Bir sabah uyandım ve penceremden odama baharın geldiğini gördüm. Ne kadar da muhteşem bir görüntü. Yemyeşil ağaçlar, uçuşan kuşlar, bembeyaz papatyalar.
Hemen bahçeye indim. Kuşların sesleri arasında mis gibi kokan çiçeklerin arasına attım kendimi. Baharın gelişiyle kendimi kaybetmişken bir arı gözüme çarptı. Birkaç çiçeğin polenini aldı ve gitti. Bir an durdum ve bunu o arıya kim öğretti diye sordum kendime. Kimden öğrendi her çiçekten ihtiyacı kadar polen alacağını ? Hemen ardından o çiçeğe gözüm ilişti. Öyle güzel bir şekli vardı ki resmen arıyı cezbediyor, arı ise bu cazibeye hayır diyemiyordu. Bunu nasıl yapıyorlardı ? O çiçek arıyı cezbedecek cazibeyi nerden öğrendi ? Cezbetmesi içinde renkli olması gerekiyor taç yapraklarının. Peki nasıl oluyor da çiçekler farklı farklı renklere boyaya biliyorlar kendilerini ? Artık hangi üniversiteyi bitirdilerse kendilerine renk veren pigmenti oluşturup rengarenk oluyorlar :) Şaşırmamak elde degil...
Sonra bir ağaca döndüm. Yaprakları, meyveleri öylesine güzeldi ki. O kahverengi odundan,kabuktan nasıl olurda yeşil yapraklar, rengarenk meyveler çıkmış.
Kahverengi bir odunun içinden bir nar çıkmış...
Şekliyle gözümüze, tadıyla damağımıza, içindeki vitaminleriyle de vücudumuza hitap ediyor. O şuursuz odun, ağaç nasılda bu kadar çok şeyi bir meyveye sığdırabilmiş. Hayır bide paketlenmiş bu meyve dışı ayrı içi ayrı. Dışı yeşil-sarı içi kırmızı taneli. Bide yetmezmiş gibi içine bir zarar gelmesin diyerek onu koruyan bir kabuğa sahip.
Hepsi atomdan oluşuyorsa şuursuz atomlar şuurlu davranmayı nerden öğrendiler ? Hayret edilmesi gerekmiyor mu sizce de ?
Her şey bir düzen içerisinde olması gerektiği gibi işliyor. Peki bizler sadece bakmakla mı yetiniyoruz ? Sadece çiçeğe bakıp ''vay ne kadar da güzel renklere sahip, ya da şu meyvenin tadı hiçbir şey de yok'' mu diyoruz. Somutluktan öte derinine inebiliyor muyuz ? 'Kainatta yaratılan herşeyin tek bir milim dahi şaşmadan böylesine bir düzene sahip olduğunu bilmek yeter mi' diye hiç sorguladık mı kendimizi ? 'Neden ve nasıl yaratıldı onca şey, bir sırrı var mı 'diye hiç geçti mi aklımızdan ?
Evet evet kesinlikle bir sırrı olmalı tefekkürle dolup taşan. Muhteşem cihazatlara sahip insan bile bu düzen karşısında hayrete düşüyorken, şu koskoca kainatın kendiliğinden oluşmasına imkan var mıdır ? Nasıl olurda böylesine muhteşem, hayretlere düşüren güzelliklerin altında bir kudret sahibi olamaz ? Her birimiz somut güzellikleri görebiliyoruz değil mi ? Öyleyse sanatlı bir eser sanatkarı icab eder sözü üzerinden yaratılan papatyada yaratıcıyı görebiliyor muyuz ? Görmek istersen; Başını kaldır kendini tanıttırmak isteyen fa’al ve kudretli zatın harika işlerine bak.
Her şey senin için yaratılmış. Güneş dahi senin için doğuyor. Ne bir eksik ne bir fazla her şey tam gereksiz hiçbir şey yok yeryüzünde. Gördüğümüz çiçekler, ağaçlar hatta kainat aslında görmediğimiz bir kainatmış. Gördüklerimiz görmediklerimizin hükmünü almış. Kafanı çevirdiğin her yerde bir sanat varken sanatkarı nasıl olmasın dedirtiyor. Sanatın içindeki sanatkarı bulman için belki de bir papatyayı vesile kılmış sana HALIK-I RAHMAN.Kısacası ALLAH fındığı verir ama kırmaz... Dua ile…