" İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir. " (Bakara Suresi : 2)
Müttaki kelimesini tanımlarsak , kökü takva kelimesinden gelir . Sakınan, çekinen, korkan kimse mânâlarına gelir. Allâh'tan korkan, haramlardan sakınan, Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olan kimselere verilen isimdir.
Takva bahsini ayette Cenab-ı Hak ; gayba imandan , namazdan ve zekattan önce bildirmiştir . Bu saydıklarımız Bakara Suresi'nin üçüncü ayetinde geçmektedir. Muttakiliğin önüne ise Kendi kelamı olan Kur'an-ı Kerim'i koymuş . Demek ki öncelikle Kur'an-ı Kerim'in anlaşılması gerekiyor ki tam hidayete erişilmiş olsun . Ardından tahkiki iman ve ibadet çalışmaları yapılabilsin .
Kur'an ilmi olmadan elde edilecek iman taklidi bir seviyede kalır ve neticesinde ibadetlere de bu şekilde yansır , ibadetlerimiz sığ ve yetersiz olur . Demek ki , " muttaki " olmadan Kur'an-ı Kerim tam olarak anlaşılmıyor . Kur'an-ı Kerim'i anlayabilmenin yolu "muttaki" yani takvalı olmaktan geçiyor .
Bu zaviyeden değerlendirirsek . Kur'an-ı Kerim'i anlamamıza yardımcı olan Kur'an-ı Kerim'in tefsiri olan Risale-i Nur eserlerini de anlayabilmemizin yolu yine " muttaki " olmaktan geçmektedir . Gerek Kur'an-ı Kerim'den , gerek Risale-i Nurlardan ve imana ve İslam'a ait diğer eserlerden istifade edebilmenin yolu muttaki yani takvalı olmakta gizlidir . Ne kadar çok muttaki olma özellikleri ve donanımları artar ise o kadar çok istifadesi artacaktır .
Kur'an-ı Kerim'i ve Risaleleri anlayamamamızın ve gerektiği şekilde manevi yaşantımıza adapte edemememizin sebebi günahlara karşı gerekli hassasiyeti gösteremiyor olmamızdır . Muttakilik sıfatlarını üzerimizde taşıyamıyoruz . Böyle de olunca Kur'anın manaları , hakikatleri , sırları bize kapanıyor , Risale-i Nur'un manaları , hakikatleri , sırları bizlere açılmıyor . Namazlarımız ve diğer ibadetlerimiz monoton geçiyor . Sathi bir Müslüman ve sathi bir Kur'an ve Risale-i Nur okuyucusu oluyoruz .
Böyle de olunca Kur'an-ı Kerim'i yeterince okuyamıyoruz . Risale-i Nurları okuyuşlarımız düşüyor . Sıkılıyoruz , elimizden bırakıyoruz ve okumuyoruz . Bu tip belirtiler bizlerde görünüyorsa ki bunlar manevi birer hastalıktır . Sebebi günahlara karşı hassasiyet göstermeyişimizden kaynaklanıyor .
Eğer muttaki değilsek bir ömür boyu da okumuş olsak yine de tam istifade edemeyiz ve bu hal bizi kurtaramayabilir .
Latifey-i Rabbaniye gelişmeden Risaleler bizlere tam manası ile açmaz . Kalp , ruh , sır ve latifelerin gelişebilmesinin şartı ise masivayı terk etmekten geçer . Günahlardan ne kadar kaçınıp " muttaki " olur isek latifey-i Rabbaniye denilen duygular , hisler , kuvalar , sırlar bizlerde inkişaf edecektir . Bunun da olabilmesi için " Muttaki " olmak şarttır .
Bir ağacın güzel yetişebilmesi için ve olgun meyveler verebilmesi için toprak unsurunun etkisi yüksektir . Toprak güzel işlenir ise ve kaliteli olur ise meyvede kaliteli olacaktır . Müttakiliği o toprağa benzetir isek , ne kadar kaliteli bir muttaki olursak o kadar manevi coğrafyalarımızda açan meyveler de kaliteleri olur . Anlayışımız ve İslami yaşayışımız artar .
Kalp ve ruhun derecey-i hayatına girmek muttaki olmak ile başarılabilinir .
Emirlere uymak güzeldir . Bunun yanında yasaklardan da sakınmak şarttır . Eğer yasaklardan sakınmaz isek asi oluruz . Bu sefer emirlere uymadaki hassasiyetimizin de değerini azaltmış oluruz .
