EBEDİ HAYATA YOLCULUĞUN PROVASI

06 Nisan 2016, 13:44
Umre de yaşadığım zorlukları unutmasam da, hakkımı helal edip Allah’a havale etmenin güveniyle umremi en güzel anılarla hatırlamaya devam ediyorum.

Mekke ve Medine’yi görmeyi çok istesem de tesettürü ‘örtü’ nün ayetini hakkıyla yerine getirebilecek miydim bunun korku ve vesvesesiyle Bismillah deyip niyet ettim. Biliyorum ki çağırılmadan gidemiyoruz. Demek ki nasipte varmış huzura varmak.

   Beklenen gün geldi. ilk olarak Medine ye gidecektik, havaalanında heyecanlı bekleyiş içinde  Ailemle, sevdiklerimle helalleşip vedalaşma vakti. Sanki hiç geri dönmeyecek gibi…  Artık uçaktayız Peygamberim’e kavuşmama az kaldı. Yol boyunca heyecanımı dindirmek için Yasinler, dualar, cevşenler, salâvatlar okudum. Medine havalimanında işlemler yapıldıktan sonra otele yerleştik. bir an önce Peygamberime kavuşmak istiyordum. Beş dakikalık yol beş sene gibi geldi. Salavatlarla yürüyoruz ve karşımızda Yeşil kubbe ‘hoş geldin’ dercesine hissetmekle kalmıyor adeta yaşıyorduk. Şükür kavuşturana Esselemualeyke ya Rasuallah… Ve O selamımızı alıyor. Bir umuttur kabul olur diye dua ediyorum. Allah’ım mahşerde Muhammed Mustafa s.a.s Efendimiz sana dua ederken desin ki “Ey Allah’ım Rümeysa hayattayken senin evini ve benim kabrimi ziyarete geldi. Ben resulün olarak şahidim. Hayatının pek çok kırık notları olsa da ben ona şefaatçiyim, sen onu affet.”

  Şaşkınım, Allah’ım Peygamberimi bana sevdiren Sana tüm acizliğimle şükürler olsun. Suskunluk.. gözyaşları sel… Medine de attığım her adımda Peygamberimi yaşıyorum, önümüzde yürüyüp bize mihmandarlık yapıyor sanki. işte diyorum bu yollarda O da yürüdü. Ben bu duygunun tarifi olduğunu sanmıyorum. Cennet bahçesinde kıldığım namazları o miss kokunu hiç unutmayacağım, tekrar kavuşmak duasıyla Allahaısmarladık.

  Medine’ye Peygamberime veda vakti geliyor ondan ayrılmanın hüznü Mekke’ye kavuşmanın heyecanıyla yola koyuluyoruz. Yol boyunca sanırım hiç aralıksız ağladım. Şimdiden özlemiştim. Lebbeyk Allahümme lebbeyk edalarıyla Mekke’ye girdik. Kafamı kaldırınca Kabe’yi görecekmişim gibi çocuksu bir heyecan, mutluluk… Otelimize yerleştikten sonra umremizi yapmak için Harem i-şerife gidiyoruz, ilk kez görecektim. Hocamız ‘yere bakarak yürüyün’ dedi. Kâbe’yi ilk gördüğümüzde yaptığımız duanın kabul olacağına inanarak yürüyoruz… Yollar bitmiyor… Sanki hiç kavuşamayacağız. Hocamız ‘durun’ dedi, Kâbe karşısında gözünüzü açın ve istediğiniz duayı yapın.’ Başımı kaldırdığımda en güzel Siyah Kâbe tüm ihtişamıyla karşımda o kadar yakınım ki ağlamaktan ve heyecandan günler öncesinden hazırladığım duamı unuttum. Allah’ım sen bu aciz kuluna şahdamarından daha yakınsın, o da Sana en yakın olduğu yerde, Senin evinde, Kâbe’de… Sen benim Seni sevdiğimden daha çok sev, Müslüman kardeşlerime ve bana cehennem ateşi kabir azabı göstermeden cennet nasip et. O kadar yakındım ki herkesi bırakıp koştum yapıştım duvarına hıçkırıklarla ağlayan kız o an sus pus oldu. Hani bebek ağlar ya, çok ağlar herkes susturmak için elinden geleni yapar ama susmaz. Annesini istiyordur. Anne kucağınca kokusunu aldığı an sus pus olur. Evet sanki annem beni kucakladı o an çocuk sevinciyle ‘işte dedim hakiki âlem, evet ben doğru yerdeyim’ o sevinç ve mutlulukla saçımızdan bir parça kesip atarak umremizi tamamladık. Allah’ım bu gerçek miydi?  İlk önce Peygamber Efendimizi ziyaret ettim sonra Kâbe’me, Sana kavuştum. Umremi Senin izninle tamamladım. Artık buraya ait hissediyorum kendimi. Doğduğumdan bu güne kadar sanki hep burada yaşamışım, çevremdeki yabancı insanlar her gün gördüğüm, tanıdığım insanlar. Ömrümün sonuna kadar burada yaşamak istiyorum. Buradan ayrılınca sanki Sen’den de ayrılacağım. Hâlbuki Sen hep benimlesin, beni çok seviyorsun bunu hissediyorum. Her kime Kâbe nasip ola Hüdâ rahmet eder. Kişi sevdiğini hanesine davet eder. Elhamdülillah Rabbim beni de layık görmüş hanesine.

  Orada insan ne ailesini arıyor, ne yemek yemek, ne de uyumak istiyor. Otele gittiğim zaman sanki Rabbim bana küsecekmiş gibi hissedip tekrar koşup geri geliyordum. Günler o kadar çabuk geçiyordu ki her güzel şeyin bir sonu vardı, ama bunun sonu olmasaydı, sonsuz olsaydı. Veda günü gelmişti bile. Veda tavafımı yaptım son kez Hacerü l-Esved’i selamlayıp dokundum. Bu benim için bir veda değil bir başlangıçtı, yepyeni bir hayata başlangıç. Kâbe’ye veda etmek oraya gitmekten daha zormuş. Aşk diyarından nasıl ayrılacaktım. Ayaklarım geri geri gitse de ne kadar ağlasam da gitmek zorundaydım. Gönlüm Kâbe’de kalmıştı, sadece bedenim gidiyordu. Tekrar geleceğim Alla’ ım, Sen çağır ben her zaman geleceğim…

  Eve döndüğümde o kadar hissizleşmiştim ki ailem, sevdiklerim yabancı gibi ‘neredeyim ben’ dedim. Bu yabancı insanlar kim, ben yeniden doğdum da geldim ama kirlenecek gibi her şey... Geri gönderin beni evime gitmek istiyorum. Zaman geçtikçe özlem kat kat artıyor, ama yalancı dünyada yabancı insanlardan biri oluyorsun, sen bile anlamıyorsun…

Diğer Haberler