MÜSLÜMANIN İFFETLİ HAYATI
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Bir kısım kadınların ancak evlerinde ve yatak odalarında giyebilecekleri elbiselerle sokağa, sahneye, sahile ve ekrana çıkmalarına, bir de bu kadınların ağızlarından “Allah razı olsun, Allah korusun, Allah’a emanet olun” gibi duaların, “maşaallah, inşaallah” gibi mübarek ve mukaddes kelimelerin dökülmesine şaşıyorum.
Ve düşünüyorum: Demek bu kadınlar, sanıldığı gibi dinden, imandan yoksun kimseler değillermiş. Eğer dinden, imandan yoksun kimseler olsalardı, Allah’ı ağızlarına almazlar, bu duaları yapmazlardı. Bu sevindirici bir durum.
Yine düşünüyorum:
Demek bu kadınlar tam dindar da değillermiş. Eğer tam dindar olsalardı böylesine müstehcen ve nerdeyse giyinmemiş gibi yatak kıyafetiyle insanların karşısına çıkmazlardı. Bu da üzücü ve eleştiriye açık bir durum.
-Peki öyleyse bu fotoğrafı nasıl okumalıyız?
Cevap veriyorum:
-Ya diyeceğiz ki bu kadınlar, inanıyorlar ama dinlerinin giyinme ölçülerini bilmediklerinden böyle giyinmişler; ya da diyeceğiz ki dinlerinin ölçülerini bilmektedirler, lakin bile bile böyle müstehcen giyinmeyi tercih etmişler. İster öyle olsun ister böyle. Ne derseniz deyin, her iki durum da musibettir, hele dinlerinin ölçülerini bile bile o ölçülere aykırı giyinmeleri ise musibetlerin en büyüğüdür.
-Neden bu durum en büyük musibet olsun?
-Çünkü deprem, sel, yangın ve virüs gibi musibetlerle ölen bir Müslüman hükmen şehid olur; ama müstehcen bir vaziyette ölen bir kadının ve onun müstehcen giyinmesinde katkısı olanların, tevbe fırsatı yakalayamadan ölmeleri, onları ahirete imansız gitme tehlikesiyle baş başa bırakır. İmansız gitmek ise insanı, iki dünyanın cennetinden de mahrum eder.
Çünkü bu günah, yani bir kadının kollarını, bacaklarını, göğsünü, gerdanını, sırtını açarak, bütün süsünü ve cazibesini sergileyerek nerdeyse yatak kıyafetiyle gözler önüne çıkması basit ve küçük bir günah değildir. Bu günah:
1-Kendilerini yaratan Allah’ın emrine aleni bir şekilde isyandır. Allah’ın Nur suresinde ve Ahzab suresindeki örtünme ile ilgili ayetlerini, emirlerini ciddiye almamaktır.
3-Böyle giyinenlerin bu halleri, ahiret endişesini taşımadıklarına işarettir. Halbuki bunlar, birkaç gün sonra herkes gibi ahirette gözlerini açacaklar ve hesaba çekileceklerdir. (Enbiya, 21/19 )
4-Bu günah, bu günahı günah görmeyen veya hafife alan herkesi iki dünyanın cennetinden mahrum edecek bir günahtır. Çünkü bu günah bir tahriktir, birçok kötülüğün de tetikçisidir.
5-Çünkü bu günah, sadece bir kişiyi değil, bir aileyi, bir toplumu dejenere eden, ahlak erozyonuna uğratan, zinaya ve aldatmalara sebep olan, kıskançlık duygularını kabartan, cinayetlere, boşanmalara, aile parçalanmalarına yol açan, her yerde sosyal sarsıntılar meydana getiren bir günahtır. Özgürlük nimetini yanlış kullanmadır.
8-Bir kadının süsünü ve cazibesini saklayan elbisesini üzerine almadan gözler önüne çıkması, diğer insanların göz zinası yapmalarına sebep olur. Bu bakış, zinaya yaklaştıran eylemlerin birincilerindendir. Bu sebepten dolayıdır ki Kur’an, “zina etmeyin” dememiş, “zinaya yaklaşmayın.”( İsra, 17/32 ) Demiştir. Yani zinaya götüren araç ve eylemlerden uzak durun, bakmayın ve baktırmayın, demektir. Çünkü bakan ne kadar suçluysa, baktıran da o kadar suçludur.
9-Bir kadının müstehcen bir şekilde gözler önüne çıkması, bir kişiyi değil, gören her kişiyi tacizdir. Dolayısıyla yatak kıyafetiyle dolaşan bir kadın, sadece bir günah işlemiş olmamakta, gören ve bakan insanların sayısınca günah işlemiş olmaktadır. Bunun nasıl bir fecaat, nasıl katlanarak büyüyen bir felaket olduğunu her halde anlamayan yoktur.
DÖRT ÖNEMLİ TEDBİR
Bu fecaat ve felaketten kurtulmak ve kurtarmak için yapılması gereken dört önemli tedbir var:
1-Kalem ve kelam erbabının, vesileler ihdas ederek, bu hale düşmüşleri münasip bir lisanla uyarmaları; giyim ve kuşamda ölçü tanımamanın hem kendilerine ve hem de yaşadıkları topluma çok zarar verdiğini ve vereceğini kendilerine duyurmalarıdır ki ben bu makalemle şu anda bunu yapıyorum.
2-Ülke insanına, erkek olsun-kadın olsun hem de erken yaşlarda nefret ettirmeden, zorbalık yapmadan hikmetle ve güzel öğütle doğru dini sunmak, doğru ve tam bir din eğitimi vermek, doğru din anlatılırken özel bir başlık açıp, o başlık altında bu konulara yer vermek, Allah’ın örtünme kurallarını çiğnemenin hem bu dünyada ve hem de ahirette ağır bir bedeli olacağını hatırlatmaktır. Hepsinden önemlisi de her gencin sinesine Allah sevdasını ve korkusunu yerleştirmek, onları, taklidi imandan tahkiki imana yani geleneksel imandan bilimsel imana kavuşturmak, baskı ile değil, içlerindeki hakiki imanın telkini ve hür iradeleriyle Allah’ın emir ve yasaklarına uyma bilinci kazandırmaktır.
3- İnsaniyet-i kübra olan İslamiyet’in kesinlikle reddettiği sapık ilişkilere haklı olarak karşı çıkıldığı ve haklı olarak tedbir almak düşünüldüğü gibi, Allah’ın (İsra, 17/32) “yaklaşmayın, o bir edepsizliktir, çok kötü bir yoldur” dediği zinaya, zinaya götüren müstehcenliğe, müstehcenliğe imrendiren bütün basın ve yayınlara, kadının istismar edildiği reklamlara, her türlü şiddet, kötülük ve ahlaksızlığın öğretildiği dizi ve filmlere, sanat adı altında haram yoldan para kazanma mesleklerine, müstehcenliğin sergilendiği her türlü eğlence programlarına da bir ayar verilmeli ve bunlara karşı da ahlakî ve hukukî tedbirler ve müeyyideler düşünülmelidir. Hem de zaman kaybetmeden.
4-Bütün erkeklere, Hz. Muhammed’ın (sav) kadına karşı gösterdiği fevkalade şefkatini, muhabbetini, hürmetini, yumuşaklığını ve nezaketini içeren güzel ahlakı kazandırılmalıdır. Çünkü Peygamberimiz Allah ahlaklı, Kur’an ahlaklı bir insandır. Böyle olduğu içindir ki Allah onu örnek göstermiş, “onda sizin için güzel bir model vardır” (Ahzab, 33/21) demiş ve “beni seviyorsanız ona uyun”( Al-i İmran, 3/31) buyurmuştur. Çocuklarımız bu ahlak ve terbiye ile eğitilmeli ve büyütülmelidir. Kadın aslında şefkat kahramanıdır. Çoğu kere karşısında Hz. Muhammed’in (sav) güzel ahlakıyla ahlaklanmış bir erkek bulamadığından o da nefsin hevasına ve çevrenin hevesine uyarak kendisini dinin ölçülerine uymaya mecbur görmemekte ve nihayet ahlaksız ve merhametsiz kimselerin şiddetine kurban gitmektedir. Erkek gerçekten Hz. Muhammed (sav) ahlaklı erkek olsa, kadın gerçekten Hz. Hatice, Hz. Aişe ve Hz. Fatıma… ahlaklı kadın olsa bu vukuatlar, bu şiddetler ve cinayetler yaşanmayacaktır.
