Müteyakkız demek ; gözü açılmış , kör olmayan yani bazı hakikatleri görmüş , ayılmış , uyanmış , manevi komalardan ve din düşmanlarının insanların üzerinde bıraktıkları tesirlerden arınmış , decallizimin ispirtizmasına karşı koyabilmiş , gaflet ve dalaletten uzaklaşmış , kör kuş olmayan , Kur’an ve iman hakikatlarını görebilen demektir .
Din düşmanlarının bizleri uyutmamaları için kendimize bir Kur’an tefsiri bulmalıyız ve o tefsirden beslenmeliyiz. . O tefsirin ise şu özellikleri üzerinde bulundurması şarttır . 1. Şahısların ebedi hayatlarını kurtaracak bir eser olması gereklidir. 2. Toplumların ebedi hayatlarını kurtaracak bir eser olması gereklidir. 3. İslam dünyasının ebedi hayatını kurtaracak bir eser olması gereklidir. 4. Manevi iç dünyamızı aydınlatacak . Dış dünyamızı da aydınlatacak ve bizlere rehber olabilecek bir nurlu eser olması gereklidir . 5. İrşad etme özelliği olması gereklidir . ( Hem kendinde hem kendisini okuyanlara da bu özelliği geçirmesi gereklidir.) 6. Allah’a yönlendirecek ve Allah’tan uzak bir yaşantı sürmememize faydalı olacak bir eser olması gereklidir . Bu altı özelliğin Risale-i Nur Külliyatı’nda bütünü ile bulunduğu görüyoruz . Peki bu kadar özelliği içerisinde barındıran bir esere neden ihtiyacımız var ? Çünkü dinsizler bütün bunların aksine çalışarak bizleri iman ve İslamiyet’ten uzaklaştırma planları yapıyorlar . Öyle ise bizlerin o planlar karşısında çok Risale-i Nur okuyup uyanmamız yani müteyakkız olmamız şarttır . Bizlere öncelikle ilim olarak iman ilmi lazımdır . Çünkü imansızlık hiçbir şeye benzemiyor . Taklid-i iman ise imanla kabre girmek için yeterli olmayabilir . Öyle ise herkes öncelikle okuması gerekli olan ve dünya ve ahretinin saadetini temin edecek eserleri günlük virdleri arasına almakla mükelleftir . Başta Kur’an olmak üzere , tefsir , hadisler , evradlar , fıkıh gibi bizlerin ahiretini nurlandıracak olan eserleri öncelikle ön sıraya almak gereklidir . Bunlar dururken kişinin kendini romanlarla , gazeteler ile oyalaması tam faydalı bir okuma sayılmamış oluyor . Risale-i Nur talebesi bir kişiyi dinlerken ve ya bir kitabı eline aldığı zaman şu 4 düsturu gözden geçirmeden dinlemez ve okumaz . 1. Kim söylemiş ? Mütekkelim yani konuşan kim ? O kitabı yazan kim ? 2. Kime söylemiş ? Muhatab yani kendisine konuşulan kim ? Hangi tür okuyucular ? 3. Ne için söylemiş ? Maksadı nedir ? O eseri yazmaktaki gaye nedir ? 4. Ne makamda söylemiş ? İman mı ? Siyaset mi ? Fen mi ? Diğer eserler (roman vb.) gibi bizlere çok kazandırdığı bir şey yoktur . Yani insan bir erden emir almış gibi olur o kitapları okuyunca . İç dünyasında bir değişiklik pek olmaz . Onu harekete geçirmez . Kuru bilgiler verir . Fakat Kur’an ve tefsiri olan Risale-i Nur okunduğu zaman hem dünya hem ahiret insana kazandıracağı pek çok şeyler olduğundan dolayı onların verdiği emir bizi harekete geçirir . Tıpkı bir kumandanın emir vermesi gibi . Kalbimiz , aklımız , latifelerimiz , ruhumuz aksiyona geçer bundan dolayıdır ki bu kitapları okuyanlar yerinde duramaz ve sürekli aksiyon halinde olup hakikatleri insanlara aktarmak için devamlı bir surette kumandandan emir almış bir asker gibi koşturup dururlar ve insanların sinelerine Kur’an hakikatlerini bir ömür boyu aktarırlar . Demek ki Kur’an ve Risale-i Nur gibi eserler kumandan , roman tarzı eserler ise nefer derecesindedirler . Kişi anlamında anlayacak olursak ta şöyle anlamalıyız . Bu kitapların yazarları komutandır ve sözleri çok kıymettardır ve kitleleri harekete geçirebilir . Diğer romanların yazarları ise nefer hükmünde oldukları için bir kişiyi bile yerinden kıpırdatamayabilirler . Öyle ise bizler müteyakkız birer Müslüman olmak istiyor isek Risale-i Nur Külliyatını çokça okumalı ve manevi komalardan kurtulmalıyız . El Bâki Hüve’l Bâki Kardeşiniz Türker ELMAS