DÜNYA BİR İMTİHANDIR
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Nimeti fazlalaşan kişinin imtihanı da fazla olur.İtaatini kimliğinizdir
Yüce Mevlâ şöyle buyurdu:
" ALLAH’a karşı takva sahibi olunuz, yani hassasiyetiniz bütün eylemlerinizde ortaya çıksın da aranızdaki durumu düzeltin. Eğer iman eden kişiler iseniz ALLAH’a ve Rasulüne itaat edin Şüphesiz ki iman eden kişiler ancak şu özelliklere sahip olan kişilerdir:
• ALLAH anıldığında kalpleri ürperen,
• ALLAH’ın ayetleri onlara okunduğunda imanları artan,
• Sadece Rablerine dayanıp güvenen (tevekkül eden),
• Namazı ikame eden (namazı hayatın merkezine yerleştiren) ve;
• Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak edenlerdir.
İşte hakiki mümin kişiler bunlardır.
Onlar için Rableri katında dereceler, bağışlanma ve üstün rızık vardır.” (Enfâl, 1-4)
Yüce Mevlâ, iman edenlerden kendisine ve Rasulüne itaat istiyor.
ALLAH ve Rasulüne itaat eden müminlerin, itaatlerinin yanında yukarıdaki beş özelliğe sahip olmaları gerektiğini ifade buyuruyor. Bir mümin, Peygamber s.a.v. Efendimiz’in dizinin dibinde bulunsa bile, Bedir harbinde canını feda ettiğini ispat etse bile hayatta bulunduğu sürece yukarıdaki özelliklerle imtihan edileceğini, Yüce Rabbimiz çok açık bir şekilde bildiriyor. Demek ki iman etmek, mümin kişi olmak, öyle sadece ‘iman ettim’ demekle tamamlanmıyor.
Bugün Rasul-i Ekrem s.a.v. hayatta değil. Sahabe-i Kiram da ahirette. Ama İslâm kıyamete kadar devam edecek. Kur’an-ı Kerim’in hükümleri hepimize hitap ediyor.
Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in tebliğ vazifesi devam ediyor. Ümmetin ilim ve fazilet sahibi takva imamları O’nun görevini devam ettiriyor. Onların etrafında müminler, sahabe misali ALLAH yolunda hizmet ediyorlar.
Bu çerçevede Yüce Mevlâ, nice kardeşlerimizi tebliğ ve irşad yolunda nice hizmetlere muvaffak kılıyor. Bakıyorsunuz bir kardeşimiz onlarca, yüzlerce, hatta belki binlerce insanın hayrına vesile kılınıyor. Bir derneğin, bir vakfın, bir şirketin ya da etkili resmi veya sivil bir kurumun sorumluları arasında görevlendiriliyor. Bir taraftan ALLAH katında büyük mükâfatlara nail olabileceği bir kapı açılırken, diğer taraftan nimetin büyüklüğü ve etkinliği nispetinde bir imtihan da bekliyor kendisini.
İnsan bazen şöyle düşünebiliyor:ALLAH rızası için bu işi yapıyorsun, şu kadar fedakârlıkta bulunuyorsun, zamanını harcıyorsun, paranı harcıyorsun, çoluk çocuğunu ihmal ediyorsun, hatta canını feda ediyorsun, daha ne olsun?
Bugün bu tür düşüncelerle sorumluluk mevkiinde bulunanlar gevşekliğe düşebilir. Hayırlı bir insanın yanında bulunmakla, onun yanında ALLAH rızası için fedakârlıklar yapmakla Yüce Mevlâ’nın imtihanından kurtulabileceğini düşünebilir.
Oysa böyle bir şey asla olmaz.
Nimeti fazlalaşan kişinin imtihanı da fazla olur. İşte Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in yanında bulunan Sahabe-i Kiram, hem de Bedir gününün serdengeçtileri canlarını feda ettikleri savaşın hemen ardından büyük bir imtihana tabi tutuluyorlar. Yüce Mevlâ imanlarını ve itaatlerini gözden geçirmelerini istiyor. Onlar imtihana tabi tutuluyorsa, başka kim tutulmaz ki?
İmtihanı Yüce Mevlâ yapar. Nasıl yapacağına, neyle yapacağına da O karar verir. Bir bakarsın küçük bir dünyalık menfaat ile, bir bakarsın ilimle imtihan eder. Bir bakarsın kâmil bir insanın en yakınına koymakla imtihan eder ya da ondan uzakta tutmakla. Bir dem gelir iltifatlar yağdırarak imtihan eder, bir dem gelir yüz çevrilen bir insan haline getirerek. Bir bakarsın emek verdiğin, dost bildiğin insanla imtihan eder, bir bakarsın uzak durduğun, hiç ilgilenmediğin insanla. Bir bakarsın yaptığın hayırla, fedakârlıkla ya da ibadetle imtihan eder, bir bakarsın düştüğün bir günahla, yanlışınla.
Ne olursa olsun, her durumda kendisine iman ve itaat ister. Kulunun sadece kendisine yönelmesine razı olur. Hareket tarzı olarak da sadece Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in yoluna uyulmasını emreder.
O halde gevşememek için çok dikkatli olmak, sürekli korku ile ümit arasında bulunmak lazım. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun. METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR