Araştırmacı Yazarlar | Yazarlar

AYLARIN SULTANI GELDİ

14 Haziran 2017, 06:52

                                          AYLARIN SULTANI GELDİ

                                           Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

   Sana müjdeler olsun!’  Allahu Zülcelâl ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak, Kuran’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin…” (Bakara; 185)
   Evet, bu ay çok büyük bir nimettir. Öyle mübarek bir aydır ki, bildiğimiz gibi değil! Ramazan’da işlenen amellerin sevabı, diğer ayların sevabı gibi değildir. O ayda ibadet, zikir, oruç, diğer aylardakinden çok çok daha faziletlidir.
   Onun için Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ve Ashâbı Kiram, bu ay yaklaşınca birbirlerine müjde veriyorlardı. Birbirlerini gördüklerinde: “Sana müjdeler olsun! Ramazan ayına giriyoruz.” diyorlardı. Daha bu ay gelmeden, onu sevinçle karşılıyorlar ve birbirlerini tebrik ediyorlardı.
   Burada, bizim için çok büyük bir örnek vardır ki, biz de Ramazan ayını aşk ve muhabbetle karşılamalıyız. Çünkü Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehennem’e gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.” (Taberani)
   Orucun hikmeti
   Allahu Zülcelâl, nefsi öyle yaratmıştır ki oruç tutmak, zahmet görmek istemez. Ama o nefis bilmiyor ki; Allah oruç karşılığında ona neler verecek? Dünya hayatı bir damla kadar az bir şeydir. Ahiret hayatı ise bir deniz gibidir. Nefis, o Ramazanı Şerif’teki amelleri için sonsuz olan hayatında, nice mükâfatlar bulacaktır.
   Oruç tutmanın hikmeti; nefsi, Allah-u Zülcelâl’in ve meleklerin sıfatıyla (güzel ahlak) sıfatlandırıp terbiye etmektir.
   Bir rivayete göre, orucun hikmeti şudur; Haşr’ın müddeti otuz gündür. İnsanlar Haşir meydanında otuz gün, otuz ay veya otuz yıl dururlar. İnsan, otuz gün olan Ramazan’ın her bir gününde oruç tutarsa, Allah-u Zülcelâl kıyamet gününde, o oruçların hürmetine, onu gölgesi altına alacak ve o kişi yemek ve içmekle lezzetlenecektir. Çünkü kıyamet gününde, Peygamberler ve onların ehli ile oruç tutanlar hariç, diğer insanların hepsi açtır. İnsan, Ramazan orucunu tutarsa bu azaptan kurtulmuş olur.
   Şöyle rivayet edilmiştir: “Ramazan ayının ilk günü geldiği zaman, Arş’ın altından bir rüzgâr eser. Bunun adına ‘Mesire’ derler. Bunun üzerine, cennet ağaçlarının yaprakları hareket etmeye başlar; bundan da güzel bir ses duyulur. O sesi duyanlar, ondan daha güzel bir ses duymamışlardır.”
   “Cennet hurileri, cennet ağaçlarının yapraklarındaki hareketi görüp onların çıkardığı tatlı sesi duyunca şöyle derler: ‘Allah'ım, bu ay içinde kulların arasından bize ihsan eyle.’ Buna göre, her kim Ramazan ayında oruç tutarsa yüce Allah, o kimseye huri kızlarından birini zevce eyler. Hem de cennete has özel bir çadır içinde.”
