DOLAR YÜKSELİRKEN ALÇALAN HAİNLER

10 Ağustos 2018, 17:27
Doların TL karşısında anlamsız yükselişi canımızı sıkmıyor değil ama bundan daha can sıkıcı olan, Dolar YÜKSELİRKEN sırıtarak ALÇALAN hainlerin varlığı.

ABD, bir hukuk devleti gibi değil de bir haydut gibi, bir mafya gibi hareket ediyor ve sadece kendi menfaatlerini gözetiyor. Buna itiraz eden devletlere ya doğrudan sıcak savaş ilan ediyor, ya da elinde bulundurduğu ekonomik güç sayesinde dolaylı yollardan savaş ilan ederek bir takım şantajlar ve çeşitli yaptırımlar uyguluyor. Kendi menfaatleri için, başka ülkelerin yönetimlerinde değişiklikten tutunda, iç savaş çıkarmaya, terör örgütlerini o ülkenin başına musallat etmeye, ülkedeki farklı grupları birbirleriyle çatıştırmaya, darbeler yaptırmaya kadar birçok gayri ahlaki uygulamaları, dünyaya demokrasi mücadelesi olarak sunuyor.

ABD, hukuka dayalı bir düzen yerine kaba güce dayalı bir sistemle kendi çıkarlarını dünya devletlerine dayatıyor. Kurmuş olduğu ekonomik “düzen” sayesinde, dünya üzerindeki tüm bankacılık dolayısıyla da para hareketleri onun kontrolünde gerçekleşiyor. Üstelik bu ticaretin çok önemli bir kısmı da ABD’nin parası olan dolar ile yapılmak mecburiyetinde. ABD, yoldan geçen kervanların yolunu kesip tüccarlara haraç kesen bir çete lideri gibi, uluslararası bankacılık sistemini kullanan devletlerin yolunu sık sık keserek kafasına göre haraç istiyor. Güç zehirlenmesi yaşayan ABD karşısındaki devletlerden kendisine KOŞULSUZ itaat etmelerini de bekliyor. Kendisine karşı en ufak bir itiraz olduğunda, bankacılık sistemini bloke edip itiraz eden ülkeyi ekonomik sistemin dışına atmakla yani ticaretini bitirmekle tehdit ediyor. ABD’nin özellikle son yıllarda yaptıklarının, yol kesen çetelerden çok da bir farkı olmadığı kanaatindeyim.

Bu ekonomik gücünden dolayı, dünya ülkelerinin çok önemli bir kısmı sus-pus olmuş durumdalar. ABD’ye yüzde yüz itaat etmek ve onun istediği her şeyi ona vermek zorunda hisseden devletlerin sayısı bir hayli fazla.

ABD’nin bu düzenine itiraz eden ve kendi milli menfaatlerini gözetebilen ülke sayısı ise bir elin parmağını geçmiyor maalesef. ABD’ye itiraz eden ülkelerden biri olan Brezilya’nın devlet başkanı bir anda al-aşağı edildi. Venezüella devlet başkanı ortadan kaldırıldı. Suud Kralı şantaj ve baskıyla geri çekilip görevi oğluna devretmek zorunda bırakıldı. Mısır devlet başkanı askeri darbeyle hapse atıldı. Rusya, önce petrol fiyatlarıyla son dönemde ise dolar kuru ve ekonomik yaptırımlarla terbiye edilmeye devam ediliyor. 1 doların 26 Rus Rublesi olduğu Rusya’da, Türkiye’ye benzer bir takım spekülasyonlarla (vurgunculuk) çok kısa bir sürede dolar, 84 Rubleleri gördü şimdilerde 60-70 ruble bandında seyrediyor. Çin’e uygulanan ve uygulanmaya çalışılan yaptırımlar ve parasının dolar karşısındaki durumu ise zaten malum. İran’ı ise söylemeye bile gerek yok. ABD, kısa zaman önce İran’la bir anlaşma yapıp ona bir sürü mal satıp parasını aldı. Şimdi ise “hayır ben vazgeçtim o anlaşmadan, daha çok şeyler istiyorum ve o anlaşmayı iptal ettim” diyor ve sana ekonomik yaptırımlar uygulayacağım diyor. Üstelik dünyaya da dönüp diyor ki: “Heyy kölelerim; Hepiniz benim dediğimi yapacak ve düşman ilan ettiğim İran ile ben müsaade edene kadar asla ticaret yapmayacaksınız! Eğer itiraz eden veya yanlış yapan olursa aynı şeyi ona da yaparım”

Gelelim bize. Bu aralar dolar şu kadar oldu, dolar bu kadar oldu, dolar şu kadar olacak gibi söylemler gündemimizi hayli meşgul eder oldu. Uzunca bir süredir ABD ile ilişkilerimizin iyi olmadığı malum. Çünkü eski her denileni yapan, yüzü ve kulağı ABD’de olan bir Türkiye yok artık. Yeni Türkiye, her bağımsız ülke gibi öncelikle kendi milli menfaatlerini önceliyor. Başka başkentlerden değil, sadece Ankara’dan talimat alıyor.

ABD ile aramızdaki bariz sorunlar, Türkiye’nin hava savunma sistemi ihtiyacını 2013 yılında dillendirmesiyle başladı. O tarihte Türkiye, vatandaşlarını olası düşman saldırılarından korumak için milli bir hava savunma sistemi kurmak istiyorum dedi ama ne “müttefiklerinden”  ne de “stratejik ortağı” olan ABD’den bu konuda destek göremedi. Türkiye’nin hava savunma sistemi talebine ABD ve batının cevabı şöyle oldu. “Sen Türkiye olarak ne yapacaksın milli hava savunma sistemini, senin ne haddine böyle milli şeyler, ver bize milyarlarca doları bak işine. Biz seni, gerektiğinde bizim belirlediğimiz düşmanlara karşı koruruz. Hem sen, dost kim, düşman kim nerden bileceksin. Bu işler önemli işlerdir, senin aklın ermez böyle derin işlere” dediler.

Türkiye ise alışılmışın dışına çıkarak “beni, sizin belirlediğiniz düşmanlara karşı değil,  benim belirlediğim düşmanlara karşı koruyacak hava savunma sistemi lazım kardeşim. Satıyorsanız satın, satmıyorsanız ben başımın çaresine bakarım” dedi. Önce Çin’le ve sonra da Rusya ile masaya oturup Ruslarla S-400 konusunda anlaşmayı imzaladı.  İşte ne olduysa ondan sonra oldu.

Batılılara göre Erdoğan liderliğindeki Yeni Türkiye hızla Lozan Ruhundan uzaklaşıyordu. Türkiye’nin yola getirilmesi için bir şeyler yapılması gerekiyordu ve GEZİ olayları ile start verildi ama başarılı olmadı. Devamında FETÖ ile 17-25 Aralık yargı darbesi denendi o da olmadı. MİT Tırları, İç ayaklanma ve hendek olayları peş peşe denendi ama Türkiye, bu taarruzların hepsini püskürtmeyi başardı ve yoluna devam etti.

Küresel Çete artık çıldırmak üzereydi ve ellerindeki kozlar giderek azalıyor, Türkiye ise hızla gelişiyor ve büyüyordu. Bu yürüyüşü durdurmak için ülkeyi dış güçlerin işgaline götürecek olan 15 Temmuz hain darbe girişimi yapıldı ama Türk milleti bunu da savuşturdu. Üstelik sadece bu hain darbe girişimini savuşturmakla kalmayıp içindeki hainleri ve ABD’nin Türkiye’deki 20 civarındaki ajanını yakalayıp kodese tıktı.

15 Temmuz sonrası gözünü karartan Türkiye, sınırları dışındaki ABD destekli terör oluşumlarının üzerine ÖLÜMÜNE gitti ve tüm senaryoları boşa çıkarıp çöpe attı. Bu da yetmedi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda daimi beş üyeyi kastederek “Dünya 5’den büyüktür” dedi. Bu da yetmedi, BM Filistin konulu oturumdan çıkardığı 128’e karşı 9 oy ile ABD’yi yalnızlaştırıp rezil etti.

Kendisine itaat etmeyerek MİLLİ politikalar izleyen Türkiye tarafından karizması defalarca çizilen ABD, saydığımız ve sayamadığımız birçok sebeplerden ötürü Türkiye’ye bedel ödetmek ve kendine eskisi gibi yüzde yüz teslim olmuş itaatkâr bir ülke istiyor. Meselenin ekonomik olmaktan daha çok siyasi olduğu kesindir. Krizi müzakere etmek için ABD'ye giden Türk heyetinin önüne kabul edilemez şartlar koyulduğu, kaçak FETÖ'cülerin tehditvari paylaşımlarından anlaşılıyor. 

Buna göre Papaz Brunson dâhil 15 Temmuz darbe girişiminde rol alan 20 ABD vatandaşının 15 Ağustos tarihine kadar serbest bırakılması, İran'a kapsamlı ambargo uygulanması, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın alınmaması, Filistin-Kudüs politikasının gözden geçirilmesi, Akdeniz'de doğalgaz ve petrol aramaktan vazgeçilmesi, Halkbank'a kesilecek cezaya razı olunması, Türkiye'nin sahip olduğu kritik madenlerde ruhsatların Amerikan şirketlerine verilmesi… FETÖ elebaşının iadesinden ise söz eden yok.

ABD, kriz diplomasisiyle Türkiye’yi Suriye, Rusya, İran ve Akdeniz’deki doğalgaz konularındaki tavizsiz duruşundan geri adım attırmaya zorluyor. ABD, ekonomik yaptırım ve dolar hamlesiyle Türkiye’yi teslim almak, ekonomi yönetimini etkileyip yüksek faiz uygulamasını devam ettirmek ve IMF’den tekrar borç alan bir ülke haline getirmek istiyor! Böylece 2023 hedefleri için yatırıma gitmesi gereken ülke kaynakları, iç ve dış faiz lobisinin cebine gitmiş olacak!

Doların TL karşısında anlamsız yükselişi canımızı sıkmıyor değil ama bundan daha can sıkıcı olan, Dolar YÜKSELİRKEN sırıtarak ALÇALAN hainlerin varlığı.

PEKİ, AMA BU İŞTEN ÇIKARACAĞIMIZ DERSLER YOK MU?

Elbette çıkaracağımız çoook dersler var. Biz eğer gelirimizle giderimizi ve ihracatımızla ithalatımızı dengelemiş bir ülke olsaydık yaptırımlardan bu kadar ciddi etkilenmez işimize gücümüze odaklanırdık.

Biz eğer, katma değeri yüksek ürünler üretebilen ve bunları dışarı satabilen bir ülke olsaydık bu yaptırımlar karşısında paramız bu denli olumsuz etkilenmezdi.

Hükümetimiz yaşananlardan dersini çıkarmıştır ve çıkarmalıdır. Bu ve benzeri olumsuzlukları bir daha yaşamamak için gereken adımlar en ince ayrıntısına kadar planlamalı ve ivedilikle hayata geçirmelidir.

Millet olarak dik duracağız. Bundan önce nicelerini kırdığımız gibi bu taarruzu da kıracağız. Üzerimize gelen düşmanlara savunma ile değil saldırı ile yakın bir zaman diliminde Allah’ın izniyle cevabımızı vereceğiz.

Unutmamalıyız ki! Eğilirsek basamak, dik durursak sığınak oluruz!

Selam, sevgi ve dua ile…

Diğer Haberler
DÖVİZ KURLARINDA YAŞANAN HAREKETLİLİK
YEDİKLERİMİZ DEĞİL VERDİKLERİMİZ BİZİMDİR
İÇİMİZDEKİ ÇOCUK
NE OLDUYSA O KARARDAN SONRA OLDU
TANK PALETİ FABRİKASI GERÇEĞİ
AYASOFYA
MİLLET EĞİLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ
ELVEDA ŞEHRİ RAMAZAN ELVEDA