Kulakları sağır edercesine en sessiz çığlık, vicdana aittir. En keskini ise adalete. Kör sinelere kabul ettirecek olan da odur. İsrail önünü ilikle! Vicdanla yargılanıyorsun.
Zulüm 1820 yıllarında çiftçi Yahudilerin Filistin toprakları üzerine, tarımsal yerleşim yerleri kurmasıyla başladı. Eretz İsrail (Vaadedilen topraklar[!]) da on yedi tarım kolanisi kurdular. İngilizlerin yardımı ile göç devam etti ve şuan ki devletin temelleri atılmış oldu. Aslında kurulan yapının barışçıl bir devlet olmadığını ilk başbakanları Gurion:'Statükoyu korumak bahis konusu değildir. Biz genişlemeye yönelik dinamik bir devlet kurmak zorundayız.' sözleriyle ifade ediyor.
Tur dağında ?AMENNA' dedikten sonra binlerce delile ve onlarca mucizeye rağmen tatmin olmayarak Onu(cc.) görmek isteyenler ,Hira dağını hiç görmeden ?AMENNA VE SADAKNA' diyenleri elbette anlamayacak ve kabul edemeyeceklerdir. Sebebi bunlar ola ki kendilerinden olmadığı için Filistin halkına zulmediyor ve de bu halkı kan bağı olmaksızın bağrına basan zihniyeti kavrayamıyorlar.
Bu faşist amaç uğruna; Bir duvar ile kardeşlerin görüşmesini engelleyenler ,onların tedavi, barınma, beslenme gibi zorunlu ihtiyaçlarını görmezlikten geliyordu, yaşam haklarına ise fiili müdahalede bulunuyorlardı. İnsanlık suçu sayılan parça tesirli ve fosforlu bombaları ,büyük bir şımarıklıkla dünyanın gözü önünde çocuklar ve masum siviller üzerine kullananlar, hiçbir şekilde yargılanmıyordu. Bıçak artık kemik iliğinde yeni bir akyuvar hücresinin oluşumuna dahi izin vermezken, o bombalar verimli Filistin topraklarında oluşan her nimeti bal tadında zehir yapmıştı. Savunma hattı her anlamda çöküntüye uğramış vaziyette idi.
Bunun üzeriene Özgür Filistin Platformu dünyada ki pek çok üyesiyle birlikte ambargoyu kırmak, ablukayı delmek ve insanı yardımı ulaştırmak için harekete geçti. IHH örgütü ile üçü yolcu altısı yük gemisinden oluşan bir yardım filosu hazırlandı.Amaç açık denizde gündem oluşturmaktı.
Rahmet yağmurları ile İstanbuldan ?Vira Bismillah!' diyen dünyanın dört bir yanından farklı ırka, dine, ideolojiye sahip gönüllüler Antalya üzerinden yola koyuldular.Bu esnada 20 mil olan koruma sınırını önce 40 mile tatbikat bahanesi ile de 60 mile çıkaran İsrail.Uluslar arası sularda hak iddia ederek ilk korsanlığını yapmış oldu.30 Mayıs sabahı 73 milde olan Mavi Marmara gemisine saldırması ise su götürmez bir delil oldu.
İlk taciz elektronik karatmalar ile gerçekleştirildi.Gecenin karanlığı ile yaptıklarının örtülmesini ve de dünyanın bundan haberdar olmamasını istiyorlardı. Ancak sinyal bozucu cemırlara rağmen canlı yayınlar devam ediyordu.Çünkü Türk mühendislerin başarısı olarak atfedilen üçlü uydu sistemi ile devre dışı bırakılan uydunun yerini otmatik olarak diğeri alıyor ve yayın kesilmiyordu. Gemi dümeninin altına gizlenen son uyduyu ise bulamamışlardı.
Sistemin farkında olmayan İsrail askerleri, insanların çoğu sabah namazının farzında veya uykuda iken en savunmasız anlarında saldırıya geçti. İlk andan itibaren plastik ve gerçek mermileri birlikte kullandı.Denizden açılan ilk ateşle Uğur Süleyman Söylemez vuruldu. İki helikopterden birinden askerler gemi güvertesine inerken, diğerinden ateş ediyorlardı.Beyaz bayrak ve asker takviyesine rağmen o çok övülen komandolar ,savunmasız sivillerin olduğu gemiye bir buçuk saat sonra girebildi.
Silahları denize atılan İsrail askerleri hiç haketmemelerine rağmen insanca bir muamele ile koruma altına alınıp, ölümcül olmayan yaraları tedavi edildi. Saldırıdan sonra alıkoyulan ve zorla İsrail'e götürülen gönüllülere işkence ve psikolojik baskı olduğu da ortada.İsrail bakanının ölü sayısını onaltı (!) olarak söylemesi, İsrail askerlerinin üzerinden çıkan ve Canadalı David'in kameralara göserdiği ölüm listeleri bunun bir kanıtıdır. Hapishaneye alınırken tüm eşyalarına, kemerlerine varıncaya kadar,el konulması tüm teknolojik aletlerin merceklerinin kırılması ,hafıza kartlarının alınması inkar edilemez bir şuçluluk gereksinimidir.Yapılan sorgulamanın ne kadar traji komik olduğu ise şu diyaloglarla anlaşılıyor:
-İsrail'e neden geldiniz?
-Bizi buraya siz getirdiniz, biz İsrail'e değil Filistin'e geldik. Yardımlarımızı ulaştırıp gemilerimizle dönmek istiyoruz.
- Dönmek istiyorsanın İsrail topraklarında yasa dışı bulunduğunuzu kabul edip , sınır dışı edilmek üzere bu belgeyi imzalamalısınız.
Artık İsrail'in adının önüne gelecek diğer bir sıfatı da size bırakıyorum.Mavi Marmara büyük bir tepkiydi ve etkisi de aynı büyüklükte oldu.Filistin üzerinde ki baskı azaldı.Mısır, kamuoyunun gündem oluşturması üzerine Refah sınır kapısını açtı.İsrail dünyada ilk kez bu kadar sert eleştirildi.Birleşik milletlerin yayınladığı raporda %100 haksız bulundu.
İsrail'in ve askerlerinin ilk kez mahkemelerde yargılanma süreci başlamış oldu.Türkiye Cumhuriyeti 7. Asliye Hukuk Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla 4 generali suçlu kabul edildi.Haklarında kırmızı bültenle arama kararı çıkarıldı.(Bu dava yerel bir mahkemenin uluslar arası bir olayı yargılaması nedeniyle, hukuksal alanda bir ilk olup dünyada örnek kabul edilmektedir.)Diğer gönüllülerde ülkelerinde Türkiye'yi dayanak göstererek başvuru yapmaya hazırlanıyorlar.
Bunca şeye rağmen gönül incitecek açıklama yapanlar da yok değil."Otoritelerden izin alınmalıydı."ifadesi bekli de hafızalarda en çok yer edeni.Bu konu ile ilgili IHH başkanı Bülent Yıldırım:"İsrail yardımlar konusunda kendine başvuru yapılmasını ve yardımların Gazze'ye geçirilmesi konusunda yardımcı olacaklarını açıkladı.Ancak tüm başvurulara rağmen konsoloslukların hiçbirinden cevap alamadık.1,5 yıl gibi bir süre hazırda olan yardımlar ile bekledik ama artık dayanılacak hal kalmamıştı." Böyle bir durumda kim muhatap alınmalı ? Dahası uzlaşıyı düşünen bir taraftan söz edilebilir mi?Gazze'den çekilen Filistin'de işgalci bir kavmi "Otorite" olarak kabul etmek ,rızasını gözetmek ;" Mümin müminin kardeşidir ,aynasıdır.Onun helak olmasına izin vermez."hadisini göz ardı eden bir beyandır.
" Türkiyenin ekseni kaydı,dış politikamız sorunlu hale geldi."diyenlere ise bu yazıda emeği geçen Mavi Marmara gazisi Hüseyin Mutlu'nun sözü ile cevap vermek istiyorum:"İsrail ile kötü olmak demek mazlumun yanında olmak demek,siyonizmin karşısında,terörün karşısında durmak demek.İsrail ile kötü olmak iyi bir şey..."
Maavi Marmarayı onurla, on şeidimizi(İbrahim Bilgen,Ali Haydar Bengi,Cevdet Kılıçlar,Çetin Topçuoğlu,Necdet Yıldırım,Furkan Doğan,Fahri Yaldız,Cengiz Songür,Cengiz Akyüz,Uğur Süleyman Söylemez[Yoğun bakımda 1453 gün kaldıktan sonra] ) rahmetle anıyoruz.İsrail'in ne özür dilemesi ne tazminat vermesi Filistin halkı özgürlüğüne kavuşmadıkça bir şey ifade etmeyecektir;çünkü biz onların emanetine sıdk sözü verdik.Ve biliyoruz ki gelecekte en gür seda İslam'ın olacak...O yüzden İsrail önünü ilikle!