Bugün dünyamızın en büyük problemi, bu ahlakın olmaması, dindarlık duygusunun zayıflaması, iman esaslarının zelzeleye uğraması, bir kısım çevrelerde de yok olmasıdır. Allah’tan korkmayan, kuldan utanmayan ve ahirette hesap vereceğine inanmayan bir nesilden her türlü şiddet, cinayet ve kötülük beklenir. Ne ekiliyorsa, o biçiliyor.
ÖRTÜNME ÖLÇÜLERİ
Allah indirdiği Nur ve Ahzab gibi iki sure ile (Değerli kardeşlerim, Nur ve Ahzab surelerini baştan sona kadar tefsirler eşliğinde okumanızı tavsiye ederim. ) örtünme emrini vermiş ve örtünme ölçülerini bildirmiştir. İlgili ayetlerin mealleri aynen şöyledir:
“Mümin kadınlara söyle: Gözlerini nikâhlısından başkasına dikmesinler, ırzlarını korusunlar, baş örtülerini yakalarının üzerine salıversinler, (gerdanlarını ve göğüslerini kapatsınlar), kendiliğinden görünen (el ve yüzleri) hariç süslerini ( bizzat kendilerini) açıp ta namahreme göstermesinler.”( Namahrem olmayanların kimler olduğunu öğrenmek için bkz. Nur, 24/31) “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle: (Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine alsınlar; onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli hal budur. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.(Ahzab, 33/59.)
Kadının giysilerinde aranan ölçü, şu maddelerde özetlenmiştir. Giyilen elbiseler:
1-Eller ve yüz hariç bedenin tamamını kapatacak,
2-Beden hatlarını belli edecek kadar dar olmayacak,
3-Transparan (şeffaf) olup içi göstermeyecek
4-Erkek elbisesine benzemeyecek,
Giyimde-kuşamda, jest ve mimiklerde ne kadın erkeğe benzeyecek ne de erkek kadına. Böyle şeylere tevessül edenler, hadisin ifadesiyle lanete uğramışlardır. (Bkz. Buhârî, Libâs, 61- 62; Ebû Dâvûd, Libâs 28; Tirmizî, Edeb 24; İbni Mâce, Nikâh 22. )
KADINLARDAN BEKLENEN İFFETLİ HAYAT ERKEKLERDEN DE BEKLENMEKTEDİR.
Kadınlardan beklenen iffetli hayat, Allah’ın koyduğu ölçülere riayet erkeklerden de beklenmektedir. Kadınların müstehcen giyinmesi, erkeklerin taciz, tecavüz, şiddet ve cinayet gibi günahlarına mazeret sayılamaz. Hiçbir erkek, “ne yapayım, onlar böyle giyinmeseydi ben de yapmazdım” deme hakkına sahip değildir. Erkeklerin de tıpkı kadınlar gibi ırzlarını koruma ve gözlerine sahip olma gibi farz görevleri vardır.
Nitekim Nur suresinin 30. ayeti de erkeklere hitaptır. O da şudur:
“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini (nikâhlısından başkasına)kapatsınlar, ırzlarını korusunlar. (Nikâhlısından başkasıyla sevgilim, arkadaşım ve kankam adıyla birliktelik yapmasınlar.) Bu onlar için daha temiz bir davranıştır. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.” (Nur, 24/30 )
NİKÂHSIZ BİRLİKTELİKLER
Nikâh olmadan bir kadın ve bir erkek birbirlerinin sevgilisi ve arkadaşı olamazlar. Olurlarsa o birlikteliğin adı zina olur. Zina da Allah’ın kitabında “edepsizlik, iffetsizlik ve çok çirkin bir yol” (İsra, 17/32) olarak tarif edilmiştir.
Dediler:
-Dindarlık görüntüsü içinde haksızlık, hırsızlık, ahlaksızlık yapanlara ses çıkarmıyorsunuz.
- O yanlışları yapan ben isem o ahlaksız ve zalimin biri de benim demektir. Bunları kim yapıyorsa sağcı olsun-solcu olsun, dindar olsun-dinsiz olsun kim yapıyorsa onlar da zalimlerin, ahlaksızların ta kendileridir. Yanlış, yanlıştır. Yanlışa ve o yanlışı yapana herkes karşı çıkmalı. O yanlışı yapan en yakınımızdan biri de olsa. Doğru doğrudur. Herkes doğruya sahip çıkmalı. O doğruyu en uzağımızdan biri, hatta düşmanımız bile yapmış olsa. İslam’ın ve hakiki Müslümanın anlayışı budur.
