Araştırmacı Yazarlar | Yazarlar

MEKKE'DEKİ KUTSAL YERLER

05 Nisan 2019, 19:58

            MEKKE'DEKİ KUTSAL YERLER

                   Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

   Kâbe: Hürmetli mescit anlamına gelmektedir. İslam dininin ilk ve en kutsal mekanıdır. Günümüzde Müslümanların ibadet ederken kıble olarak kullandığı bir yapıttır. Suudi Arabistan'a bağlı Mekke şehrinde bulunan yapıt, dört kenarı birbirine eşit küp şeklinde bir yapıya sahiptir.

   Kâbe'nin tarihi; inanışa göre Kâbe Hazreti Adem tarafından yapılmıştır. Cennetten atılan Hazreti Adem ve Hazreti Havva Arafat'a inerler. Kâbe'nin şu anda bulunduğu yere geldiklerinde Hazreti Adem Allah'a yalvarır. Allah'ım bizi yeryüzünde buluşturdun sana şükür edebilmek için bize cennette etrafında tavaf yaptığımız sütunu biz hediye et diye dua eder. Allah tarafından kabul edilen dua neticesinde sütun yeryüzüne indirilir. Bundan sonra Hazreti Adem ve Hazreti Havva tarafından etrafında tavaf etmek suretiyle ibadet yapılır. daha sonraki yıllarda Bu sütun kaybolur. Yerine siyah bir taş kalır. Hazreti Şit tarafından bu sütunun yerine küp şeklinde bir bina yapılır. Kalan siyah taşta bu binanın yanında bir yer yapılarak yerleştirilir. Bugün bu taş "Hacerül Esved" olarak bilinen taştır. Bu yapı Hazreti Nuh zamanına kadar ibadethane olarak kullanılmaya devam eder. Nuh tufanı sırasında Kâbe kum altında kalır. Uzun yıllar geçtikten sonra Allah tarafından görevlendirilen, Hazreti İbrahim ve oğlu Hazreti İsmail tarafından kumlar kazılarak Hazreti Şit'in yaptığı binanın temelleri bulunur. Yeniden bu temelleri üzerine günümüze kadar gelen bu bina inşa edilir. Kabe yapı bakımından 10 bölümden oluşur. Bunlar;

   1-Hacerül Esved:  Müslümanlar tarafından cennetten indiğine inanılan siyah bir taştır. 16,5X20 cm. çapındadır.

   2-Kâbe Kapısı: Kâbe’nin doğu tarafında, yerden 2,13 cm. yükseklikte bulunan bir kapıdır.

   3-Altın Oluk: 1627 yılında Osmanlılar tarafından yapılan, yağan yağmurların Kabe'nin tavanında birikmesini engelleyen bir oluktur.

   4-Şadırvan: Kâbe'nin yağan yağmurlardan etkilenmesini önlemek için binanın etrafına döşenmiş mermer döşemeler.

   5-Hatim: Kâbe'nin batı tarafında yarım daire şeklinde mermer bir döşeme.

   6-Mültezem: Kâbe’nin kapısı ile Hacerül Esved taşı arasında kalan bölüm.

   7-Müstecâr: Rüknülyemânî ile Kâbe’nin güneybatı duvarındaki kapalı kapı arasında kalan yer.

   8-Makamı İbrahim: Kâbe’nin inşası sırasında Hazreti İbrahim'in bıraktığı ayak izi.

   9-Sitare ve Kisve: Kâbe'nin üzerine örtülen siyah ve altın işlemeli örtü.

   10-Cebrail Makamı: Kâbe'nin doğu tarafında bulunan mevki.

   Kâbe tarih boyunca birçok değişikliğe uğramış, İslamiyet'ten önce Araplar tarafından içine putlar konulmuş ve yıllarca putlara tapılmıştır. İslamiyet geldikten sonra Hazreti Muhammet (S.A.V.) tarafından putlar tek tek yıkılmıştır. Rivayete göre o esnada irili ufaklı 360 tane put bulunduğu söylenmektedir. Günümüzde Müslümanlar tarafından Hac görevini yerine getirmek için gidilen, etrafında tavaf edilen ve kutsal topraklar olarak sayılan bir bölgedir Kâbe’nin bulunduğu yerler.
    Mekke’nin güneyinde Kabe’ye yaklaşık 4 km. uzaklıkta, yüksekliği 500 m. civarında olan bir dağdır. Bu dağın zirvesine yakın bir yerde Peygamber Efendimiz ile arkadaşı Hz. Ebubekir’in Mekke’den Medine’ye hicret ederlerken gizlendikleri mağara bulunmaktadır. Sevgili Peygamberimiz ve arkadaşı gece vakti bu dağa çıkmışlar ve üç gece burada kalmışlardır. Sonra gizlendikleri mağaradan çıkarak Kızıl Deniz sahil yolundan Medine’ye ulaşmışlardır. Mağara’da kaldıkları zaman süresince bazı mucizeler vuku bulmuştur. Allah (c.c.) Resulünü müşriklerin kötülüklerinden örümcek ve güvercin gibi mahlûkatından bir kısmını görevlendirerek korumuştur. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “Siz o Resul’e yardım etmeseniz de Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke’den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, (Hz. Muhammed ve Ebu Bekir) ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına: “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir” diyordu. Allah onun kalbine sükunet ve kuvvet indirmişti ve onu sizin bilmediğiniz ve göremediğiniz askerler ile de desteklemişti…” (Tevbe 40) Hz. Ebubekir mağaradaki bir hatırasını şöyle anlatıyor: “Hz. Peygamber ile mağarada iken, müşrikler bize o kadar yaklaştılar ki biz onları görüyor ve seslerini işitiyorduk. O’na zarar verirler diye çok korktum ve “Ya Resulullah eğilip baksalar bizi görecekler” dedim. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: “Sen burada yalnızca ikimiz mi varız zannediyorsun, Allah (c.c.)da bizimle beraberdir”.

    ARAFAT  Sözlükte “bilme, tanıma, anlama ve güzel koku” anlamlarına gelen a.r.f. kökünden türeyen “Arafat”, Mekke’nin 25 km. güney doğusunda ova görünümünde düz bir alanın adıdır. Doğu, kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir. Arafat, Hıll bölgesinde Harem sınırları dışında kalır. Harem sınırı ile Arafat arasında Urene vadisi vardır. Haccın rükünlerinden biri olan vakfe burada yapılır. Vakfenin zamanı, Zilhicce ayının 9. günü güneşin zevalinden sonra burada başlar, ertesi günü şafak vaktine kadar devam eder. Burada kısa bir süre de kalınsa vakfe yapılmış olur. Arafat’ın tamamı vakfe mahallidir (Müslim, Hac, 149). Arafatta vakfe yapılmadan hac görevi tamamlanmaz. Peygamberimiz (a.s.) “Hac, Arafat’tır” buyurmuştur (Ebû Davut, Menasik, 68) Arafat kelimesi Kur’ân’da bir âyette geçmiştir. “Arafat’tan ayrılıp (seller gibi Müzdelife’ye) akın edince Meş’ar-i Haram’da Allah’ı anın.” (Bakara, 2/198) Arafat’ın ortasında “Cebel-i Rahmet” (rahmet dağı), batısında Nemîre Mescidi vardır. Arafat, ağaçlandırılmış ve dokuz oto yol ile Müzdelife’ye bağlanmıştır.

   CEBEL-İ RAHME VE MESCİD-İ SAHRA Cebel-i Rahme Âdem aleyhisselamın, yer yüzüne inişinin yüzüncü senesi, Kâbe’nin inşâsını tamamladıktan sonra Havvâ Vâlidemizle buluştukları mübârek mevkidir.
   Peygamber efendimiz (s.a.v) arefe günü öğle ile ikindiyi Mescid-i Nemre’de kılmış, Cebel-i Rahme’nin eteğinde Mescid-i Sahrat’ın bulunduğu arsaya gelmiş, arafat vakfesini orada yapmıştır. 
   Mescid-i Sahrat; Cebel-i Rahme’ye çıkarken sağ tarafa düşen, yarım metre civârında bir duvar ile çevrili kıble tarafına uzunluğu 13m, genişliği 8m civarında olan yerdir.
   Peygamberimiz (s.a.v) vedâ hutbesini burada îrâd buyurmuşlardır.

   MÜZDELİFE Mina ile Arafat arasında bulunan 12 km2 genişliğindeki bölgeye Müzdelife denir. Yüce Allah bu meydanda bolca ibadet etmemizi emir buyurmuşlardır. Hacc’ın vaciblerinden olan Müzdelife vakfesi bu meydanda gece konaklayarak yapılır. Akşam vakti Arafat’tan yola çıkan Hacılar, akşam ve yatsı namazlarını yine bu meydanda kılarlar. Şeytan taşlama da kullanılacak taşlar da buradan toplanır. Bayramın birinci günü sabah namazından sonra Müzdelife’den Mina’ya hareket edilir.

