AHMET AKGÜNDÜZ MÜRTED Mİ?

06 Ağustos 2020, 21:00
İslam Şeriatının “el-Velâ ve’l-Berâ” namıyla meşhur, hassas ve ehemmiyetli bir kaidesi vardır.


Yabancı istihbarat örgütlerine çalışan münafıkların gizlemeye çalıştığı Kur’an-ı Kerim’in bu esasını, Merhum Bediüzzaman Said-i Nursi, Risale-i Nur’da gayet açık ifadelerle şerh ve izah eder.

Lakin ana mevzuya girmeden evvel, bu makalenin niçin yazıldığını beyan edelim.

İsmet İnönü’nün temelini attığı sözde İslam’ın öğretildiği üniversitelerden mezun olup Vatikan’a eleman devşiren bir ulema sınıfı(!) zuhur etmiştir… Neyin helal, neyin haram olduğunu Allah değil, onlar karar veriyor. Neyin hizmet, neyin fitne olduğunu da onlar biliyor(!)

Hatta Allah’a ait mabetlerin kilise mi yoksa puthane mi olacağını yine o ulema(!) karar veriyor.

Onlar, kendilerini Allah’ın yeryüzündeki yegâne mümessili olarak görüyorlar. Tıpkı büyük üstatları FETO’nun kendisini kâinat imamı olarak lanse etmesi gibi…

Ancak yukarıda zikredilen, hezeyandan ibaret a’mal ve ef’ale itiraz eden, Kur’an, Sünnet ve Şeriattan delil takdim ederek onları ifşa eden hamiyetli ehl-i ilim insanlara hücum ediyorlar. Kademe kademe, sinsi sinsi saldırıyorlar. O alçakların kim olduğunu ve hangi sahte hesaplarla, en süfli yalan ve iftiralarla saldırdıklarını çok iyi biliyoruz.

Evvela manalarını bilmedikleri uhuvvet, kardeşlik, tesanüd ve ihlas ibareleriyle sanki hiçbir şey yokmuş gibi nasihat edip ehl-i imanı susturmak istiyorlar.

Olmadı.

Bu sefer iblisin bile aklına gelmeyen çeşitli iftira ve desiselerle muazzez insanlara saldırıyorlar…

O da kâfi gelmeyince…

Müseccel din düşmanlarıyla ittifak ederek müminlere hücum ediyorlar. Hatta büyük İslam âlimi Bediüzzaman Said-i Nursi’yi bile kâhin/kâfir ilan ederek hücumun şiddetini arttırıyorlar, bu hainler. Ne hikmetse kendilerini Said-i Nursi’nin yegâne temsilcisi zanneden adamlardan ses seda çıkmıyor.

Demek Said-i Nursi’nin kâhin olarak tanıtılması hoşlarına gidiyor ve çok mesrur oluyorlar.

Vaziyet öyle görünüyor ki Mekkeli müşriklerin veya Medineli Yahudilerin, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi veselleme “kâhin, sihirbaz, yalancı ve sahtekâr” dedikleri gibi Avrupalı istihbarat örgütlerine çalışan bu vatandaşlar da kendilerinde mevcut bütün aşağılık sıfatlarla hücum edeceklerdir…

Esas mevzuya gelirsek…

Makalenin başında İslam şeriatında mevcut “EL-VEL VE’L-BER” namında meşhur bir kaideden bahsetmiştik. Sadece bu hükümden bahseden koca bir eseri, ders kitabı olarak okumuştuk.

Peki nedir o kaide?

Evvela şeriatın tartışılmaz bu esasını, Risale-i Nur’dan okuyalım. Sonra Kur’an-ı Kerim’den delillerle devam edelim…

“Müslim-i gayr-ı mü’min ve mü’min-i gayr-ı müslimin manası şudur ki: Bidayet-i Hürriyette İttihadcılar içine girmiş dinsizleri görüyordum ki; İslâmiyet ve şeriat-ı Ahmediye, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye ve bilhâssa siyaset-i Osmaniye için, gayet nâfi’ ve kıymetdar desatir-i âliyeyi câmi’ olduğunu kabul edip, bütün kuvvetleriyle şeriat-ı Ahmediyeye tarafdar idiler. O noktada müslüman, yani iltizam-ı hak ve hak tarafdarı oldukları halde mü’min değildiler; demek müslim-i gayr-ı mü’min ıtlakına istihkak kesbediyordular.

Şimdi ise firenk usûlünün ve medeniyet namı altında bid’atkârane ve şeriatşikenane cereyanlara tarafdar olduğu halde; Allah’a, âhirete, Peygamber’e imanı da taşıyor ve kendini de mü’min biliyor. Madem hak ve hakikat olan şeriat-ı Ahmediyenin kavaninini iltizam etmiyor ve hakikî tarafgirlik etmiyor, gayr-ı müslim bir mü’min oluyor. İmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi, bilerek İslâmiyetsiz iman dahi dayanamıyor, belki necat veremiyor, denilebilir.”

Merhum Bediüzzaman’ın ifadeleri gayet açıktır. O’nun ibarelerini müsaadeleriyle biraz açıklayalım.

