FİTNECİ OLABİLİR MİSİN?12 Nisan 2017, 10:17 |
FİTNECİ OLABİLİR MİSİN?
Nefse hoş gelen günahların sel gibi etrafımızı sardığı bu günlerde toplum hayatını nereye sürüklediğini görmek ve gücümüz yettiğince engellemek adına önce fitne ile tanışmak lazım. Zira düşmanı iyi tanımak onunla başa çıkmanın en etkili yoludur. Fitne; Kelime manası açısından; Karışıklık, kargaşa [1] Etimolojik açıdan; Arapça ftn kökünden gelen fitnat فتنة "1. ateşle yakma, 2. sınama, sınav, fikir ayrılığı ve kargaşa, yoldan çıkma, iç savaş" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça fatn veya futūn فتن/فتون "yakma, ateşe atma" sözcüğünün ismi merresidir. [2] Görüldüğü üzere fitne genel olarak kargaşa çıkarma üzerinedir. Diğer kelime kullanımlarını işin üstadlarına havale ediyorum. Bu yazsıda naçizane bu olgunun hayatımızın hangi alanlarını fitnenin sardığını, fitne olduğunun bile farkında olmadan fitneye ortak olduğumuz bir çok mesele bulunmaktadır. Şimdi bu fitnelerin neler olduğuna ve bizleri nasıl etkilediğine kısaca bir bakalım; Sosyal ve görsel medya, alışveriş merkezleri, siyaset, eğlence dünyası, arkadaş ortamlarımız, ailemiz vb… Peki bizleri bu saydıklarımız nasıl fitneye ortak ediyor? Kısa kısa hatırlatıp analizi kişinin kendisine bırakalım Sosyal medya; büyüsüne kapıldığımız sanal dünya. Kimsenin bize hesap soramayacağı düşüncesiyle hareketler sergilediğimiz, belki de içimizde bastırdığımız duyguları, düşünceleri, öfkeleri, sevinçleri dışa vurduğumuz platform. Aynı zamanda iyi tarafları da olan bir ortam. Sorunun cevabını elbette ki benden daha iyi biliyorsunuz; birisinin yalan, yanlış bir söz, resim vs. paylaşarak, paylaşımı gören kişinin dünyasına bu bilgileri hazır sunmasıyla kitleleri ardından sürüklemesidir. Masum ve zararsız gibi görünen paylaşımların hem maddi hem de manevi dünyamıza tesirleri tahminimizden daha fazladır. Hangimiz paylaşımların ardından araştırma yapıyoruz? Hangimiz sorup soruşturuyoruz? Öyle ki okumadan, okusak bile düşünmeden beğenip paylaşıyoruz. Neticesinde belki de ülke geneli büyük tahribatlar veren olaylara bile ortak olup fitne ateşine odun taşıyoruz. Saniyen; görsel medya aracılığı ile izlediğimiz programların bilinçaltımızda yaptığı tahribatları bilmeyen kalmamıştır. İzlediklerimiz üzerine sosyal hayatımız allak bullak. İnandıklarımız ile inanmadıklarımız yer değiştirmiş durumda. Dizilere ve programlara göre hayatımızı dizayn etmekte olduğumuzun bile farkında değiliz. Üzerimize giydiğimiz kıyafetlerden tutun evimizin dekorasyonuna, konuşmalarımızdan tutun fıtratımıza ait olmayan düşüncelere kadar kopyala yapıştır hayat yaratıyoruz kendimize. Bunun nesi kötü derseniz son cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum KOPYALA/YAPIŞTIR hayat!... Salisen; Kendimizi hapsettiğimiz ve hapsettiğimiz yerde unuttuğumuz alışveriş merkezleri. İhtiyacımız olmadan alınan bir sürü eşya ve o eşyalar için insan aylarca çalışmak zorunda olduğunu bile bile yine de kendini bu hapisten kurtaramadığı dünya. Peki fitne neresinde derseniz alışveriş çılgınlığı fitnenin ta kendisi. Sen bir şey alırsın ki aldığın şeyi kendine saklamazsın çevrenin onu görmesi için sunum yaparsın ve kişilerin gıpta, kıskançlık damarlarını kabartırsın. Belki de karşındaki insanın alım gücünün farkında bile değilsindir ve belki de insanlar bir şeyleri elde edebilmek için haram olan yollara girecektir ve neticesinde hem kendin zarara uğrarsın hem de karşındaki insanları hem maddeten hem manen zarara uğramasına sebep olacaksın Rabian; Siyaset! Yalan dünyası! masa başında ülkelerin kurulup, yıkıldığı dünya düzeni. Siyaset hakkında konuşmadan bir günümüz dahi geçmiyor. Siyasetçilerin ve siyasi taraftarların ve olayların ardından pervasızca atıp tutuyoruz, aşağılıyoruz, dışlıyoruz, hakaret ediyoruz vs. fitnenin alasını aslında bu sözlerimizle yapıyoruz. Sözde düşünce özgürlüğü kisvesi altında hem gıybet ediyoruz hem de sözlerimize yalan karıştırıp iftiralar atıyoruz. Hamisen; Eğlence dünyası! His dünyamızı alt üst eden bu dünyaya girdiğimizde bütün olumlu olumsuz her türlü düşüncelerimizi unutarak sadece gülerek ve hiçbirşey kazandırmayan konuşmalar yaparak zaman hırsızlığı yaparak hayatın gerçeklerinden uzaklaştırıyoruz kendimizi. Bu süreç süreklilik halini aldığında ise görünürde kalabalık içinde olup gerçekte yapayalnız kalıyoruz. Dolayısıyla çevremizi de mutlu olduğumuza inandırıp bu dünyanın insana iyi geldiği düşüncesini empoze ediyoruz. Böylece örnek olduğumuz çevre için pervasız yaşama fitnesini aşılıyoruz. Sadisen; Arkadaş ortamlarımız! Hepimizin ihtiyacıdır eğlenceli gruplarda bulunmak, dostlarla keyifli sohbetler yapmak, zaman harcamak vs. ve hepimizin en büyük yanılgısı bize keyif verecek ortamlarımızın çokluğu ile övünmek. Zira hem dünya hem ahiret hayatından uzaklaştıran dostluklar manasız yer işgalinden başka bir şey değildir. Görüyoruz, yaşıyoruz, şahit oluyoruz hayatımızdaki dost bildiğimiz bize keyif veren insanlar belli bir süre sonra hayatımızdan çıkıp gidiyorlar ancak kaliteli dostluklar her daim bizlere eşlik eder hatta biz bu dünyadan ayrıldıktan sonra da bizlerin dostu olmaya devam ederler. Hangimiz şahit olduk toplu yaşanılan yerlerde arkadaşlar birbirlerine Hak’kı nasihat eder? Sabrı tavsiye eder? Çoğu zaman entrikalı yaşamlar yaşamaları için nasihatlarda bulunulur. İşte bu nokta fitne döngüsü sarar kişilerin etrafını. Doğru tavsiyelerde bulunulmadığı için kişileri hem yanlışa hem de hasarete sürükler durur böylece arkadaşlıklarımız fitne kaynağı boyutuna geçer ve bu döngü devam eder durur. Netice itibariyle en başta kendimiz olmak üzere fitne içinde kavrulup duruyoruz. Belki bilincindeyiz belki de değiliz ancak masum olarak gördüğümüz her şey önce kendimizi sonra çevremizi ardından toplumu ve nihayetinde ülkeyi etkiliyor. Yaşam tarzımız bizlerin bencillikleri ile şekilleniyor ve düzen buluyor. İnsan olduğumuzu unutup insana yakışmayan davranışlar içinde kalıyoruz, Allah’ın koyduğu kanunları yok sayıyor ve hatta meydan okuyoruz. Şimdi fitne ateşini söndürme vakti.. Şimdi toparlanma vakti.. Şimdi insanlığın kendini yeniden dizayn etme vakti.. Şimdi insanlığımızı hatırlama ve gereğini yapma vakti..
Özgül GELİR Nisan 2017 / İzmir |
Diğer Haberler |