   MİNA Mekke’nin kuzeydoğusunda Müzdelife ile Mekke arasında kalan geniş bölgeye Mina denir. Cemerat ismiyle bilinen şeytan taşlama yerleri, Hac kurbanlarının kesildiği mezbahaneler ve sevgili Peygamberimizin Mina günlerini geçirdiği mekâna yapılan Mescid-ül Hayf burada bulunmaktadır. Müzdelife vakfesinden sonra hacılar Mina’ya gelerek Hacc’ın vaciblerinden olan ve üç gün devam eden şeytan taşlama görevini burada yerine getirirler. Ayrıca bu günlerin gecelerini Mina’da geçirmek Hacc’ın sünnetlerindendir.

   ŞEYTAN TAŞLAMA (CEMARAT) Hz. İbrahim, kurban etmek için oğlunu Mina'ya götürür, sonra Hz. İbrahim'e Allah tarafından bir kurbanlık verilir.Bu kurbanlığın ne olduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bir çokları bunun koç olduğunu belirtmektedir. 

    Kur'an-ı Kerim'de bu olay "Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik." (Saffat: 107) biçiminde açıklanır. Hz. İbrahim, kendisine engel olmak isteyen şeytanı burada taşlar, burada kurban keser. Hac ibadeti yapanlar da burada kurban keserler ve şeytan taşlarlar.
   Bayramın 1,2,3 ve 4 üncü günlerinde Mina’da bulunan ve "Büyük Şeytan-Akabe Cemresi", "Orta Şeytan-Orta Cemre" ve "Küçük Şeytan-Küçük Cemre" diye adlandırılan üç taş kümesine usûlüne uygun olarak taş atmak haccın vaciplerindendir. Bayramın birinci günü Büyük Şeytana 7, ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerinde ise her üç şeytana yedişerden 21’ er taş atılır. Taşlama küçükten büyüğe doğru yapılır. Ancak, Mina’da kalınmadığı takdirde dördüncü günü taş atılması gerekmez. Uygulamada bayramın dördüncü günü Mina’da kalınmadığı için bu gün taş atılmamaktadır.
   Şeytan taşlama; kötülükleri, haksızlıkları, zulmü ve zorbalığı bir protesto anlamı taşır. Şeytan taşlayan hacı, bu hareketiyle şeytana, şeytanın yoluna uyanlara ve bütün kötülüklere karşı çıkışını sergilemiş ve kendisinin de bundan böyle asla şeytana uymayacağını ortaya koymuş olmaktadır.
   TAŞLAMANIN YAPILIŞI Taşların atıldığı kümeye yaklaşarak, atılacak taş, sağ elin baş ve şehadet parmaklarının uçlarıyla tutulur. "Bismillah, Allahu ekber rağmen li’ş-şeytani ve hizbih" diyerek atılır. Taşların her biri ayrı ayrı atılmalıdır. Hepsi birden atılırsa tek taş atılmış sayılır. Taşlar, kümelerin üzerine veya kümeleri kuşatan havuzlara düşecek şekilde atılmalıdır.
   TAŞLAMANIN ZAMANI VE ATILACAK TAŞ SAYISI
   Bayramın Birinci Günü: Bayramın birinci günü, Büyük Şeytana tarif edildiği şekilde "7" taş atılır. Atılan ilk taşla birlikte telbiyeye son verilir. Birinci günkü taşlamanın zamanı gece yarısından itibaren başlar, bayramın ikinci günü tan yeri ağarıncaya kadar devam eder.
   Bayramın İkinci Günü: Bayramın ikinci günü, küçüğünden başlanarak her üç şeytana 7’şerden toplam 21 taş atılır. İkinci günkü taşlama zeval vaktinde yani öğleyin güneşin tepe noktasına gelip batıya yönelmesiyle birlikte başlar, gece tan yeri ağarıncaya kadar devam eder.
   Bayramın Üçüncü Günü: Bayramın üçüncü günü de ikinci günde olduğu gibi küçük şeytandan başlamak üzere her üç şeytana 7’şerden toplam 21 taş atılır. Üçüncü günde taşlamanın zamanı zeval vaktinden yani öğleyin güneşin tepe noktasına gelip batıya yönelmesiyle birlikte başlar, gece tan yeri ağarıncaya kadar devam eder.
    Bayramın Dördüncü Günü: Bayramın dördüncü günü tan yeri ağarıncaya kadar Mina’dan ayrılmamış olanlar, tan yerinin ağarmasından itibaren güneş batıncaya kadar her üç şeytana "7"şerden toplam 21 taş daha atarlar. Tan yeri ağarmadan Mina’dan ayrılanların bu günün taşlarını atmaları gerekmez. Uygulama da böyledir.
   Taşlamalarda, çok kalabalık olan gündüzün izdihamlı saatleri yerine, tenha olan gece saatleri, ya da akşam saatleri tercih edilmelidir.

   AKABE (MESCİD-İ BÎA) Birinci ve ikinci Akabe bîatının yapıldığı mübârek mescittir. Mina’ dan Mekke-i Mükerreme’ye gelirken sağ tarafta büyük şeytan’a takriben 300 m mesâfede osmanlı yapısı küçük bir mesciddir.

   Mina sınırından Mekke istikametine doğru 300 m. kadar sonra sağ tarafta yer almaktadır. Sevgili Peygamberimiz Medine’ye hicretinden iki sene önceki Hac mevsiminde insanları İslam’a davet ederken 12 kişiden oluşan Medine’li bir grupla karşılaşır. Bu grubun hepsi Hz. Muhammed’e burada biat ederek Müslüman olurlar. Bir sonraki senenin haccına 72 kişi olarak gelirler ve aynı yerde Peygamberimize biat ederek onlar da Müslüman olurlar. İslam tarihinde bu olaya 1. ve 2. Akabe Biat’ları denmektedir.

   HİRA Mekke’nin kuzeydoğusunda, 300 m. yüksekliğinde kütle kayalardan oluşan ve Kabe’ye 5 km. mesafede bulunan bir dağdır. Peygamberliğinden önce Hz. Muhammed’in Ramazan aylarını ibadetle geçirdiği “Hira Mağarası” bu dağın zirvesinde bulunmaktadır. Sevgili Peygamberimiz 40 yaşına girdiği senenin Kadir Gecesi’nde bu dağda ibadet halinde iken Hz. Cebrail gelmiş ve kendisine “Ey Muhammet! Sen Allah’ın Resulü, ben de Cebrailim” diyerek peygamber olduğunu tebliğ etmiştir. Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetleri aynı gecede Peygamberimize burada inmeye başlamıştır. Bu sebeple bu dağa Nur’un indiği yer manasına gelen NUR DAĞI denmektedir. Burada inen ilk ayetler mealen şöyledir: “Yaradan Rabbinin adıyla oku. O, insanı koyu kan halindeki bir sıvıdan yarattı (embriyon). Oku! Ki senin Rabbin sonsuz kerem sahibidir. 0, kalemle yazmayı öğretmiştir. İnsana bilmediği şeyleri öğretmiştir”. (Alak Suresi, 1-5)

   CENNETÜL MUALLA Mescid-i Harem’in yaklaşık 1.5 km. kuzeyinde yer alan bu mezarlık aynı zamanda şehrin tarihi mezarlığıdır. Sevgili Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalip, amcası Ebu Talip, hanımı Hz. Hatice validemiz, küçük yaşta ölen oğulları Kasım ve Abdullah’ın ve birçok Sahabi ve İslam büyüklerinin kabirleri bu mezarlıkta bulunmaktadır. Mekke’de vefat eden yerli-yabancı her Müslüman günümüzde de bu mezarlığa defnedilmektedir

   PEYGAMBERİMİZİN DOĞDUĞU EV  Hz. Peygamberin doğduğu ev Kabe’nin doğu tarafında kalan Beni Haşim mahallesinde idi. Hz. Muhammed Miladi 20 Nisan 571 (12 Rebiulevvel) Pazartesi gecesi tan yeri ağarırken bu evde dünyaya gelmiştir. Daha sonra buradaki ev yıkılmıştır ve yerine yapılan bina günümüzde Mekke Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

   CİN MESCİD  Peygamber efendimiz davet için gittiği Taif dönüşünde yol üzerindeki Nahle Vadisi’nde namaz kılarken bir grup cin Kur’an-ı Kerim’i dinleyerek etkilenmişlerdir. Daha sonra Hz. Muhammed’i takip eden bu cinler Mekke girişinde efendimizle görüşmüşler ve müslüman olmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’deki Cin Suresi burada nazil olmuştur. Sonraları bu mekana bir mescit yapılarak Cin Mescidi ismi verilmiştir. Peygamberimiz insanlara ve cinlere İslam’ı tebliğ etmek için görevlendirilmiştir. Bu hakikat Kur’an-ı Kerim’de şu ayetle açıklanır: “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım”. (Zariyat, 56)

   İCABE MESCİDİ  Melik Faysal caddesi'nde (Şariu's-sittın) Cennetü’I-¬baki"nin yaklaşık 385 m. kuzeyinde Mescid-i Ne¬bevi'ye 580 m. uzaklıktadır. Ensardan Beni Muaviye b. Malik b. Avf toprağında bulunduğu için bu adla da anılır. 
   ResuI-i Ekrem ashabından bir grupla birlikte Beni Muaviye Mescidi'ne uğramış, iki rek'at namaz kılmış ve ardından uzunca bir süre dua ettikten sonra ora¬da bulunanlara şunları söylemiştir: "Rabbimden üçşey istedim. Bana ikisini verdi, birini vermedi. Rab-bimden ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini iste¬dim, onu bana verdi. Ondan ümmetimi suda boğarak helak etmemesini diledim, onu da verdi. Felaketlerini kendi aralarında vermemesini (tefrikaya düşmemelerini) diledim, bunu bana vermedi" (Müslim, "Fiten", 20). Resulullah'ın duasının Cenab-ı Hak tarafından kabulü dolayısıyla bu cami Mescid-i İcabe diye anılmıştır.
   Hicretin 9. (631) yılında Medine'ye gelen Necran heyeti ile Hz. Peygamber arasında hristiyanlık konu¬sunda tartışma meydana gelmiş, nazil olan ayet (Ali İmran 3/61) doğrultusunda Hz. Peygamber yanına Hz. Ali. Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i alarak Necran heyetinin yanına gitmiş ve ilgili ayetleri okuyarak kendilerini Mescid-i İcabe'nin bulunduğu yerde mübaheleye (beddua) davet etmişti. Ancak Necran¬Iılar Hz. Muhammed'in peygamber olma ihtimalini göz önüne alarak buna cesaret edememişlerdi. Bu olay sebebiyle adı geçen cami Mescid-i Mübahe¬le diye de anılır.
   Hz. Peygamber zamanında mescid haline getirilen mekanlardan olan Mescid-i İcabe uzun süre üstü açık olarak hizmet vermişti. Burayı ziyaret edenler nafile namaz kıldıktan sonra Hz. Peygamber'in yap¬tığı duayı okumayı adet edinmişlerdi. II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid zamanlarında imar gören Mescid-i İcabe 1997' de yeniden inşa edildi ve çevre¬sindeki sosyal tesislerle birlikte yaklaşık 1200 m2'lik bir alana ulaştı. (Hicaz Albümü, Diyanet İşleri Başkanlığı)

   ŞECERE MESCİDİ Mescid-i Cinin hizasında bir mesciddir. Peygamber Efendimiz mescid-i cinin bulunduğu yerde cinnilerden gelen bir heyetle görüşmüştür. Bu hususu İbn-i Mesud Hz. söyle anlatıyor; Cinler peygamber efendimize, “senin Allah’ın resulü olduğuna kim şahitlik eder?” diye sordular. 

   Yakınlarında bir sakız ağacı vardı. Peygamber efendimiz o ağaca işaret ederek cinlere dedi ki; “Şu ağacı gördünüz mü? O şahitlik ederse iman eder misiniz? Cinler “ evet iman ederiz” dediler. 
   Bunun üzerine Peygamberimiz ağacı çağırdı, ağaç dallarını budaklarını sürükleyerek geldi; “benim Allah’ın resulü olduğuma şahadet eder misin? Diye sordu. 

       Ağaç; “Şahadet ederim ki sen Allah’ın resulüsün” dedi. O ağacın bulunduğu ve bu mucizenin tahakkuk ettiği yere mescid yapıldı.

   OSMANLI KIŞLASI  1916-1919 tarihleri arasında Fahrettin Paşa'nın hasta ve fakirlere yiyecek ve süt dağıttığı sebil binası hala ayaktadır.
   Haremeyn, Türk eserleri ve izleriyle doludur. Arafat yönünden Mekke'ye girişte Osmanlı kışlası, II. Abdülhamit'in döşettiği Arabistan Demiryolunun bittiği yerde aynı sultan tarafından yapılan Haydarpaşa garının benzeri, Medine Tren İstasyonu ve buradaki Türk (Anberiyye) Camii, Arafat-Mekke arasındaki su bendleri,(4) bütün bunlar ecdadımızın o kutsal topraklara verdiği değeri gösterir. Kâbe'nin güvenliği maksadıyla, Osmanlılar tarafından 1781 yılında yapılan, Harem-i Şerifte uçan kuşu bile görebilecek şekilde bir tepeye yerleştirilen, o bakımsız ve metruk kale, elden geçirilip, restore edilse, Mekke'nin en güzel yeri olacağı muhakkaktır. (Feridun Kandemir, Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler, s. 288.)

   DARUL ERKAM  Sahâbe-i Kirâmdan İbn-i Erkam (r.a) hazretlerinin evidir.Peygamberimiz (s.a.v) Müslümanların adedi 40 oluncaya kadar, yâni Ömer İbn-i Hattab hazretleri müslüman oluncaya kadar, Dâr-ul Erkam gizli olarak islâma dâvet merkezi olarak kullanılmıştır.
   Dâr-ul Erkam Safâ’ya yakın bir yerdedir. Safâ’ya yakın kapılardan birinin adı da Erkamdır. Safa’nın şark tarafından 36m şu an elektrikli merdivenin başladığı yeri takip eden mekandır.

   Bu mekan hicri 171 senesinde mescid olarak yapılmıştır.Hicri 1375 senesine kadar bütün müslümanlar hürmet göstermişler. Bu tarihte Mescid-i Haram’ı genişletmek maksadı ile yıkılmıştır.

   CURANE Bu mescid-i şerif Mekke-i Mükerreme ile Taif arasındadır. Peygamberimiz (s.a.v) Hazretleri, hicretin sekizinci yılında vuku bulan Huneyn harbinin ganimetlerini burada taksim buyurmuşlardı.
   Aynı senenin Zilkade ayının on ikinci Çarşamba günü burada ihrama girerek umre vazifesini icra etmiştir.Bu mübarek yerden yetmiş peygamberin ihram giyip umre yaptıkları peygamberimiz (s.a.v) efendimizden nakil olunmuştur.

    HUDEYBİYE  Haram hudutları haricinde, mescid-i harama 22 km, şu an Şümeys diye isimlendirilen yerdir. Biat-ül Rıdvan, Hudeybiye musalahası burada yapılmıştır. Peygamberimiz (s.a.v) Hicretin 6. yılında 1400 kadar ashabı ile umre yapmak üzere buraya kadar geldiler. Kureyşliler oradan ileri gitmelerine mani oldu. Peygamberimiz (s.a.v), Kureyşlilerle görüşmek üzere Hz. Osman’ı gönderdi. Hz. Osman ‘ın şehit edildiği haberi geldi. Müslümanlar şecere-i Rıdvan altında müşriklerle son demlerine kadar harb etmeye biat ettiler. Bu biata “Biat-ı Rıdvan” diye isim verildi. Hz. Osman salimen döndü. Kureyşliler sulh isteğini arz etti ve sulh yapıldı. Kurbanlar kesilerek umre yapılmadan dönüldü.
    Hudeybiye’de  Rasülullah (s.a.v.) susuz bir kuyunun başına vararak dua buyurmuşlar o kuyudan bir mucize olarak su çıkmıştır. Ashab-ı Kiram hem kendi ihtiyaçlarını ve hem de bineklerinin ihtiyaçlarını gidermişler. Yine hiç su kalmadığı bir zaman peygamber efendimiz mübarek elini bir kap içindeki suya soktu, iki parmak arasından bir pınar çıktı, 1400 kişi ihtiyacını görmüştür.

   HZ. AİŞE MESCİDİ (TENİM)  MESCİD-İ AİŞE

   Harem-i Şerife 6 km mesâfede, Medine tarafından harem hududu olan Tenim’dedir. Hz.Âişe vedâ haccında peygamberimizle beraber haccetti. Özrü sebebiyle umre yapamamıştı. Peygamber efendimiz’e Medine’ye dönecekleri zaman dedi ki; “ ya resulallah insanlar hac ve umre ile dönüyor, ben ise umreden mahrum oldum” peygamber efendimiz (s.a.v) kardeşi Abdurrahman (r.a) hazretleri ile beraber umre yapmak için Ten’ime gönderdiler. Ve orada ihramlanıp, iki rekat ihram namazı kıldılar. Bunun için orada yapılan mescide, Mescid-i Aişe ismi verilmiştir.