1-Üstadımızın “bid’atkârane ve şeriatşikenane cereyanlara tarafdar” ifadesine göre Akgündüz, kafir-i mutlak olan FETO’yu “İslam âlimi, kutup ve dahi müfessir” olarak tanıtıp taraftar oluyor mu?

Evet evet, tanıtıyor, taraftar oluyor, hem de bağıra bağıra…

2- Beyefendi bunu söylerken “Allah’a, âhirete, Peygamber’e imanı da taşıyor ve kendini de mü’min biliyor” mu? Evet, eleman kendini öyle biliyor, hem de İslam Hukuku uzmanı olduğunu iddia ediyor.

3- “Madem hak ve hakikat olan şeriat-ı Ahmediyenin kavaninini iltizam etmiyor ve hakikî tarafgirlik etmiyor” beyanına göre Akgündüz, şeriat-ı Ahmediye aleyhissalatu vesselama iltizam ediyor mu?

Hayır, şeriata iltizam etmiyor ve bağlı kalmıyor…

Cenab-ı Hak لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللَّهَ ثَالِثُ ثَلاثَةٍ ayetiyle teslis akidesine inananların mutlak kâfir olacağını buyurur.  Akgündüz ise teslis akidesine inanan FETO’nun kâfir olmadığını, tam aksine onun “veliyyullah” olduğunu söylüyor. Yani Allah’ın kâfir olarak tavsif ettiği bir mahluku, Allah’ın velisi olarak tabir ediyor.

Sonra…

4- Allah-u zu’l-Celal وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ  ayetinde mescidler benim tasarrufumdadır. O mekânda sadece ve sadece benim hâkimiyetim geçerli olacak. O yerin Rabbi benim ve benim Rububiyyetim geçerli olacaktır buyurur.

Muhterem olmayan Akgündüz de “‘Bence ana mekân Cami olarak ibadete açılmalı; galeriler ise Hristiyan âlemi ve bütün dünyaya açık halde kalmalı” diyor. Yani efendim, orada sadece Allah’ın değil, kâfir Hristiyan ve putperestlerin de hükmü geçerli olacak. O mabedin bir kısmı cami diğer kısmı da kilise olması lazım.

Bu adam şeriata bağlı kalıyor mu, hayır kalmıyor. Hakiki tarafgirlik ediyor mu, gözlerinizle şahit oluyorsunuz, şeriata, Kur’an’a değil, Patriklere taraftar oluyor.

5- Kur’an’ın فَلا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا ayetiyle Allah, o mekânda sadece ve sadece bana ibadet edilsin buyurur. Akgündüz de hayır efendim, orada Allah’a şerik isnat edilen haçlara ve putlara da ibadet edilsin, ezanlarla beraber çanlar da çalınsın…

Bu adam İslam’a bağlı kalıyor mu, hayır kalmıyor. Hakiki tarafgirlik ediyor mu, asla etmiyor.

6- Allah-u zu’l-Celal  وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْمًا ayetiyle herhangi bir meselede en güzel hüküm, Allah’ın verdiği hükümdür buyurur. Peki Akgündüz ne diyor? “Bence en güzel çözüm, Avrupalı bir siyasetçinin dilinden olan çözümdür.” Bu Avrupalı dediği meğer Patrik Maşalyan’mış…

En güzel çözüm Allah’ın mı yoksa Patrik’in mi?

Allah’a ve biz müminlere göre en güzel çözüm; Allah’ın verdiği hükümdür. Akgündüz’e göre ise en güzel çözüm Patrik’in sunduğu çözümdür.

Bu beyefendi Allah’a iltizam edip bağlı kalıyor mu, hayır kalmıyor. Hakiki tarafgirlik ediyor mu, hiç etmiyor.

Yine aziz Üstadımızdan devam edelim…

7-  Bediüzzaman “Madem hak ve hakikat olan şeriat-ı Ahmediyenin kavaninini iltizam etmiyor ve hakikî tarafgirlik etmiyor, gayr-ı müslim bir mü’min oluyor” ifadesiyle şeriata bağlı kalmayan ve taraftar olmayan bir adamın “gayr-ı müslim bir mü’min” olacağını buyuruyor mu?

Evet, ilk mektep çocuklarının dahi anlayacağı bir dille bu a’mali icra eden adamın “gayr-ı müslim bir mü’min” olacağını buyuruyor.

Sonra ne olur? Yine Risale-i Nur’dan dinleyelim.

8- “İmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi, bilerek İslâmiyetsiz iman dahi dayanamıyor, belki necat veremiyor, denilebilir” ibaresiyle bir insan, bilerek İslam’a taraftar olmazsa imanının buharlaşacağını buyuruyor.

Hem de “İmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi” aynı şekilde “bilerek İslâmiyetsiz iman dahi dayanamıyor” buyurur.

9- Bediüzzaman’ın şehadetiyle İttihatçıların içine girmiş dinsizler bile bütün kuvvetleriyle şeriat-ı Ahmediyeye taraftar oldukları halde, kendini mümin zanneden Akgündüz, İslam şeriatına değil, Hristiyan Patrik ve Papa’ya taraftar oluyor. Ne güzel bir mümin değil mi?

10- Yine Bediüzzaman, Risale-i Nur’da defaatle “küfre rıza, küfür olduğu gibi, zulme razı olmak zulümdür” buyurur.

 Peki Bediüzzaman Said-i Nursi, ezbere mi konuşuyor, yoksa sağlam delil ve hüccetlere mi dayanıyor? Elbette hayır… Mutlaka muhkem bir hüccet ve burhana dayanıyor.

9- O muhterem zat Kur’an’ın  يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء  ey iman edenler, kâfir Yahudi ve Hristiyanlara taraftar olmayınız açık hükmüne dayanıyor.

Peki Akgündüz Yahudi ve Hristiyanlara taraftar oluyor mu? Hem de canla başla…

Kur’an’a göre bir kişi, bildiği halde Allah’ın ahkâmı dururken kâfirlere taraftar olmasının hükmü ne olur? O hükmü Allah’ın kitabından okuyalım.

10- Hâkim-i mutlak olan Allah aynı ayetin devamında وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ sizlerden kim ki İslam düşmanı olan Yahudi ve Hristiyanlara taraftar olursa; o da onlar gibi kâfir olur, buyurur.

Belki adam tövbe eder, o zaman ne olacak?

11- Galiba adamlar, İslam dinini yolgeçen hanı zannediyorlar. Aynı ayetin إِنَّ اللَّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ kısmıyla bilerek ve kasti olarak kâfirlere taraftar olanlara asla ve kata hidayeti nasip etmeyeceğini buyurur.

12- Hatta Kur’an’ın  لَّن تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُولَئِكَ هُمُ الضَّالُّونَ  ayetiyle Allah, bilerek küfre taraftar olan adamların tevbesini dahi katiyyen kabul etmeyeceğini ve küfür üzere gideceğini buyurur.

Bu meseleye dair yüzlerce ayet-i kerime, ehadis-i şerife, ashab-ı kiram ve şeriat ulamasından binlerce hüccet, burhan ve hüküm vardır.

HATTA BİR KAFİR-İ MUTLAKIN, KAFİR OLMADIĞINI İDDİA EDEN, ONUN VELİYYULLAH OLDUĞUNU SÖYLEYEN, HATTA VE HATTA ONUN KÜFRÜNDEN ŞÜPHE DUYAN BİR İNSANIN DAHİ KÂFİR OLACAĞINA DAİR BÜTÜN ŞERİAT ULEMASI İTTİFAK HALİNDEDİR.

Ecnebiye çalıştığı görülen Ahmet Akgündüz ve onun gibi düşünenlerin hükmünün ne olacağına dair Kur’an-ı Kerim, şeriat uleması ve Kur’an’ın tefsiri olan Risale-i Nur’dan gayet açık deliller sunarak tane tane, sade bir Türkçeyle şerh ve izah edip tafsilatıyla anlattık.

Hollandalı Akgündüz, ona hafiyelik, ispiyonculuk ve muhbirlik yapan elemanların mümin mi yoksa mürted mi olacağına dair kararı sizler verin…

Efendiler!...

Cehenneme adam toplamıyoruz. Allah, o mekânı ağzına kadar dolduracağını vaad etmiştir zaten. 

Bizler ise vazifemizi yapıyoruz. Kur’an’ın  بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ  yani yaptıkları kizbden pişman olup nedamet etmedikleri takdirde, beyne'n-nâs yalancılıkla teşhir ve bir alâmetle tevsimleri lâzımdır ki başkalar, onlara itimad edip, marazlarına maruz kalmasınlar” emrine imtisalen nifak komiteleri ve münafıkları teşhir ediyoruz. 

Sonra…

Hesap gününde “Ya Rabbi bu hükümlerden haberimiz yoktu” falan filan mazeretiniz olmasın diye Allah’ın kitabından iktibas edilen hakikatleri kaleme alıyoruz…

Tarafınızı ona göre seçmeniz için bunları yazıyoruz… Her kes tarafını seçmekte hürdür.

Şeriat lisanında zarara razı olana şefkat de edilmez merhamet de. Ahirette Allah’ın hükmüyle baş başa kalıp, kaçamayacağız/kaçamayacaksınız…

MUHAMMED RAMADAN

Diğer Haberler
CAĞALOĞLU KOMİTESİ
HADDİNDEN TECAVÜZ EDENİN HADDİNİ BİLDİRMEK
Dr.Maksut BELEN'den Ahmet AKGÜNDÜZ'e 'ULAN' Reddiyesi Geldi
Gazeteci Süleyman Yasin AKDENİZ'i Tehdit Edenin Said ÖZADALI olduğu Ortaya Çıktı
Bediüzzaman'ın Mutlak Vekil ve Varisi Mustafa Sungur Merhumun Gerçek Vakıfları Nurcuları Uyardı
ABDURAHMAN DİLİPAK VE FETÖ
Metin Külünk'ten Açıklama : FETÖ Bir Risale-i Nur Hareketi Değildir!
Tüm Gerçekliğiyle Bediüzzaman Said Nursi Kimdir ?