YEDİKLERİMİZ DEĞİL VERDİKLERİMİZ BİZİMDİR28 Temmuz 2021, 12:41 |
Kurban, ne et ne de kandır; iman ve tevhit, ibadet ve şükür, takva ve teslimiyet, adamak ve adanmak, anmak ve arınmak, ihlâs, infak, cömertlik ve fedakârlıktır...
Kurban, kelime olarak “yakınlaşmak”, “yakın olmak” demektir. Yaygın anlamda ise, Hak yolunda yakınlığa vesile olması için boğazlanan hayvana verilen isimdir. Kerim kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Âdem babamızın iki oğlunun (Hâbil ile Kâbil) kurban sunmaları şöyle kıssa edilir: “(Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, ‘Andolsun, seni mutlaka öldüreceğim.’ demişti. Öteki, ‘Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder.’ demişti.” (Maide 5/27) Kıssa edilen bu ayette net bir şekilde anlatıldığı üzere yakınlığı sağlayacak olan; kesilen hayvanın eti, derisi, kanı değil, onu kurban niyetiyle kesen mü’minin samimiyeti ve takvasıdır. Eğer mesele sadece et, deri, kan olsaydı bu dünyadaki en bahtlı kişiler, bu işi en çok yapan kasaplar olurdu. Kasabın sürekli yaptığı kesim işleminden kurbanı farklı kılan şey, tayin edilmiş zaman içerisinde, ibadet niyetiyle ve takva üzere kesilmiş olmasıdır. Son dönemlerde kurban kesme eylemine şahid olamadığımız sanal kurbanlar yaşıyoruz. Yani ver vekâleti bak keyfine, hatta bayramda ardına kadar açık olması gereken kapıyı kilitle git tatile… İnançlı ebeveynler olarak yapmamız gereken şudur: Elbette vekâlet yoluyla da kurban kesilebilir ama çoluk çocuğumuzun bu ibadeti anlayıp içselleştirebilmeleri ve bizden sonra devam ettirmeleri için en azından bir kurbanı bizzat onların da bulunduğu bir ortamda pazarlığını yapıp satın almalıyız. Ailecek o kurbana güzel bir şekilde bakmamız gerektiğini uygulamalı olarak çocuklarımıza anlatmalıyız. Onu itinalı bir şekilde kınalayıp süslemeli, en güzel yiyeceklerle beslemeli ve en güzel selfileri onunla çekilmeliyiz. Kurbanın ne demek olduğunu çocuklarımızın anlamaları için de, Hz. İbrahim aleyhi selam, Hz. İsmail aleyhi selam ve Hz. Hacer annemizin yaşadıkları imtihanı onlarla paylaşmalıyız. Kurban sabahı bayram namazını müteakip tüm aile bireyleri tekbirler eşliğinde, kurbanımızı sevgi ve merhametle kesim alanına götürmeli, ona eziyet vermeden kıbleye doğru olacak şekilde yere yatırıp keskin bir bıçakla ve Bismillâhi Allahü Ekber diyerek onu Allah adına kurban etmeliyiz. Peki, ama kesim ile birlikte görev bitti mi? Hayır bitmedi, kurbanın her aşamasının bir ibadet olduğunu unutmadan işe koyulmalı, derisini yüzüp etlerini de ibadet hassasiyetiyle tasnif etmeliyiz. Peki, şimdi görev bitti mi? Hayır halâ bitmedi, hissemize düşen kurban etlerini üçe bölüp 1/3’ünü kendimize, 1/3’ünü fakir fukaraya ve 1/3’ünü de eşe dosta ikram etmek üzere bölüştürmeliyiz. Unutmayalım ki, yediklerimiz değil, verdiklerimizdir aslında bizim. Tüm bunların sonunda evimizi ve gönlümüzü de misafirlere açabildiysek artık bayram, bayram olmuş ve bize de uğramış demektir. Kurban, semboller içeren bir ibadettir ve kurban kesen her Mü’min Rabbine: “Ya rabbi! Gerektiğinde senin rızan için tıpkı atam İbrahim gibi aynı teslimiyeti göstereceğime, İsmail gibi fedakâr davranacağıma ve Hacer gibi sükûnetle davranıp İsmail’imi kesecek bıçağı, İbrahim’e elimle bizzat teslim edeceğime söz veriyorum” demiş olur. Velhasıl Kurban; Pazardan bir hayvan alıp onu kesme veya usta bir kasaba kestirme işi değil, bir adama ve adanma işidir, bir ölüp bin dirilme işidir, diriltmek için ölmek ve ölümsüzlüğe erme işidir, bunlar neticesinde de Allah’a yakınlaşmayı hedefleme işidir. Adayanın canandan, adananın da canından vazgeçebildiği büyük bir imtihandır kurban. Hz. İbrahim aleyhi selam, halim ve merhametli bir yapıda olmasına rağmen Allah’ın emri karşısında hiçbir tereddüt göstermeden biricik yavrusunu feda edebilmeyi göze alan bir baba olarak evladını adamış; Hz. İsmail aleyhi selam da emr-i ilahi karşısında teslimiyet, rıza ve sabır göstererek adanmıştır. Seksen küsur yaşında ilk kez evlat sahibi olan bir babayı ve biricik oğlunun kalplerini Allah Teâlâ takva ile imtihan etmiştir. İki fedakârlık örneğinden sonraki insanlığa kalan kurban hatırası, takva ve teslimiyetin ölümsüzleşmesinin şiarı, sembolü olmuştur. Bütün bu anlam çağrışımları ile beraber kurban, ne et ne de kandır; iman ve tevhit, ibadet ve şükür, takva ve teslimiyet, adamak ve adanmak, anmak ve arınmak, ihlâs, infak, cömertlik ve fedakârlıktır. Müslümanın kurban ettiği koyun, inek, deve değil; heva ve hevesi olmalıdır. Rabbinin rızası için gerektiğinde hepsini kurban edebilmeli ki rabbiyle kurbiyyet kurabilsin, bayramı ve yakınlığı kalbinde hissedebilsin çünkü bu bayram kurban bayramıdır, yani Rabbe yakınlaşma bayramıdır… Hamdolsun kurbanı bizim için burak kılıp uzağı yakın edene. Rezzâk olana, Kerîm olana, sağlık ve âfiyet içerisinde bizi bayrama kavuşturana hamdolsun. Önemli bir hatırlatmayla yazımı noktalayalım Arefe gününün sabah namazından itibaren bayramın 4. günü ikindi namazına kadar 23 vakit farz namazını müteâkip birer defa teşrik tekbirlerini "Allahü Ekber Allâhü Ekber Lâ ilâhe İllâllahü Vallâhü Ekber, Allâhü Ekber ve Lillâhi`l-Hamd" unutmayalım! Selâm olsun emre itaat eden ve sözünün eri olan atamız İbrahim’e, emre amade kurban, oğul İsmail’e ve İsmail’in bıçağını İbrahim’e eliyle teslim eden anne Hacer’e selâm olsun…
Sağlık, âfiyet ve huzur içinde bir sonraki bayrama kavuşabilme duasıyla Kurban Bayramınız Mübarek Olsun. |
Diğer Haberler |