İSRA Mİ'RAC

21 Mart 2020, 20:10
Peygamber Efendimiz'in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya olan yolculuğuna İSRA, oradan da semaya çıkışına Mİ’RAC denir.


Üç ayların başlangıcı olan Recep ayının son günlerini yaşıyoruz. Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaip gecesiyle buluşturdu bizi Rabbimiz. Şimdi ise sırada Mi’rac gecesi var.


Şâban ayında inşaAllah Berat ve Ramazan ayında da, Kadir Gecesi gibi dört ayrı rahmet gecesi ile Rabbimiz bize fırsat üstüne fırsatlar sunmaya devam edecek. Bu geceler, üç ayların manevî atmosferinin bereketli ve hikmetli yıldızları gibidir. Hepinizin malumu olduğu üzere ecdadımız bu gecelere kandil gecesi demişlerdir. Aslında bugünkü manada “kandil” anlayışı, Peygamber Efendimizin uygulamasında yoktur. Hicri üçüncü asırdan sonra tasavvufi çevreler tarafından kutlanmaya başlanmıştır. Osmanlı da ise ilk kez ikinci Selim zamanından itibaren minarelerde kandillerin yakılmaya başlanması ile beraber “kandil” olarak anılır olmuştur.

 

Bu mübarek ay ve geceleri, on bir ayın sultanı Ramazan’ı şerife hazırlık olarak görmeli ve kendimize çeki düzen vermeliyiz. Çünkü Recep, Şaban ayları ve ardından başlayacak olan Ramazan, biz müminler için artık hasat ayı mahiyetindedir. Zünnûn Mısrî bu üç ayı şöyle tanımlar: “Recep ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan derleyip toplama ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa cezasını çeker. Bir kimse ekimi bırakırsa, hasat zamanı ekmediğine pişman olur. Kıyamet gününde ise çok kötü duruma düşer.

 

Mi’rac öncesi Hz. Peygamber zor günler yaşıyordu. O’na inananlar, inançları uğruna vatanlarını terk edip Habeşistan gibi başka diyarlara göç etmek durumunda kalmışlardı.  Mekke’de kalan Müslümanlarla birlikte, üç yıl kadar süren şiddetli bir sosyo-ekonomik boykota uğramışlardı. Dar bir alanda kuşatma altında tutulup dünyadan ve hayattan adeta tecrit edilmişlerdi. 

 

Efendimiz’in vefalı sadık eşi hazreti Hatice annemizin ve en önemli hamisi olan amcası Ebû Tâlib’in vefatıyla âdeta kolu-kanadı kırılmıştı. İki kaybın meydana getirdiği büyük üzüntüden dolayı o yıla hüzün senesi denilmişti.

 

Bütün bu olumsuzluklara rağmen O, insanları tevhide çağırmaya, sarsılmaz bir kararlılıkla devam ediyordu. İşte böyle bir durumdayken Rasûlullah (s.a.s) İSRA ve Mİ’RAC denilen ilâhî mükâfata mazhar oldu. Hicretten bir buçuk yıl evvel Recep ayının 27. Gecesi Efendimiz, Mescid-i Haram’dan alınarak Mescid-i Aksa’ya götürüldü. Oradan da göklere çıkarıldı. İlahi ayetler kendisine gösterildikten sonra normalde o günün şartlarındaki en iyi binek olan deve ile bir ayı aşacak uzaklıktaki bu yolculuğu, yatağının sıcaklığı soğumadan tamamlayarak geri döndürüldü.

 

Peygamber Efendimiz’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya olan yolculuğuna İSRA, oradan da semaya çıkışına Mİ’RAC denir.

 

Yüce kitabımız Kuran’ı Kerim’de Rabbimiz, “Kulunu (Muhammed aleyhissalâtü vesselâm-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hak­kıyla görendir.” (İsrâ, 1)

 

Peygamber Efendimiz Mi’rac’dan şu üç müjde ile dönmüştür.

-Bakara suresinin son iki ayeti,

-Beş vakit namaz,

-Allah’a ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi.

 

Allah’ın sevgilisine Mi’rac'da, cennet nimetlerinin yanı sıra cehennem ve oradaki azap çeşitleri de gösterilmiştir. Cennet’in nimetlerini ve cehennemin azaplarını seyreden Resulullah, Mekke’ye döndüğünde insanlara bu yolculuğu ve yolculuk esnasında yaşadıklarını anlattı. Anlattı ama deve ile bir aydan daha uzun süren mesafedeki bu yolculuğun, yatağının sıcaklığı dahi geçmeden gerçekleşebileceğine kimse inanmadı.

 

Müşriklerden biri de Hz. Ebû Bekir’in (r.a) evine koşarak, ona bu yeni durumu haber verdi. O sadık insan, bir an bile tereddüt etmeyip: “O söylemişse doğrudur.” diye cevap verdi. “Onu bu konuda doğrular mısın?” diye tekrar sorduklarında: “Daha ötesini de tasdik ederim. Muhammed (a.s.), gece veya gündüz, kendisine semadan haber geldiğini haber veriyor; ben kendisini yine tasdik ediyorum.” dedi. O günden itibaren, Hz. Ebû Bekir (r.a.), Müslümanlar nezdinde herkesin gıpta ettiği Es-Sıddîk lakabına nail olmuştur.

 

Bu olaya şüpheyle yaklaşanlara denilecek şey şudur: Atomu ve atom altı parçacıkları, suyu, havayı, sesi, kokuyu, saniyede 300.000 km kadar yol alan ışığı, âlemleri, ruhu, zamanı, hayali, fikri ve benzeri varlık çeşitlerinin tamamını yaratan ve yöneten gerçek anlamda nihâyetsiz bir kudret için bu yolculuk, sadece “ol” denecek kadar basit bir şeydir. O’na hiçbir şey ağır gelmez. O, olmasını dilediği şeye sadece ol der ve o şey oluverir.

                                                            

İsrâ ve Mi’racın gerçekleştiği hususunda, Ehl-i Sünnet âlimleri arasında ihtilaf yoktur. İsrâ ve Mi’rac mucizesi ile ilgili bazı ihtilaflar, bu muazzam vakıanın aslına değil, tafsilât ve teferruatına dairdir. Sadece hak yoldan sapanlar batıl şüphelerle bu olayı karalamaya çalışmışlardır.

 

Bakara sûresi’nin 286. ayet mealiyle sözlerimizi noktalayalım.

 

“Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir.

Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma.

Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme.

Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”

 

Rabbim, bu mübarek geceyi fert, millet ve ümmet olarak kurtuluşumuza vesile kılsın. Bu mübarek gecenin, rahmet, bereket ve mağfiretinden istifade eden kullarının zümresine cümlemizi dâhil eylesin.

 

Mi’rac Gecemiz Mübârek Olsun.

 

Selâm, sevgi ve dua ile…

 

Diğer Haberler
DÖVİZ KURLARINDA YAŞANAN HAREKETLİLİK
YEDİKLERİMİZ DEĞİL VERDİKLERİMİZ BİZİMDİR
İÇİMİZDEKİ ÇOCUK
NE OLDUYSA O KARARDAN SONRA OLDU
TANK PALETİ FABRİKASI GERÇEĞİ
AYASOFYA
MİLLET EĞİLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ
ELVEDA ŞEHRİ RAMAZAN ELVEDA