Dün dile getirdiğimiz gibi bugünde izah etmekten çekinmediğimiz bir hakikat varsa o da ‘akletmek ve düşünmek’ erdemidir. Bu şuuru iri ve diri tuttuğumuz sürece güçlü ve kararlı adımlar ile emin bir şekilde ilerleyebiliriz. Aksi takdirde değişen yüzyıl içerisinde bir önceki asırda yaptığımız hataları tekrar etmek gibi bir gaflet ile yüz yüze gelebiliriz. Bunun olmaması için aklı selim ve dikkatli olmak mecburiyetindeyiz.

Düşmana gülücük, dosta hüzün vermenin hiçbir anlamı yoktur. Kimse oturduğu koltuğun verdiği konforun gazına gelerek hareket etme(sin)melidir. Ortadoğu savaş meydanı olup, yanıp kül olurken, sınır ülkelerde sinsi bir hareketlik gün geçtikçe artış gösterirken, bir avuç Yunanistan Ege ve Akdeniz için salya sümük destek ararken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzere batıl batının planları kurgulanırken bu hakikatleri görmeyecek gözler bilakis kördür. 

Kalkıp ta çakıl taşı kadar önem arz etmeyecek hususları kaya kadar büyütenler siyaset, medya ve bürokrasiden ivedili bir şekilde arındırılmalıdır.

Papazın gitmesine yargı kararıdır, Türkiye sosyal, adil ve demokratik bir ülkedir diyerek saygı duyanlar aynı hassasiyeti Danıştay’ın ‘and’ için verdiği kararına da saygı duymak mecburiyetindedir. Çünkü Danıştay’da bir yargı kurumudur. 

Elbette Türkiye sosyal, adil ve demokrat bir ülkedir. 

O halde bıyık altından diş bileyen fırsatçıların artık uslandırılması lazımdır.

Ülkenin selameti, devletin bekası ve milletin refahı üzere kurulan bir ittifak bütünlüğü kendini bilmez, zihni kirli, şuuru bozuk birkaç kişi yüzünden ve onların uzantısı olan mekanizmalar aracılığı ile bozulmamalıdır.

Bu hususta kazanan yine batıl batı, fetö, pkk ve bu örgütleri besleyenler olacaktır. 15 Temmuz hakikatini unutan bazı korkak güruhlar İngiliz oyunu olan açılımın zehrini özler gibi bir nara atmamalıdır.

Pişmiş aşa su katmak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Siyasetçi eğer varsa bir kişisel görüşü çay içip muhabbet ederken dostlarına zikretsin. Milletin verdiği vekâletin arkasına saklanıp sistemi gerecek gündemlerin oluşmasına kalkışmasın.

Bir önemli husus siyasi partilerde çok başlılığın verdiği zarara odaklanmak gerek. Sözcü yâda danışmanın veya her kim olursa olsun telaffuz edeceği hususlar genel başkanları kapsamaktadır. Görmedim, bilmedim, duymadım demek akıl karı değildir. Tek bir dilin dile getireceği konular mutlak suretle daha anlaşılır ve daha verimli bir sürecin oluşmasına olanak sunacaktır. Tek bir dil ile dile gelen süreçlerde kraldan çok kralcılar ve Sezar avcısı olan Brütüsler olmayacaktır. (konu her ne olursa olsun sazan gibi sürece dalan bazı siyasi kişilerın cabası bir mücadele vermek değil varlığının hissedilmesi arzusudur)

Bugün (23.10.2018) CİA başkanı ülkemizde sözde bir krizin çözülmesi için gelmiş gibi görünse de, bu zalim kadın  iyi bir şekilde Türkçe konuştuğu gibi sosyal dokuyu da çok iyi bilmektedir. Gülünç duruma düşmemek için temkinli ve tedbirli olmak zorunda olduğumuzu unutmayalım.

Bilmelisiniz ki milletin tokadı hiçbir kriz ile ifade edilemez.

Merhum istiklal şairi Mehmet Akif ERSOY’ u ve milli değerlerin milli koruyucularını unutup, batıl batının ısmarladığı sözde yapay kahramanlar ile şekil alan zihinler zehirli siyaset yapmaktan kaçınamazlar.

Özümüze ve sözümüze her zaman sadık ve sahip bir şekilde hayat sürmek zorundayız.

'Ulu bir ağacın önem ve faydası yıkıldıktan sonra anlaşılır.'

Ak Parti ve MHP ittifakı devlet ve millet için ancak bu kadar yalın ve net ifade edilir.

Araştırmacı Yazar

Serdar Bozdoğan