Allah buyuruyor: “(Canınızı, malınızı) Allah yolunda harcayın. (Malınızı ve canınızı Allah’ın razı olmadığı yerlerde harcayarak) kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, (yanlıştan yana olmayın, Allah’ın yasaklarını çiğnemeyin. İyilik yapın. Allah iyilik yapanları, (Allah’ı görüyorcasına yaşayanları ve ibadet edenleri) sever” (Bakara, 2/195)
BU SICAK MEVSİMDE GİYİNMEK OLUR MU?
Bu sıcak mevsimde giyinmek olur mu?
Bir yaz mevsiminde savaş emri geldi. Yürekten inananlar “lebbeyk” dediler, Allah’ın emrini baş-göz üstüne kabul ettiler. Fakat, bazı inanır görünenler ise homurdanmaya başladılar:
-Bu sıcak mevsimde savaş olur mu, dediler. Allah ve Rasulü’nün emrine itiraz ettiler. Allah da gönderdiği ayetiyle onlara cevap verdi:
“De ki: Cehennem ateşi, bu yaz ateşinden çok daha beter, çok daha korkunçtur.” (Tevbe, 9/81)
Yaz geldi, sıcaklar bastırdı diye her yerde açılıp saçılamaz, Çünkü bu şekilde gözler önüne çıkmak ta bir çeşit aldatmadır. Aldatan aldatılır. Müstehcenliği ile yuva yıkan bir kadının, yuvası yıkılır. Allah’ın emirlerini çiğneyenler, helaliyle yetinmeyenler, erkek olsun-kadın olsun nankörlüklerinin faturasına da hazır olacaklardır. Bu fatura: Bu dünyada türlü türlü bela, hapis, hastalık ve musibetlerdir, ahirette de cehennemdir.
Allah’ın her bir emri bir korumadır, bir kaledir, bir surdur, bir seddir, bir mevzidir, bir zırhtır. Allah’ın emirlerini çiğnerseniz, korumasız kalırsınız, tutunacağınız hiçbir dal kalmaz. İki dünyanın cennetinden mahrum kalır ve iki dünyanın ateşine düşersiniz, bizden söylemesi.
BU SÖYLEDİKLERİMİN MUHATABI SADECE KADINLAR DEĞİL
Tekrar ediyorum, bu söylediklerimin muhatabı sadece kadınlar değil, aynı zamanda kadınları su-i istimal eden, istismar eden, onların yatak kıyafetiyle dolaşmalarını ganimet bilen, hatta böyle olmaya zorlayan, teşvik eden ne yazık ki ahlak ve iman eğitimi almamış zavallı erkeklerdir.
Beni eleştirebilirsiniz, eleştirin, ama lütfen Allah’ın ahkâmına ve Rasûlünün (sav) ahlakına ve sünnetine itiraz etmeyin. Hiç kimsenin aklı, Allah’ın hikmetli ölçülerini eleştirecek çapta değildir. Allah aklın kaynağıdır. Herkese verilen akıl ondan gelmiştir. Herkese verilen akıl, Allah’a ve ölçülerine inanmak için verilmiştir, eleştirmek için ve inkâr için değil.
BÜTÜN İNSANLIĞA SESLENİYORUM
-Hanımefendiler ve beyefendiler! Dünya değişse de konforunuz artsa da tahmin edemediğiniz servete kavuşsanız da Kur’an’ın ahkâmını, Hz. Peygamber’in (sav) ahlakını ve edebini kulak ardına atamazsınız. Çünkü ölüm değişmiyor, kabir kapısı kapanmıyor. Gençlik gidiyor, ihtiyarlık geliyor. Hastalıklar azalmıyor, artıyor. Öyleyse öyle yaşayalım ve öyle sözler söyleyelim ki, o sözlerimiz ve hallerimiz Allah’ın azabını ve gazabını üzerimize çekmesin. Hem bu dünyada hem de kabirden sonra başlayacak olan alemde ve büyük mahkemede bizi utandırmasın, başımıza bela olmasın, iki cihanın cennetini elimizden almasın ve bizi ateşlere salmasın. Selam ve sevgilerimle. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.
METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR