EVANJELİSTLER VE ABD
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Evanjelizm genel anlamıyla İncil’i vaaz etme veya İncil’i yayma anlamında kullanılır. Gaye ve amaçları Hz. İsa’nın mesajlarını insanlara ulaştırma ve Hz. İsa’yı insanlara örnek göstermektir.
Evanjelistler, ABD’yi kuran tutucu Protestan mezhebi Prutenler’in devamıdır. Özellikle 1950 den sonra ABD’de siyasetten ekonomiye, spordan sanata birçok alanda etkili olmaya başlamışlardır. Öyle ki devlet başkanlarını bile bu mezhep belirler. Evanjelistelerin istemediği bir başkan ya istifaya zorlanır ya da suikasta kurban gider.
Ortadoğu; Evanlelikler için Yeni Dünya’nın kapısıdır. Eski Ahit’e göre kıyamet (Armegedon) savaşında İsa Mesih Kudüs’e inecek ve kendisine inananlarla birlikte Tanrı Krallığı’nı kuracaktır. Yahudi inancında ise Mesih Kudüs’ü putperestlerden temizleyecek, Süleyman Mabedini tekrar yaptıracak, dünyayı hâkimiyeti altına alacak, yeryüzünde tanrı krallığını kuracak kişi olarak kabul edilir. Bu inanışa göre Tanrı dünyayı İsrail oğullarına verirken, ahireti tanrı krallığının kurulmasını sağlayanlara bahşetmiştir. Dolayısıyla bu Evajelistlerle Siyonistlerin ortak noktası olduğu için, İsrail kayıtsız şartsız desteklenmeli ve bölge Eski Ahit’in tasvir ettiği şekilde dizayn edilmelidir. Tam bu noktada Türkiye, İsrail ve ABD ile karşı karşıya gelmektedir. Çünkü bu inanışa göre İsrail’e vadedilmiş topraklar yani Arz-ı Mev’ud Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir.
Türkiye’nin jeostratejik konumu, yüzyıllardan beridir çeşitli tehditlere maruz kalmasına neden olmuştur. Evanjelistler içinse Türkiye, mutlaka kontrol altında tutulmalı, güçlenmesine izin verilmemelidir. Bunun için ülke içerisinde gizli misyonerlik faaliyetler yürütmektedirler.
Türkiye’nin Ortadoğu‘da var olan gücü, bu planların önündeki en önemli engeldir. Her ne kadar yeni kurulan Cumhuriyet önceliği kendi iç sorunlarına vermiş olsa da, hiçbir zaman 1. Dünya Savaşında kaybettiği topraklarla olan irtibatını kesmemiştir. Türkiye’nin bu tür faaliyetleri her zaman Evanjelistler için sorun oluşturmuştur. Hedeflerine ulaşmaları içinse Türkiye’nin başına türlü türlü sorunlar açıp tüm gücünü buna ayırması için çeşitli politikalar izlemiştir. Askeri darbeler, terör örgütleri, ekonomik operasyonlarla Türkiye’nin bölge meselelerine eğilmesi sürekli engellenmiş ve bu bağlamda başarılıda olmuşlardır. ASALA, PKK, DHKP-C vb. terör örgütlerinin kurulması, askeri darbeler, muhtıralar ve ekonomik krizlerle Türkiye’nin bu sorunlarla uğraşmasını sağlamışlardır. Türkiye kendi iç siyasi problemlerine odaklanırken, Evanjelistlerin emrindeki ABD, Ortadoğu’da planlarına başlamaktaydı.
Evanjelistlerin en büyük planları Afganistan savaşıyla hayata geçirilmiştir. 11 Eylül saldırılarıyla harekete geçen ABD, El Kaide’yi öne sürerek bir haçlı seferine girişmiştir. Dönemin ABD Başkanı Bush Eylül 2001’de “Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır. Amerikalılar sabırlı olmalıdır” açıklamasını yaparak niyetini açıkça belli etmiştir.
Afganistan’ın işgali sonrasında ABD Ortadoğu’da petrol zengini Irak’a ve dolayısıyla da Saddam Hüseyin’e Kitle İmha Silahları bahanesiyle savaş açtı. ABD bu işgal için Türkiye’nin hava sahasını kullanmak istemiş, 1 Mart 2003’te başbakanlık teskeresi meclise gelmişti. Meclis oylamasında teskereye hayır oyu çıkmış ve Türkiye’ye bir mesaj olarak “Çuval Olayı” gerçekleştirilmişti.
9 Nisan 2003 tarihinde başkent Bağdat’ta Firdevs Meydanındaki Saddam Hüseyin heykelinin yıkılışı
“ O gün Rab İbrahim’e ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat nehrine kadar diyarı senin zürriyetine verdim” Tekvin: 15/18
Eski Ahit’te geçen bu ayet, Evanjelistlerin ve Siyonistlerin ele geçirmek istediği toprakları göstermektedir. Nil ve Fırat arasındaki bu topraklar Irak, Suriye, Mısır, Sudan ve Türkiye’yi kısmen; Ürdün, Lübnan ve Kuveyt’in ise tamamını kapsamaktadır. Dikkat edildiği vakit bu bölgelerin, istikrarsız ve iç savaşlarla boğuşan bölgeler olduğunu görülür. Türkiye diğer ülkelere nazaran biraz daha ayakta kalmayı başarabilmiştir. Bunda en önemli etkilerden birisi halkın sağduyusu, bir diğeri de 2000 yıllık devlet geleneğimizden kaynaklıdır.
Evanjelistlerin bölgeyi şekillendirme çalışmaları Arap Baharı çerçevesinde başlatılmıştır. Yıllar önce doğrudan ve dolaylı olarak ülkelerin başına getirdiği diktatörleri, haklı kışkırtmak suretiyle devirirken, aynı zamanda bu ülkeleri İsrail’in güvenliğine uygun ve siyasi olarak, dönemin şartlarına göre yeniden dizayn etmeye başlamışlardı. Daha sonradan dış işleri bakanı olacak olan Condoleezza Rice 07.08.2003 tarihli Washington Post gazetesinde yayınlanan “Transforming the middle east – Ortadoğu’yu dönüştürmek” isimli makalesinde “Ortadoğu parçalanacak, 22 yeni ülke doğacak”diyerek, bu planların çok önceleri yapıldığını göstermektedir. Bu plan çerçevesinde Türkiye de toprak kaybedecek ülkelerden birisidir.
Türkiye bu planlara karşı atması gereken adımları, Suriye İç Savaşı başlayana kadar sadece savunma konusunda attı. Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşa dâhil etmek için çeşitli provakatif eylemler düzenlediler. Bu konuda F4 uçağımızın Akdeniz’de düşürülmesi, ülkemize düşen roket ve füzeler, canlı bombalar vs. bunun için yapılmış birer eylemdi. Türkiye bekle -gör politikası güderek bunlara göğüs germeye çalışıyorken, 15 Temmuz darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Bu girişim bertaraf edildikten sonra siyasi ve askeri mekanizma gücünü göstererek Fırat Kalkanı operasyonunu başlattı.
Siyasi durum her ne kadar sürekli değişkenlik gösterse de, Türkiye bölgesinde oynanan Evanjelist oyunlara karşı sürekli bir reaksiyon göstermektedir. Bu reaksiyon doğrudan doğruya Evanjelist-Siyonist ittifaka zarar verirken bölge halklarının ise bu şeytani plana olan direncini artırmaktadır.
Onlar hiç vazgeçmeyecekler. Fakat Türkiye Cumhuriyet’i sağlam temeller üzerine kurulu olan yapısı her daim bunlara engel olacaktır. Allah CC vatanımızı birlik beraberlikten asla ayırmasın.Allah CC kıyamete kadar vatanımızı , devletimizi, milletimizi var etsin... METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR