebe’ 12, 21; Neml 15’ten 44’e kadar; Sad 30’dan 40’a kadar olan ayetler Süleyman (a.s.) hakkındadır.
Süleyman (a.s.)’ın dokuz çeşit mucizesi vardı. Bunlar:
1. Sebe Suresi on ikinci ayetinde bildirildiği üzere, rüzgârlar emri altındaydı.
2. Süleyman (a.s.) denizi geçmek istediği zaman, suyu çekilerek yol açılır, geçtikten sonra yine kapanırdı.
3. Ayet-i Kerim’de bildirildiği üzere, bütün cinler emrindeydi. Ne zaman istese, kendisine büyük büyük köşkler, suretler, çanaklar, çömlekler, tencereler yaparlardı.
4. Süleyman (a.s.) bir mührü vardı. Üzerinde İsm-i Azam duası yazılıydı. O dua ile her isteği kolay olurdu.
5. Karıncalara varıncaya kadar her hayvanın sesini işitir, dillerini anlardı.
6. Nereye gitmek istese, rüzgâr emrinde olduğundan, kürsüsünü kaldırır, kürsüsünü beraberinde götürürdü.
7. Cinler vâsıtasıyla denizlerdeki incileri, cevherleri yerde bulunan defineleri bilirdi. Kendine Allah tarafından bildirilmeyen bir şey yoktu.
8. Neml Vadisi’nde, maiyetiyle beraber bir dağ üzerine konup, kaldığı sırada o dağın yeşillik, çimenlik olması için, mübarek ellerine bir miktar su alıp, avucuyla o dağa serpti. Derhâl dağın üzeri çayırlık çimenlik oluverdi.
9. Süleyman (a.s.) bir yere gittiği vakit beraberinde duvarlar da giderdi.-
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.(Bakara Suresi, 177)
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”(Bakara Suresi,285). Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun. METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR