
İnsanın, beşerden farklı olarak insanı özelliklerini kazanması ve kemale ermesi, düşünce gücünü geliştirmesi, akıl yetisini kullanmaya yönelik eylemlerle alakalıdır.
‘’Allah’ a ancak yine Allah’ ın sayesinde ulaşılabilir, Allah’ a ulaşmanın yolu da Peygamberimizin(sav) yoludur’’[1]
‘’Benim sünnetimi ihya eden beni sevmiş olur, beni sevenler de kıyamet günü cennette benimle olurlar’’[2]
Bu alemde var olan her varlığın kendine özgü gerçekleştirmesi gereken fiilleri vardır. İnsan ise, insani erdemleri gerçekleştirerek insanlığa, meleklerin ahlakını ve yüksek ilahi bilgileri elde ederek de pişme noktasına varır. Yüksek ilahi bilgiler de Sünnet-i Seniyye çerçevesinde Kuran-ı Kerimle birlikte neş’ et etmektedir. Çünkü ‘’Sünnete uymaksızın işlenen her amel batıldır’’[3]
‘’Ruh kendi anayurdunda mutlu bir hayat sürerken isteksiz olarak dünyaya inip bedenle ilişki kurduktan sonra ona alıştı ve artık ondan ayrılmak istemedi. Ne var ki ölümle birlikte bedenden ayrılmak ruha çok acı gelecektir. / Ruh, mutlu bir şekilde yaşadığı anayurdundan ayrılmakla kalmayıp saflığını ve temizliğini koruyacağına dair Allah’ a verdiği sözü ve kendi kutsal alemini de unutuverdi’’[4]
İsyan bedenin ruhla uyuşmaması durumu, bedenin ruhun saflığına itaat etmeden arzu ve isteklerine meyletmesi ve uygulama cüretinde bulunmasıdır. İsyanın en aza indirgenmesi (!) ya da isyanın hiçliğinin oluşması için ‘’ölüm’ ’ün idrak edilmesi ve sıkça hatırlanması gereklidir. ‘’Ölümü sık sık hatırlayınız, çünkü günahları giderir ve sizi dünyadan soğutur.’’[5]
İsyanın önüne geçilmesi için ‘’gönül aynasının fikir suretleri kabul etmesi, o aynada bu görülmemiş suretlerin görünmesi için kalplerini zikirle ve fikirle cilalamışlardır’’[6]
İnsan isyan ve isyanın getirdiği küfürle birlikte ruh-i tahribatına sebebiyet vermektedir. Aklın fikirle, gönlün zikirle, dilin daima şükürle teyemmüm edilmesi isyanı önleyen nasuh kisvesi ve sürekli olduğu taktirde nasuh tevbesine vesiledir. ‘’Onun için ehl-i imsan, onlara karşı Cenab-ı Hakk’ın inayet-i azimine muhtaçtır.’’[7]
[2] Tirmizi, Kitabu’l-İlm 2678
[3] Ahmed el Hıvari (rahimehullahu)
[4] İbn-i Sina, Ruh Kasidesi
[5] Hadis-i Şerif (Enes(r.a.) tarafından aktarılmıştır)
[7] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, 26.Söz syf 755