"Bereket büyüklerimizin yanındadır. Küçüklerimize şefkat, büyüklerimize hürmet göstermeyen bizden değildir." (Münavi, Feyzüll-Kadir, 3/220) Perde perde açılan hayat yolu, bizleri hiç ummadığımız mekânlara götürüyor. Götürüldüğümüz mekânlarda gördüğümüz güzellikler karşısında Allah'ın rahmetine bir kez daha hayran kalıyoruz. Muhabbetin basamaklarını bir bir tırmanmak için büyüklerle birlikte olmanın mecburi olduğunu bir kez daha anlarken, o anların kıymetini bilerek muhabbet deryasına dalıyoruz. Büyükler, geçmişi geleceğe taşıyan kütüphaneler gibi bilgilerini bizlere aktarırken, Allah'ın onların kalbine ihsan ettiği rahmetle aramızda bağ oluşuyor. Bulunduğumuz mekânlar bereketlenirken, ruhumuzda bu bereketten nasipleniyor. Gönlüm, seyre çıktığı sıralarda hissettiklerimden daha sonra damla damla kalemiyle yazmaya başlıyor: Büyüklerle beraber olmanın lezzeti, rahmet olarak iniyor gönlüme. Rahmet olarak yeşertiyor ruhumu, rahmet olarak şenlendiriyor düşüncelerimi. Gençler ve yaşlılar bir bütün olduğu halde ayrılıklarımızın nedeni beni derinden üzüyor. Gözlerimizi hakikatlere kapatarak yaşadığımız âlemde, yaşlıların bereketinden mahrum olduğumuz halleri görmeden, kazanma sevdası içine girmemiz beni yıkıp bitiriyor. Gençler için gecelerini gündüzlerine katan yaşlılarımızı, yalnızlığa terk edişimiz aslında bizim ruhlarımızı terk edişimiz olduğunu gönlümüz görmez hale geliyor. Kendimize yabancılaşıyoruz, yabancı oluyoruz yaşadıklarımıza, yabancı oluyoruz yaratılışımıza. Peygamberimiz (sav):"Eğer süt emen çocuklar, beli bükük yaşlılar, otlayan hayvanlar olmasaydı üzerinize azâb sel gibi gelirdi."buyuruyor. Bu sözü her aklıma getirdiğimde yaşlılarla aramızdaki uçurumun, bizim ahiretle aramıza açtığımız uçurum olduğunu görüyorum. Yaşlılar, gençlere bir külfet değil; külfet gibi gördüğümüz bir rahmettir.Hem de öyle bir rahmet ki; az bir zahmetle cenneti kazanabileceğimiz bir rahmettir. Hem de öyle bir rahmet ki çağlayanın güzelliği gibi hayatımıza güzellik katan bir rahmettir. Gözle görünmeyen bir nur, gönle ise "nurun âlâ nur" olan bir rahmettir. Yaşlılar evin huzuru, kalp hanesinin bereketi, dünya âleminin kandilleridir. Allah, yaşlıların üzerlerine öyle bir şefkat eder ki; onu gören gönül o şefkate ve o şefkati taşıyan bedene, beden içindeki kalbe ve kalbi sahiplenen ruha hayran olur. Büyükler hayatın tecrübelerini zihinlerinde taşıyan kütüphaneler gibidir. Ahlakı, hallerinde yetiştirdikleri tarla; yüreklerinde muhafaza ettikleri ambar gibidir. Gençlereböyle bereketli bir tarla ve böyle muhafazalı bir ambar teslim edilmişken neden bunların kıymeti bilinmiyor? Bu hakikati düşünmek için zamanımız çok mu uzun yoksa? Yoksa yaşlılar olmadan bizlerin (gençlerin)bekâsının varlığına mı inanıyoruz? Evlerimizi bireyselleştirirken, daha çok iyi şartlarda ve rahat yaşayalım diye kazanalım! derken, kaybettiklerimizi bir daha geri getiremiyoruz. Zaman hızla akıp giderken ve her geçen gün büyüklerimizden bir adım daha uzaklaşırken, asıl uzaklaştığımız; yaratılışımızdan uzaklaştığımız olduğunu unutuyoruz. Yaşlıları darülacezelere terk ederek modern! olarakdizayn ettiğimiz evlerimizde gerçekten huzur bulabiliyor muyuz? Kimi yerlerde de darüşşafaka diyerek adını değiştirip vicdanlarımızı rahatlatmaya çalışsakta, hakikatler güneş gibi ortada durmaya devam ediyor. Görmezlikten geldiğimiz anlar: "İman nurundan mahrum olduğumuz her an bize emanet edilenleri zayi ettiğimiz anlardır. Ve onlar Allah'ın gazabının üzerimizde olduğu felaket anlarıdır. Oysa imanın nuruyla aydınlanınca geçmişi, yaşadığımız anı ve geleceği daha iyi görebiliyoruz." Allah'a gönüllerini adayan öyle insanlar vardır ki hayatta: hangi evlat anne babasını bırakırsa bıraksın, Allah'a gönlünü adayan o mübarek yiğitler, başkasının anne veya babası demeden sıcacık yüreklerini açacaktır. İşte o yürekler dünya menfaatiyle kirlenmemiş, gözleri kör olmamış yüreklerdir. Çünkü rahmet ve bereket yaşlılarla beraber olmaktadır. Allah (c.c.) insanı sosyal bir varlık olarak yarattığı için, büyüklerle birlikte olmayı emreder.Allah, yarattığı varlığın neye ihtiyacı olduğunu, yarattıklarına emir olarak beyan eder. Çünkü yarattıkları doğruyu bulsun ve doğru olarak yaşasın ister. Büyükler sevgi bahçemizin toprakları değil midir? Onlardan öğrenmiyor muyuz sevmeyi, sevilmeyi, karşılık beklemeden hizmet etmeyi, hürmet etmeyi... Büyükler sevgi bahçemizin sümbülleri değil midir? Nazenin yürekleriyle bizlere bildiklerini aktarmazlar mı? Her bir gülüşleri dünyalara bedel değil midir? Sözleri yaprak yaprak, dokunuşları kadife gibidir onların. Sıcak bir çay, yanında da tatlı niyetine sohbetlerine doyum olmaz. Büyükler sevgi bahçemizin solmayan gülleri, gönüllerimizi hoş eden bülbülleridirler.Büyükler, gönüllerimizdeki sevginin de bahçıvanlarıdırlar. Çünkü insan, kötüyü de iyiyi de sevebilir tarzda yaratılmıştır. Büyükler, Rabbimden ve Resulünden öğrendikleri sevgiyi; özenle küçüklerine aktarmaya çalışırlar. Sadece mal mülk değildir devredilen; en önemli devir işlemi duygulardır. Saygılı olmayı, konuşmayı, istişare etmeyi, sabır göstermeyi, yeri geldiğinde susmayı, adaletli olmayı, misafir ağırlamayı, komşularımıza nasıl davranacağımızı... gibi her şeyi büyüklerimizden öğreniriz. Bu hakikatlerden dolayı; "Bereket, büyüklerinizin yanındadır." buyrulmuştur. (Münavi, Feyze'l-Kadir ) Ya Rabbi! İhsan ettiğin şefkat hürmetine, anne babalarımızı Salihalardan, Sıddıklardan, bizleri de söz dinleyen ve büyüklerine hürmet eden evlat ve gençlerden eyle. Ya Rabbi! Yaşlılara her daim hürmet etmeyi lütfet. Bizlere yaşlandığımızda, bize hürmet edecek gençler halket. Ya Rabbi! İhsan ettiğin şuur, sevgi ve huzur için; topraktaki tanecikler adedince hamd olsun. Amin.Amin.Amin.