Bir asker ordunun emirlerini yerine getirir fakat yasaklarına uymaz ise komutan dahi olsa o ordudan terhis edilir . Bir işçi işyerinin işlerini yapar fakat kurallarına uymaz ise müdür dahi olsa o işyerinden kovulur . Bir öğrenci derslerinde 100 tam not alır fakat okulun kurallarına uymaz ise o öğrenci ne kadar başarılı da olsa o okuldan uzaklaştırılır . Aynen öyle de , Kur'an-ı Kerim'i ve Risale-i Nur'ları çok okuyan , ezberleyen ne kadar başarılı olursa olsun eğer muttaki değil ise mana ve hakikat karargahı olan maneviyat coğrafyasından uzaklaştırılır . Neticesinde ise bir ömür boyu kelime saymış olur .
Muttaki olmak , her asırda gerekli olan bir şeydir fakat şu içinde bulunduğumuz tahribatı çok yüksek olan asırda en önemli koşuldur . Çünkü çok büyük tahribatlar var ve bizim bu manevi tahribatlardan kendimizi korumamızın tek yolu muttaki olmaktan geçiyor . Yıkım çok fazla . Tusunami'den kaçabilirmisiniz ? Depremden kaçabilirmisiniz ? Atom bombasından kaçabilirmisiniz ? Cevabınız " hayır " ise ahirzamanda yaşıyorsunuz . Ahirzaman'da günahlar bu şekilde tsunami gibi üzerimize geliyor . Belki sabah evinden Kur'an talebesi olarak çıkarsınız fakat akşam eve aynı olarak dönmek çok zordur . Bu asır böyle dehşetli bir asırdır . Rabbim bizleri muhafaza etsin .
Kuvvetli bir maneviyat sağlam bir takva temeline sahip olmak ile elde edilebilir . Demek ki , yamuk yumuk isem , manevi çöküntülerim varsa , namazlarımda bazı hissetmem gereken şeyleri hissetmiyorsam , Risale-i Nur okuduğum zaman anlamıyorum ve sıkılıyorum diyorsam , Kur'an-ı Kerim okuduğum zaman Efendimiz (asm) ?ın " Bu Kur'an okumak ama hani bunun ağlaması nerede ? " sözü bende olmuyor ise , hüzünlenmiyorsam , Ümmed-i Muhammed'in derdi ile dertlenmiyor isem , Suriye , Irak , Filistin , Afganistan , Mısır için içim yanmıyor , yüreğim parçalanmıyor ise demek ki bende çok ciddi bir maneviyat eksikliği var onun da sebebi günahlardan kaçmıyorum , yani muttaki olamıyorum .
Demek ki , takva temelini atar isek hem fert olarak , hem de toplum olarak çok kısa sürede çok iyi yerlere gelebileceğiz .
Bediüzzaman Hz. nin Medrese hayatı 3 ? 4 ay sürmüş . Onunla birlikte medreseye başlayanlar ise 30 ? 40 sene Ulum-u Arabiye okumuşlar . 30 sene okuyan zatın biri Üstad Hz. ile menzilin birinde karşılaşıyorlar .
- Ya Seyda ! Bizim 30 senede okuduğumuzu sen 3 ayda aldın bunu nasıl başardın ?
- Gardaşım , ben semavatta öyle bir zembil buldum ki , o zembile merdivenimi dayadım ve o zembilden istifade ettim .
- Ya Seyda ! O merdivenin adını bana söylermisin ?
- Gardaşım , o merdivenin adı takvadır . Muttaki olmaktır .
Bakın Bediüzzaman Hz. Muttaki olmanın sırrını keşfedince Allah'ta Onu çok kısa bir zamanda inkişaf ettiriyor . 30 senede alacağı mesafeyi 3 aya indiriyor .
Demek ki , akıl , ilim , marifet sadece yeterli değil . Muttaki olmadıktan sonra allame de olsak inkişaf gösteremeyiz ve ilerleyemeyiz . Okumalarımız da , anlayışlarımız da artış göstermez .
Muttaki olmadığımız için bizde açılım yerine kapanmalar oluyor . Kitabı elime alınca uyku basıyor , sıkılıyorum .
Uyanma latifelerim gelişmemiş , uyuma latifelerim gelişmiş . " Daha yok mu ? "diyen " He'l min mezid " diyen okuma latifelerimi geliştirmem gerekli iken ben ise kitabı eline alınca sıkılan latifelerimi geliştirmişim .
Rabbim " muttaki " olma yönünde çalışmalarımızı arttırsın .
Selam ve dua ile ...
Not : Yazı devam edecek ...