   MESCİD-İ HAVF  Minâ dağının güneyinde, küçük şeytana yakın, Peygamber Efendimizin ve bir çok peygamberin namaz kıldıkları yerdir. Mescid-i Havf isminin verilmesi; Hz.İbrahim oğlu İsmail(a.s)’ı kurban etmeye götürürken burada vazîfesini yapıp, yapamayacağı korkusu içerisinde olduğu içindir.
   Mescid-i Havf da Çadır şeklindeki kubbenin altında peygamber efendimizin (sas) çadır kurduğu yerdir Bu mübarek yerde bir çok peygamber kabrinin olduğu rivayet edilmektedir. Behcetüt takva’da, bu kubbenin altında 400 Peygamberin metfun bulunduğu yazılıdır Onun için bu mescide Mescid-i Enbiya da derler. 
   Zeyd İbn-i Esved (r.a.) buyurmuşlardır ki; Rasülullah’ın vedâ haccında ben de beraberdim. Rasülullah ile beraber sabah namazını Mescid-i Havfta kıldım.
   Ebu Hureyre (r.a) hazretleri; “Ben Mekke ehlinden olsa idim her cumartesi günü Mescid-i Havfta namaz kılmak üzere Mina’ya giderdim” buyurmuşlardır.

    AYNİ ZÜBEYDE Mukaddes toprakların üç kadın hizmetkârı

    Zemzemi İbrâhim aleyhisselâmın hanımı Hazreti Hâcer bulur. Harun Reşid'in eşi Zübeyde Hatun, Mekke'ye su yolları döşetir. Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın kızları Mihrimah Sultan kemerler yaptırır, yeni su yolları kurar, kuyular açtırır.

    Yerini İbrâhim aleyhisselâmın hanımı Hâcer validemizin bulduğu zemzem kuyusu, 4 bin yıldır hiç kesilmeden, eksilmeden insanları besliyor. Zemzemin Müslümanlarla buluşmasında üç kadının hizmetleri bulunuyor. Hâcer validemiz suyu bulur, Abbasi Hükümdarı Harun Reşid'in eşi Zübeyde Hatun, Miladi 780 yılında 40 km uzunluğunda kendi adıyla anılan bir su yolu yaptırır, Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın kızları Mihrimah Sultan, Mimar Sinan'a bu su yolunu tamir ettirir ve "Mekke Su Yolu"nu yaptırır. Sonra gelen Osmanlı padişahları da bu hizmete yenilerini dahil eder.Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hatun saliha bir kadındır. Gördüğü garip bir rüyanın güzel bir yorumu üzerine Mekke-i mükerremeye Haneyn tarafından su getirtir. Mekke'den Arafat'a kadar su kanalları döşetir. Müzdelife yoluyla ulaşan su, mukaddes beldedeki çeşmelerden akar. Sultan, hacca gelen misafirlerin su ihtiyacını karşılamak için yüzbin altın harcar. Zübeyde Hatun, bunun yanı sıra han, hamam, imarethane ve şifahane gibi daha pek çok hayır müessesesi inşa ettirir.
   EBU KUBEYS TEPESİ  CEBEL-İ EBÎ KUBEYS   

   Safâ tepesinin üzerinde 120m yükseklikte şerefli bir dağdır. Tarihte bir çok hâdiseler cereyan etmiştir. Hacer-i Esved bu dağın zirvesinde muhâfaza edilmiş. Şakkul Kamer (ayın ikiye ayrılma) mucizesi burada tahakkuk etmiş. Hazreti İbrahim, en meşhur kavle göre, halkı bu dağın zirvesinden insanları hacca davet etmiştir. Hılful Fudul(erdemliler harekatı) bu dağa çıkan ve yatdım isteyen bedeviden dolayı kuruldu.
   Adem aleyhisselâm vefat edince buraya defnedilmiş. Peygamber efendimiz (s.a.v) burada namaz kılmış. Namaz kıldığı arsaya mescid binâ edilmişti. Hz.Bilâl Mekke’nin fethinde burada ezan okumuştur. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun...                                            
METİN ALKAN

           EĞİTİMCİ YAZAR

 

Araştırmacı Yazarlar
 Araştırmacı Yazarlar internet sitelerinde yayınlanan haberler ve köşe yazılarının tüm hakları Araştırmacı Yazarlar Yayın Grubuna aittir. Kaynak gösterilerek dahi haberin veya köşe yazısının tamamı yazılı izin alınmaksızın kullanılamaz. Sadece alıntı yapılan haberin veya köşe yazısının bir bölümü, alıntı yapılan habere/yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.
ÖNCEKİ YAZILARI
VİDEO GALERİ
 
YAZARLARIMIZ
Y
Metin ALKAN
ZEKAT , FİTRE VE ORUÇ FİDYESİ KİMLERE VERİLİR?
Y
ferit karasu
YÜREĞİM DEKİ ŞEHİR
Y
Nurcan CANKORU
MENZİLE
Y
Mehmet GÖÇMEZ
ANMAK MI ANLAMAK MI
Y
SERDAR BOZDOĞAN
TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR BİZDE TARİHE YENİDEN ÇAĞ AÇTIRIYORUZ
Y
Pınar SÖNMEZ
AŞK BİR NOKTA
Y
Hatice BAŞKAN
KADINSIN
Y
Fatmanur KUŞ
SU GİBİ AZİZ OL EVLADIM
Y
Duygu Gürses DİKEN
MALINI BAĞIŞLAYAN ELBETTE KURTULUŞA ERMİŞTİR..
Y
Zeynep DEMİR
önce sela, sonra adın okunur minarelerden.
Y
Ayhan KÜFLÜOĞLU
Eşyayı gösteren Rabbimiz’in varlığı, o eşyadan daha zahir ve kesin
Y
Nur KABADAYI
Umut Ederek Yaşamak
Y
Büşra ŞENTÜRK
Sen Kaderim Misin
Y
Büşra Nur GECE
Mabede İsmet; Meryem'e Betül Sıfatı Yakışır...
Y
Merve DİKİCİ
TEVEKKÜL KIL
Y
Ebru ATA
KIYIYA İNSANLIK VURDU
Y
Mustafa KAYALI
ZAMAN VE MEKÂNDA KIBLEMİZ
Y
Türker ELMAS
NUR ve HAKİKAT AVCILIĞI
Y
Nagihan ZENGİN
Ademiyetten Kemaliyete İrfan Yolculuğu
Y
Öznur MACİT
bir b/akış bir yürüyüş (04,05,14 Eskici dergi yayınlandı)
 
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
BİR DOST PENCEREMDEN TÜRKİYEDE HANGİ NURCU KOLLARI FETÖYE DESTEK VERİYOR 2022 RAPORU VE BELGELERİ REFERANDUM SEÇİMLERİ ÖNCESİ BOMBADA FETÖNÜN PARMAK İZLERİ!!! (1)
 
KONUK YAZARLARIMIZ
K
İsmail GENÇ
İnsanız ve İnsanlığı Özlüyoruz
K
Emrah POLAT
Vahametlerle İmtihan ve Müracaat
K
Mehmed ESMER
Kubbetüs Sahra'yı tanıyacağız
K
Elif NİSA
Gerçekten İnsan Azar
K
Elif MUSLUOĞLU
Cemâli Bâ Kemâle Seyredelim
K
Fikriye AYYILDIZ
GAFLET
K
Merve YAĞMUR
ÖLMEDEN ÖNCE ÖLÜNÜZ
K
Fuat TÜRKER
Münafıklar Kavramıyorlar!
K
Hüray BOZBIYIK
TESETTÜRÜN VERDİĞİ HUZUR
 
ÖZEL RÖPORTAJ
Ferudun Özdemir: 'Allah Var, Problem Yok'
Ferudun Özdemir: 'Allah Var, Problem Yok'
Ferudun Özdemir, “Allah var, problem yok!” adlı kitabında, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Allah'a dayanıp, O'na güvenen insanların bir şekilde aydınlığa kavuşacaklarının farkındalığını oluşturuyor zihinlerde…
 
E-POSTA LİSTESİ
 
FOTO GALERİ
 
ANKET

Web Sitemize Nasıl Ilaştınız?




 
cheap jordans|wholesale air max|wholesale jordans|wholesale jewelry

Sitemizde yayınlanan haberlerde basın ahlakına, hukuk ilkelerine, insan hak ve özgürlüklerine bağlı kalacağımıza söz veririz. Yazarlarımızın yazılarıyla ilgili her türlü sorumluluk kendilerine aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Adres : Sizde Araştırmacı Yazarlara Katılabilir Çalışmalarınızı Yayınlatabilirsiniz! arastirmaciyazarlar@gmail.com a Ad Soyad ve Yazar Resminizle birlikte gönderin değerlendirelim