EBREHE ORDUSUNUN HELAK OLDUĞU VADİ
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Habeşistan Kralı Necâşinin Yemen’de Ebû Yeksûm Ebrehe el-Eşrem el-Habeşî adında bir vâlîsi vardı.
Ebrehe mutaassıp bir hıristiyandı. Bu dini yaymak için yoğun bir faaliyete geçti. Bu maksatla San‘a’da, bir kilise yaptırdı. Binayı süslemek için Bizans İmparatorluğu’ndan mermer ve mozaik ustaları getirtti. Böylece bütün Araplar’ı kutsal saydıkları Kâbe yerine bu kiliseyi tavaf etmeye zorlamak, aynı zamanda Mekkeliler’in giderek gelişen ticarî faaliyetlerine engel olmak ve San‘a’yı hem dinî hem ticarî bir merkez haline getirmek istiyordu. Onun çeşitli ülkelere propagandacılar gönderip halkı hac için San‘a’ya çağırmasına öfkelenen Kinâne kabilesine mensup bir Arap, Ebrehe’nin kilisesine giderek oraya pisledi. Bunu duyan Ebrehe, Kinâne kabilesi mensuplarının San‘a’ya gelip kiliseyi tavaf etmelerini istedi. Ancak onların bu teklifi reddederek elçiyi öldürmeleri üzerine Kâbe’yi yıkmadıkça sonuç alamayacağını anladı ve, Mamut adlı büyük filin de bulunduğu bir ordu ile mekke üzerine yürüdü.
Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmak istemesini hoş karşılamayan Yemen eşrafından Zûnefer adlı bir kişi topladığı kuvvetlerle Ebrehe’ye karşı çıktı, fakat yenilerek esir düştü. Zûnefer’i hapsedip yoluna devam eden Ebrehe bu defa Has‘am kabilesinden bir birlikle mücadele etti ve başlarında bulunan Nüfeyl b. Habîb el-Has‘amî’yi de esir aldı. Ebrehe Tâif’e geldiğinde şehir halkı tarafından karşılandı ve halk adına konuşan Mes‘ûd b. Muatteb itaat arzedip Lât adlı putlarına dokunulmamasını rica etti. Ebrehe’nin bu ricayı kabul etmesi üzerine Ebû Rigāl adında bir kişiyi ona kılavuz olarak verdiler. Ebrehe Mekke yakınlarındaki Mugammes’te konakladı ve Esved b. Maksûd adlı bir Habeşli’yi Mekke’ye göndererek şehir yakınındaki develeri ordugâha getirtti. Gaspedilen develer arasında Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vessellem) dedesi Abdülmuttalib’in develeri de vardı. Abdülmuttalib develerini istemek üzere ordugâha gelince Ebrehe onun Kâbe için ricacı olmak yerine develerini istemesini garipsemiş, bunun üzerine Abdülmuttalib kendisinin sadece develerin sahibi olduğunu, Kâbe’yi de sahibinin koruyacağını söylemiştir.Sonra Abdülmuttalib’e develerini verdiler, geri döndü. Kâbe’ye gidip kapısının halkasına yapışarak, duâya başladı... O sırada gökyüzünde ansızın sürü hâlinde kuşlar (Ebabil kuşları) gördü.
O zamâna kadar öyle kuşlar hiç görmemişti. Kuşlardan herbirinin gagasında ve iki ayağında mercimekten büyük, nohuttan küçük taşlar vardı. Her taşın üzerinde bir kâfirin ismi yazılı idi. Kuşların bıraktığı taş, başına isâbet eden askerin altından çıkıyor ve o asker hemen ölüyordu. Atlı ise, atı da ölüyordu...
Ebrehe canını zor kurtardı ve yaralı olarak Yemen’e döndü; kısa zaman sonra da 570 veya 571 yılında öldü.
Bu olaydan sonra sadece Ebrehe ve ordusu değil, onun Yemende ki hakimiyeti de dört sene sonra yok oldu (m.s. 575)
Bu hadise Araplarda büyük tesir yapmış, bu olayın meydana geldiği yıla “Fil yılı” denmişti. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vessellem) . ise bu olaydan elli gün sonra dünyayı teşrif buyurdular. Hz. Aişe validemiz diyor ki: Ben Mekke de iki kişi gördüm ki eller ayakları eğri, dileniyorlardı. Meğer bunlar Ebrehe nin ordusuna katılanlardanmış.”
Müzdelife ve Mina arasındaki Muhassab Vadisi arasında bulunan Muassıb’da meydana gelen bu olay Kur’ân-ı Kerim'deki Fil Sûresinde bildirilmiş, Ebrehe ve ordusu Mamut isimli file izâfe edilerek “Ashâbü’l-Fil” (Fil Halkı veya Ordusu) şeklinde ifade edilmiştir.
Hicretin 132. Yılında Abbasiler devrinde Yemene Vali olarak tayin edilen Abbas bin Rebi (r.a), Ebrehenin yaptırdığı kiliseyi yıktırdı. Eser kalmadı. Fakat Kabe 15 asırdan beri milyarlarca insanların ziyaretleriyle dolup taştı.. Kıyamete kadar da dolup taşacak. Her yıl Müslümanların “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk..” sesleri semalara yükselecek. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun. METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR