CUMHUR CUMHURBAŞKANINDAN NE İSTİYOR?

28 Haziran 2019, 10:27
................

 

Cumhur, sevip, sayıp bağrına bastığı cumhurbaşkanından ne istiyor ve ne söylüyor, herkesin ayırt etmeksizin kulak vermesi lazım.

 

Dünya konjonktüründe 20. yüzyılın bitip 21. yüzyılın harmanlandığı şu günde iktidar ve muhalefetin devlet şuuru ekseninde ne yapmamız lâzım diyerek kendimize sormalıyız.

 

Cumhur, cumhurbaşkanından huzur, refah, suhulet, birlik, beraberlik ve barış içerisinde başarı istiyor. Bunları temin etmekle mükellef olan devletimiz, bu konulara hassasiyetle yaklaşırken emin adımlarla ilerlemelidir.

 

Mevcut iktidar ve siyaset macerasının bu nitelikleri temin etmek için ötelemeden, ayrıştırmadan bütünlük ve kaynaşma içerisinde konuya yaklaşması gerekmektedir.

 

Milletin hassasiyetine kulak vermediğimiz takdirde, demokrasinin bir gereği olarak cumhuriyetimizde millet, kendi cevabını fırsatı geldiğinde çekinmeden veren bir iradeye sahiptir.

 

Burası çok önemli!

 

Milletimizin hiç kimseye bir düşmanlığı yoktur. Milletimizin otoriter denge ve siyasi mecralardan beklentisi, ayrışmanın ve ötekileştirmenin ne kadar kötü olduğu anlaşılabilmesidir.

 

Bu hususta bütünleyici kavramlar içerisinde konuya odaklanarak ülkemizin ve milletimizin genelini kucaklayan ve yaralara merhem olacak politikalar icra etmek gerekmektedir.

 

Hiçbir vatandaşımız diğer bir vatandaşımızı öcü ya da ucube olarak görme hakkına sahip değildir. Eğer bir hukuksuzluk varsa bunu temin edecek mecra bağımsız ve hür irade ile karar alan yargı merciidir. Kimse kimsenin tebaası veya uşağı değildir.

 

Saltanatın, hat safhada güç zehirlenmesi ile şekil aldığı Osmanlı'nın son döneminde, bize bu çıkmazdan kurtaran cumhuriyetin, milletimiz için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk.

 

Bu hassasiyete herkesin kulak vermesi gerektiği önemli bir ikazdır.

 

Devletimizi seviyoruz, milletimizi seviyoruz, ülkemizi seviyoruz.

 

Bu ilke ekseninde kalkınmak ve güçlenmek istiyoruz.

 

Sen, ben, o, bu, şu demeden "biz" şuuru ekseninde paylaşmak, bölüşmek ve huzuru güzel bir şekilde tadarak hayat sürmek istiyoruz.

 

Siyasi mecraların geneli bu nitelikleri temin etmek için bütünlük içerisinde bir ittifak şuuru ile yenilenmelidir.

 

Siyaset arenası ayırt etmeksizin hepsi Türk milletinin hizmetkarıdır.

 

Gücü elinde gören asla başa kalkma gibi bir hakkı kendisinde görüp gaflete kapılmamalıdır.

 

Kürsüye çıktığında kalabalığa hitap ederken, milleti gaza getirip tribünlere haykıran siyasetçilerin, bu yanlış eylemlerinden vazgeçerek bütünleyici ve proje merkezi çalışmaları ile devletimizin, milletimizin ve ülkemizin kalkınmasını sağlayarak muasır medeniyete koşan bir gayret içerisinde yol alması gerekmektedir.

 

Halkın beklentisi bu doğrultudadır ve herkes bu minvalde hareket etmek zorundadır.

 

Demokrasinin bir gereği olarak seçimde verilen ikaz ve siyasi otoriteye milletin vekilliği doğrultusunda, vekaletin sahibi olarak verdiği talimat görülmeli ve gereği harfiyen yapılmalıdır. O talimat; birlik, dirlik, düzen, istikrar ve nitelikli kalkınma için caba sarf ederek başarıya koşmasıdır.

 

Bunu herkesin anlaması, herkesin bilmesi, herkesin görmesi ve zihinlerinde idrak etmesi birer zorunluluktur.

 

Kimse kırılmak istemiyor, kimse incinmek istemiyor, kimse ayrışmak veya kavga etmek istemiyor. Hele de yeni yüzyılın şekil aldığı bir dönem içerisinde, bu gibi bir karmaşa, iç çatışmaya neden olacağı açık bir şekilde bilinmektedir.

 

Devletimiz de bu tehlikenin farkında olup bundan kaçınmanın yollarını arayarak uhulet ve suhulet için gayret etmektedir. Devletimizin reflekslerini hisseden millet, bir bütünlük içerisinde bu sürecin olumlu bir şekilde ilerlemesi için gayret etmektedir.

 

Cumhur ne istiyor?

 

İş istiyor, aş istiyor, huzur istiyor, refah istiyor, mutluluk istiyor, barış istiyor ve bunları bir bütün halinde başarıya dönüştürebilmek için gayreti paylaşmak istiyor. Devlette kriz varsa amenna gelin hep birlikte mücadele edelim, gerekirse aç kalalım ama birisi yerken diğeri bakan duruma düşmeyelim diyor.

 

Ekmek poşetini para ile alıp incinmek, sebzeyi, meyveyi kilo ile değil adet olarak almaya vesile olacak krizler ve bu krizlere vesile olan keriz danışmanlar sayın cumhurbaşkanının yanında barındırıp beslemesini istemiyor.

 

Bilhassa, israfın önlenerek fırsatların adil bir şekilde sunulmasını ve imkanların millete karşı kısıtlanmamasını istiyor.

 

Cumhur ne istemiyor?

 

Yatta fink atan siyasetçi, tribüne oynayan politikacı, konuları saptıran danışman, yanlış yönlendiren medya unsuru ve çatışmaları hızlandıran bürokrat (atanmış bakan)  istemiyor.

 

Siyasette var olduğu günden bugüne kadar aklıselim hareket eden AK Parti Genel Başkan'ı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, süreci iyi bir şekilde okuyup iyi bir şekilde şahsi olarak aklıselim olarak analiz ettikten sonra, konuya yönelik özel araştırmalar içerisinde saha analizlerine ihtiyacı vardır.

 

Şu açık bir şekilde görülmektedir ki, etrafında barındırdığı danışmanlar veyahutta parti merkezindeki yardımcıları tarafından yanlış yönlendirildiği bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır.

 

Bu eksikliği tedarik edecek kadrolar ile yola devam etmelidir.

 

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı döneminde Ordu valisine haksız olduğu halde utanmadan hakaret eden Ekrem İmamoğlu’nun agresif tavrına kızdığı kadar çevresindeki olup bitene de bakmalıdır.

 

Misal;

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine başdanışman olarak memur yaptığı, başdanışmanlık ofisinde hizmet etmekle görevli olduğu halde kendisini kraldan çok kralcı gören kişilerden kurtulması lazımdır. Bunların başında çekinmeden ve ahlaksızca ardından ölmüş annesine ve halen nikâhında olan eşi emine hanıma küfreden, liderliğine hakaret eden, ama cumhurbaşkanı başdanışmanıyım diye adını kullanarak ihale kovalayan Yalçın Topçu gibi dava şuurundan yoksun ve bir o kadar da ithal politikacı olan kişileri bir an önce ayıklaması lazımdır.

 

Unutulmamalıdır ki sinek her ne kadar küçük olursa olsun çorba kazanında mide bulandırır. Çevik gibi görünen, yiğit gibi durmaya çalışan, Topa ve taşa danışacağına bırak bu sivrisinek vızıltılarını aklıselim başa danış ki cumhur için zafer daim olsun.

 

 O zaman Cumhurbaşkanının cumhur için ne yapılması lazım?

 

Öncelikle yanında barındırdığı fakat fikriyat olarak farklılıklar içerisinde, arkasından aleyhinde konuştuğu danışmanları görevlerinden alarak geldikleri yere tekrar geri göndermesi, ivedilikle uygulaması gereken ilk stratejidir.

 

Parti merkezinde kalıplaşmış tek düşünce formatındaki ekibin, hiçbir fayda sağlamadığı gibi zararlarının sadece partiye değil ülkeye ve millete de zarar vermekte olduğunu görerek önlemler alması ve yönetimi ivedilikle ve hatalarını gözlerine soka soka zikretmesi lazımdır ki görevden alınınca başka liman veya marina aranmasın.

 

Bir önemli husus, parti politikalarını, parti merkezinde oluşturacağı bir stratejik planlama ekibi ile tasarlayarak medya unsurlarından sirayet eden danışmanlık ekibine ve reklam ajanslarına itibar etmemelidir. Kuracağı stratejik planlama ekibi, devletin ve milletin düşünce şuuruna harfiyen riayet eden ve vatandaşlığından hiçbir şekilde şüphe edilmeyen, ilke ve prensip sahibi olan ilim ve bilim adamlarından oluşmalıdır.

 

Ne kadar çok prim kazanırım düşüncesi içerisinde, muhalefete durmadan taş atan ve muhalefeti savunan kitleyi düşman olarak görmeyi sağlayan reklam ajanslarına ve bu ajanslarla işbirliği yapan genel yardımcılara hiçbir şekilde itibar etmemelidir.

 

En önemlisi FETÖ konusunda istikrarlı adımlar ile yol almak için kararlı atılımlar yaparak siyasi alanda bir temizlik yapmalıdır.

 

Birlik güzel bir değerdir, birlik güzel bir hazinedir, bu hazinelerden yola çıkarak sağlanan başarı, mutlak suretle bizi muasır bir seviyeye yerleştirirken aynı zamanda nitelikli bir şekilde kalkınarak dünyanın yön verdiği bir ülke değil, dünyanın gidişatına yön veren bir ülke olma formatına taşıyacaktır.

 

Bugün yaşanılan sorunlar, tarihin teferruatında mutlak suretle devletimizin bir önceki unsurlarında da yaşanmıştır. O zaman, tarihin teferruatına odaklanarak Osmanlı ve Selçuklu'da da aynı krizlerin nasıl oluştuğuna baktığımızda, şu anki ile bir fark olmadığını görmekteyiz.

 

Selçuklu ve Osmanlı’nın mirasçısı olan Türkiye’den Türk milleti bu aymaz duruş ve liyakatsizliğe sebep olarak yaşanan mağlubiyete vesile olanları istiyor. Yapmamız gereken Osmanlı ve Selçuklu'da bu krizlerden çıkış politikasında, o zamanki devlet yöneticilerinin nasıl bir strateji izlediğine odaklanmaktır.

 

Hırs ve ihtiras ile hareket etmek, bizleri hiçbir zaman başarıya ulaştırmaz. Bu gibi zehirli bir düşünce, ruhumuzda ve kalbimizde cereyan eden duyguyu kirli bir düşünceye büründürerek  zihnimizde oluşmasına ve olumsuzlukların cereyan etmesine vesile olacak politikaları intikal etmesine neden olacaktır.

 

Bizler, Yüce yaratıcının verdiği ilk emri olan oku ile hayata başlayıp düşünüp, akledip, sorgulayıp, analiz ve sentez sürecinden geçirdiğimiz teorileri güçlü bir stratejiye dönüştürerek, hayatta kalmak, başarılı olmak ve bu doğrultuda hayatımıza mutluluk ekseninde devam etmek ile mükellefiz.

 

Türk Milleti olarak istediğimiz bu ikazların, gözden kaçırılmaması ve saygıdeğer devlet yöneticilerimizin konulara hassasiyetle yaklaşarak ülke, devlet ve millet olarak uhulet ve suhuletin temini için nelerin yapılması gerektiğine kulak verip, akıl yürütüp, gözlem yapıp güçlü bir şekilde adım atması gerekmektedir.

 

Kimse kimsenin kölesi değildir. Kimse kimsenin marabası değildir. Kimse kimsenin uşağı değildir. Her ne yaparsanız yapın mutlak surette ‘düşünen akıllara’ ihtiyacınız olduğunu, onların söylediklerinin sizin ne kadar zorunuza gidiyor olsa da, doğrunun nelerin olduğunu bilmenizi ve yok saymamanız gerektiğini unutmayın.

 

Eleştirilmek sevdiğimiz insana çıktığı yolda ve ilerlediği güzergah içerisinde yanlış yönlendirildiğini kaynaklı olarak delil eşliğinde, yine sevdiğimizden dolayı ona haykırmamız için sergilediğimiz tatlı ve sevecen bir eylemdir.

 

Lütfen ülkemizin kalkınması için çalışalım.

 

Lütfen milletimizin müreffeh seviyesinin artması için gayret edelim.

 

Lütfen din hususundaki çatışmalardan uzak kalarak din ve fen bütünlüğü içerisinde kalkınan bir toplum olmak için çaba sarf edelim.

 

Hurafe dedikodularından vazgeçelim.

 

Türkiye dünyanın kalbi konumunda yer alan, kıtaları birbirine birleştiren ve dünya da sinerjinin merkezi olan bir ülkedir.

 

Tabii ki bu ülkenin vatandaşlarının da dünyanın kaderindeki rolünü göz ardı etmemek gerekmektedir.

 

Hal böyleyken bizlerin bilim aşamasında hat safhada olması gerekmektedir.

 

İlim ve bilim evresinde teferruata bakıp doğru bir şekilde rota belirlememiz gerekmektedir.

 

Astronomi, fizik, geometri, matematik, fen, edebiyat, kültür, sanat hususunda ceddimizin bizlere bıraktığı mirası canlı tutarak yaşamakla mükellef olduğumuzun farkına varmalıyız.

 

Devletimizi seviyoruz...

Milletimizi seviyoruz...

Ülkemizi seviyoruz...

 

Bütün bu değerlerden sorumlu olan meşru cumhurbaşkanımızı seviyoruz...

 

Sevgi ekseninde bütünleşmek, bütün sorunların cevabı ve bütün yaraların tek merhemidir.

 

Aklın yolu birdir.

 

Unutmayın.

 

Başka bir Türkiye yok. Sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilelim.

 

Serdar Bozdoğan

Stratejist

Diğer Haberler
MAVİNİN İÇİNDE SİYAHI GÖRMEK
DÜŞÜN VE BAŞAR
EY AMERİKA
SÖZ KONUSU VATANSA LÜTFEN AYKIRI TEFERRUATLARA TAKILMAYIN
VAKİT SEHER VAKTİ
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI İÇİN LÜTFEN ÖNCE BAŞARILI BİR İL BAŞKANI SEÇİN
NE YAPMALI NE YAPMAMALI
SÛ UYUR ABD UYUMAZ