   “Nitekim bu mana, Allahu Zülcelal'in Kelâmı Kadim’inde, Rahman suresinin 72. ayetinde şöyle ifade bulmuştur: ‘Gözleri zevcelerinden başkasını görmeyen çadırlar içinde, huri kızları vardır.’ (Rahman; 72)”
   “Hemen her hurinin üzerinde yetmiş ‘hulle’ vardır; birinin rengi diğerini tutmaz. O huri kızlarından her birinin bir tahtı vardır; kırmızı yakuttandır, inci süslemelidir. Her tahtta yetmiş minder vardır; önünde de çeşitli yiyeceklerle donatılmış yetmiş sofra vardır. İşte bütün bunlar, yalnız Ramazan ayında oruç tutanlar içindir; diğer iyiliklerin sevabı ayrı verilecektir.”
   Bir saniyesini dahi değerlendirelim
   İmam-ı Rabbani (kuddise sirruhu) şöyle demiştir: “Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.”
   Herhangi bir kimse, Ramazan ayının gecelerinde uyanıp kalkmak için yatağında hareket ettiğinde, bir melek şöyle nida eder: “Kalk! Allah'ın rahmeti senin üzerine olsun.”
   Kalktığı zaman yatağı: “Ya Rabbi! Ona cennette ipekten yataklar ver.” diye dua eder. Elbiselerini giydiği zaman elbiseleri: “Ya Rabbi! Cennet hurilerinden, cennet elbiselerinden ona ver.” diye dua eder.
   Ayakkabılarını giydiği zaman ayakkabıları: “Ya Rabbi! Onu sırat köprüsünden çabuk geçir, ayağı kaymasın, ateşin içine düşmesin.” diye dua eder. Abdest almak için suyun yanına gittiği zaman, su: “Ya Rabbi! Onun günahlarını af ve mağfiret et, onu günahlardan temizle.” diye dua eder.
   Abdest alıp namaz kılmak için seccadesinin üzerine geldiği zaman, ev: “Ya Rabbi! Onun kabrini genişlet, dar etme, ona kabirde azap verme.” diye dua eder. Namaz kıldıktan sonra veya namazın içindeyken, Allah-Zülcelâl o kula şöyle nida eder: “Ey kulum! Dua senden, kabul benden; Sen iste, ne istersen vereceğim.”
   İşte, Allah-u Zülcelâl, Ramazan ayının hürmetine, bu fırsatı bize veriyor. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazımdır. Diğer aylarda yaptığımız gibi vaktimizi boşa sarf etmemeliyiz. Bu ayda; değil beş dakikamızı, bir dakika, hatta bir saniyemizi dahi boş geçirmemeliyiz.
   Kişi, ibadetlerini yerine getirdikten sonra, kuvvetle ibadet edebilmek için vücudunu istirahat ettirirse o istirahatı de ibadettir. Bu ayda vaktimizi gafletle geçirmemeliyiz. Çünkü çok kıymetlidir.
   Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), bir gün minbere çıktı. Birinci basamağa çıkınca “Âmin” dedi. Sonra ikinci basamağa çıktı “Âmin” dedi. Sonra üçüncü basamağa çıkınca, yine “Âmin” dedi. Daha sonra: “Bana Cebrail gelip: “Ya Muhammed! Kim Ramazana erişir de bağışlanmazsa, Allah onu (ilahi rahmetinden) uzaklaştırsın.” dedi. Ben de; “Âmin” dedim. Sonra Cebrail:
“Kim ana-babasına veya onlardan birine yetişir de cehenneme girerse, Allah onu (ilahi rahmetinden) uzaklaştırsın.” dedi. Bende; “Âmin” dedim. Sonra yine Cebrail aleyhisselam: “Sen kimin yanında anılırsan da üzerine salâvat getirmezse, Allah onu (ilahi rahmetten) uzaklaştırsın.” dedi. Ben de; “Âmin” dedim. (İbn Hıbban)
   Demek ki, Ramazanı Şerif’te, vaktimizi diğer aylardaki gibi gafletle, boş şeylerle geçirmemiz doğru değildir. Ya Kur'an okuyarak, ya ibadet, ya zikir veya sohbet yaparak, vaktimizi değerlendirelim. Bu ayda, kıyamet kopmuş gibi davranalım. Yani, nasıl kıyamet koptuğunda, insan kendini günahlardan muhafaza edecekse, biz de bu ayda, günahlardan kendimizi öyle muhafaza edelim.
   ‘Nefsim, istediğin gibi yedin!’
   Bu ay, bizim için çok büyük bir fırsattır. Allah-u Zülcelâl, bir sene boyunca işlenmiş günahları, Ramazan ayının ibadetiyle affediyor. Çünkü Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Kim inanarak, sevabını Allah'tan bekleyerek, Ramazan Ayı'nda oruç tutarsa, Allah onun günahlarını affeder.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai)
   Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), sanki kıyameti ve cehennemi görüyordu. Onun için buyurmuştur ki: “Eğer benim ümmetim, Ramazan ayında kendileri için neler olduğunu bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi.” (Zübdetü'l-Vaizin)
   Ama insanın nefsi, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'in buyurduğu gibi istemiyor, Ramazanın çabucak bitmesini istiyor. Fakat bu yanlıştır! Nefsimizi azarlayarak ona şöyle dememiz lazımdır: “Ey nefsim! Sen, on bir ay istediğin gibi yemek yedin. Ne kârın oldu? Allah sana bir ay yemek yememeyi emretti, o da akşama kadar, üstelik akşamdan sabaha kadar da serbestsin!”
   Esasen geçmiş ümmetlerde oruç, yirmi dört saatte bir sefer yemek yemek suretiyle tutuluyordu. Allah-u Zülcelâl, fazlıyla bize müsaade etmiştir ki, akşamdan sabaha kadar yemek yiyebiliyoruz. Ya onlar gibi yirmi dört saatte bir sefer yemek yeseydik, halimiz ne olurdu! Bunun için kişi Ramazan ayında, vaktini ibadetle, tazarruyla, yalvarmakla geçirmelidir.
   Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur.” (Buhari, Müslim, İmam Malik, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn Mace)
   Oysa insanlar, oruç tutanın ağız kokusundan hoşlanmazlar. İmam-ı Şafii (rahmetullahi aleyhi), Ramazan ayında öğleden sonra misvak kullanmamayı emretmiş, mekruhtur demiştir. Niçin? O kokuyu gidermemek için. Öğleden sonra, insanın midesi boşaldığı için mideden yükselen hararet, insanın ağzına koku vermektedir. Bu koku, diğer insanlara hoş gelmese de Allah'ın yanında, misk kokusundan daha güzeldir.
   Allah-u Zülcelâl, her Ramazan gecesi bir milyon kişiyi affediyor. Cuma gecesinde ise her gece affettiği bir milyon kişiyle beraber, bir milyon kişiyi daha affediyor. Ramazanın son gecesinde ise başından sonuna kadar kaç kişiyi affetmiş ise bir o kadar kişiyi daha affediyor. Allah-u Zülcelâl bu kadar kişiyi affetmesine rağmen, bu sayı yine de yeryüzündeki insanların sayısına oranla, fazla değildir. Af olunan, o milyonlarca kul içerisinde olabilmek için gayret göstermeliyiz.
   Şöyle ki: “Bu gece daha fazla ibadet edeyim de belki affolunan o kullar içine girerim.” ertesi gece, yine: “Belki bu gece o sınıfa girerim.” aynı şekilde: “Cuma gecesi daha faziletlidir, belki Allah-u Zülcelâl beni bu gece affeder.” düşüncesi ve gayreti üzere olmalıyız. Bütün merak ve gayemiz, kendimizi Allah-u Zülcelâl’in affına layık hale getirmeye çalışmak olmalıdır.
   Teravih kaçmamalı
   Ramazan ayı, malumunuz senede bir defa ele geçen bir fırsattır, bir de bakıyorsunuz hemen bitivermiş. Onun için bu fırsatı çok iyi değerlendirmeliyiz. Bilhassa teravih namazlarımızı kaçırmamalıyız.
   Teravih namazı çok önemlidir. Öyle ki, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), teravih namazlarını, cemaatle devamlı olarak kılmamıştır. Çünkü devamlı kıldığı takdirde, ümmetine farz kılınacağından ve bunun da onlara ağır geleceğinden korkmuştur.
   Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anhu) da böyle yapmıştır. Hz. Ömer (radıyallahu anhu) ise teravih namazlarını, yirmi rekat olarak, devamlı cemaatle kılmış ve bütün camileri kandillerle donatmıştır, süsletmiştir.
   Hz. Ali (radıyallahu anh), Ramazan ayında, bir gün baktı ki Kufe'nin bütün camileri kandillerle süslenmiş, her taraf ışıl ışıl. Tabi, o zaman Hz. Ömer (radıyallahu anhu) hayatta yoktu, ona şöyle dua etti:
   “Ya Rabbi ! O nasıl bizim camilerimizi kandillerle nurlandırdı ise sen de onun kabrini nurla doldur.” Böylece, Hz. Ömer (radıyallahu anhu) zamanından beri, teravih namazları, hiç ara verilmeksizin, yirmi rekât olarak kılınmaktadır. Buradan da anlıyoruz ki teravih namazı çok sevaptır ve ne yapıp edip sürekli kılmamız gerekmektedir.
   Ramazan ayının birinci gecesi, Arş-ı âlâ, Kürsi ve melekler şöyle nida ederler: “Ne mutlu bu ayda oruç tutanlara, ibadet ve zikir edenlere!” Allah-u Zülcelâl de meleklere şöyle emreder: “Ramazan ayı boyunca yaptığınız, zikir ve ibadetlerin sevabını Ümmet-i Muhammed'e bağışlayın.”
   İşte, Ramazan ayı bu kadar mübarek bir aydır. Onun için fırsatı kaçırmamalı, vaktimizi en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
   Yine, Ramazan ayı, kıyamet gününde çok güzel bir şekil ve surette Allah'ın huzuruna çıkacaktır. Allah-u Zülcelâl ona:
“Ya Ramazan! Ne istiyorsun?” diye soracak, o da şöyle diyecektir: “Ya Rabbi! Bana hürmet gösterenlere, benim vaktimde oruç tutanlara, ibadet ve zikir edenlere şefaat etmek istiyorum.” Bunun üzerine Allah-u Zülcelâl ona:
“Git, kimi tanıyorsan, kim sana hürmet göstermiş, kim senin hakkını yerine getirmişse, kimden razı olmuşsan, onun elinden tut, cennet'e götür!” diye müsaade edecektir.
   Demek ki, Ramazan ayına bir dost gibi hürmet ederek kendimizi ona sevdirmeliyiz. Nasıl iki dost sevgi ve muhabbetle, aşkla bir araya gelip oturup sohbet ediyorlar, birbirlerine sevgilerini gösteriyorlar. Biri diğerinin başına bir musibet gelmesini istemiyor ise biz de Ramazanı Şerif ayına öyle dost olalım. Onunla dostluk kurarsak, şüphe yok ki kıyamet günü bize de şefaat edecektir. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun
.     METİN ALKAN

                                                                  EĞİTİMCİ YAZAR

Araştırmacı Yazarlar
 Araştırmacı Yazarlar internet sitelerinde yayınlanan haberler ve köşe yazılarının tüm hakları Araştırmacı Yazarlar Yayın Grubuna aittir. Kaynak gösterilerek dahi haberin veya köşe yazısının tamamı yazılı izin alınmaksızın kullanılamaz. Sadece alıntı yapılan haberin veya köşe yazısının bir bölümü, alıntı yapılan habere/yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.
ÖNCEKİ YAZILARI
VİDEO GALERİ
 
YAZARLARIMIZ
Y
Metin ALKAN
ZEKAT , FİTRE VE ORUÇ FİDYESİ KİMLERE VERİLİR?
Y
ferit karasu
YÜREĞİM DEKİ ŞEHİR
Y
Nurcan CANKORU
MENZİLE
Y
Mehmet GÖÇMEZ
ANMAK MI ANLAMAK MI
Y
SERDAR BOZDOĞAN
TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR BİZDE TARİHE YENİDEN ÇAĞ AÇTIRIYORUZ
Y
Pınar SÖNMEZ
AŞK BİR NOKTA
Y
Hatice BAŞKAN
KADINSIN
Y
Fatmanur KUŞ
SU GİBİ AZİZ OL EVLADIM
Y
Duygu Gürses DİKEN
MALINI BAĞIŞLAYAN ELBETTE KURTULUŞA ERMİŞTİR..
Y
Zeynep DEMİR
önce sela, sonra adın okunur minarelerden.
Y
Ayhan KÜFLÜOĞLU
Eşyayı gösteren Rabbimiz’in varlığı, o eşyadan daha zahir ve kesin
Y
Nur KABADAYI
Umut Ederek Yaşamak
Y
Büşra ŞENTÜRK
Sen Kaderim Misin
Y
Büşra Nur GECE
Mabede İsmet; Meryem'e Betül Sıfatı Yakışır...
Y
Merve DİKİCİ
TEVEKKÜL KIL
Y
Ebru ATA
KIYIYA İNSANLIK VURDU
Y
Mustafa KAYALI
ZAMAN VE MEKÂNDA KIBLEMİZ
Y
Türker ELMAS
NUR ve HAKİKAT AVCILIĞI
Y
Nagihan ZENGİN
Ademiyetten Kemaliyete İrfan Yolculuğu
Y
Öznur MACİT
bir b/akış bir yürüyüş (04,05,14 Eskici dergi yayınlandı)
 
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
BİR DOST PENCEREMDEN TÜRKİYEDE HANGİ NURCU KOLLARI FETÖYE DESTEK VERİYOR 2022 RAPORU VE BELGELERİ REFERANDUM SEÇİMLERİ ÖNCESİ BOMBADA FETÖNÜN PARMAK İZLERİ!!! (1)
 
KONUK YAZARLARIMIZ
K
İsmail GENÇ
İnsanız ve İnsanlığı Özlüyoruz
K
Emrah POLAT
Vahametlerle İmtihan ve Müracaat
K
Mehmed ESMER
Kubbetüs Sahra'yı tanıyacağız
K
Elif NİSA
Gerçekten İnsan Azar
K
Elif MUSLUOĞLU
Cemâli Bâ Kemâle Seyredelim
K
Fikriye AYYILDIZ
GAFLET
K
Merve YAĞMUR
ÖLMEDEN ÖNCE ÖLÜNÜZ
K
Fuat TÜRKER
Münafıklar Kavramıyorlar!
K
Hüray BOZBIYIK
TESETTÜRÜN VERDİĞİ HUZUR
 
ÖZEL RÖPORTAJ
Ferudun Özdemir: 'Allah Var, Problem Yok'
Ferudun Özdemir: 'Allah Var, Problem Yok'
Ferudun Özdemir, “Allah var, problem yok!” adlı kitabında, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Allah'a dayanıp, O'na güvenen insanların bir şekilde aydınlığa kavuşacaklarının farkındalığını oluşturuyor zihinlerde…
 
E-POSTA LİSTESİ
 
FOTO GALERİ
 
ANKET

Web Sitemize Nasıl Ilaştınız?




 
cheap jordans|wholesale air max|wholesale jordans|wholesale jewelry

Sitemizde yayınlanan haberlerde basın ahlakına, hukuk ilkelerine, insan hak ve özgürlüklerine bağlı kalacağımıza söz veririz. Yazarlarımızın yazılarıyla ilgili her türlü sorumluluk kendilerine aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Adres : Sizde Araştırmacı Yazarlara Katılabilir Çalışmalarınızı Yayınlatabilirsiniz! arastirmaciyazarlar@gmail.com a Ad Soyad ve Yazar Resminizle birlikte gönderin değerlendirelim