Akıl nedir?

22 Şubat 2016, 09:07
anlamı bağlanmak olduğu için insanlar iki farklı durumu veya durumları çözmek için düşünce ile kullandıkları mânevi yeteneğe akıl ismi vermişler

Soru: Akıl nedir?

 

            Cevap: Aklın lügat anlamı bağlanmak olduğu için insanlar iki farklı durumu veya durumları çözmek için düşünce ile kullandıkları mânevi yeteneğe akıl ismi vermişler. Çünkü bu yetenekle insan işleri ve olayları karara bağlar. Üç çeşit akıl vardır:

 

a)      Zarûrî akıl: Bu akıl kendiliğinden insanda oluşur. Örneğin, küçük ve büyük varlıkların farkını bilmek; insanın, elinin bütün gövdesinden daha küçük olmasını bilmesi gibi.

 

b)     Tecrübî akıl: Bu akıl olayları takip etmiş, tarihlerden ders çıkarmış yaşlı insanlarda olur.

 

c)      İlimle elde edilen akıl: Yani kökü insanda mevcut bulunan bu yeteneği insan çalışa çalışa, öğrene öğrene artırmasıyla sağlanan akıldır. İşte gerçek akıl budur. Bu aklın kökü kimde fazla varsa o kişi her gördüğü konuyu gördüğü gibi ezbere alarak öğrenmez. Belki her meselenin nedenini bulmaya çalışır ve nedenini bulur. Kendisi de öğrendiği konulara meseleler katarak konunun geliştirilmesini sağlar.

 

Soru: Akıl ne zaman yaratılmıştır?

 

            Cevap: Hadis-i şerifte geçiyor ki, Allah ( CC ) her şeyden önce aklı yaratmış ve ona gel derken gelmiş, git derken gitmiş. ( Yani inat etmemiş. ) Daha sonra Allah ( CC ) izzetine ve azâmetine yemin etmiş ki senden daha kıymetli bir varlık yanımda yoktur, seninle mükafatlandırırım, seninle cezalandırırım ve seninle alırım ve seninle veririm. İşte bu hadis-i şerif aklın önemini bize anlatıyor. Yani hem dünya işlerinde hem âhiret işlerinde akıl öne çıkıyor. Kim akıllı ibâdet yaparsa onun ibadeti makbul olur. Kim akılla işlerin üzerine giderse netice almış olur ve aklını nefsin arzuları için kullananlar her şeyden mahrum kalırlar.    

 

            Soru: Akıl ne için yaratılmıştır?

 

            Cevap: Allah ( CC ) aklı kendi marifeti için yaratmıştır. Çünkü Allah ( CC ) buyuruyor ki: “ Küntü kenzen mahfiyyen fe halaktü’l-halka li ya’rifûnî ” ( Ben gizli bir hazineydim. Mahluklar beni tanısınlar diye yaratmışım. ) İşte burada düşünmemiz lazımdır ve sormamız lazımdır ki Allah ne ile tanınır? Tabii ki akıl ile tanınır. Bunun için Allah ( CC ) önce aklı yaratmış ve 3 çeşit mahlukların ervahlarına onu hediye etmiştir.

 

a)      İnsanlar

 

b)      Cinler

 

c)      Melekler

 

            Meleklerde şehvet yoktur. Her birinin bir vazifesi vardır ve o vazife ile ilgilenmektedir. Fakat insanlarda şehvet vardır. Serbest irâdesi ile dünyayı yönetme yetkileri olduğu için akla daha fazla ihtiyaçları vardır. İnsanlar nefsin şehvetleriyle mübtela olduklarından nefsine karşı mücadele edebilmek için de ayriyeten aklın geliştirilmesine ihtiyaçları vardır. Aksi takdirde şu dünyada imtihanı kaybedip cehenneme müstehak olacaklardır. Bunun için çabalayarak ilimle aklımızı geliştirmemiz lazımdır ve aklını kullanma alanının en doğrusunu bulmalıyız. Aklın kullanma alanı üçtür:

 

1)      Yalnız dünya için kullanılması: Yani âhireti göz ardı edip dünya hayatına kalıcı gibi bakarak hep nefsin şehvetlerini şu dünyada ifa etmek için düşünüp aklını o yönde kullanmak. İşte insanların çoğu böyledirler ve çok yanlış bir yoldadırlar. Çünkü düşündükleri ve onun için akıllarını kullandıkları mutluluğu kesin olarak bu dünyada bulamayacaklar. Çünkü bunun için Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın bir vaadi vardır ki: “ Kim Allah’ın zikrini bırakırsa şu dünyada bile ona sıkıntılı bir yaşama olacak ve mutluluğu bulamayacak. ”

 

2)      Sadece âhiret için kullanılması: Bazı insanlar da sadece âhiret hayatını düşünerek dünya hayatı için hiç bir şey yapmadan kendini başkalarına muhtaç bırakarak sefalet içinde dünyada yaşamayı tercih ederler ve başkalarıyla ilgilenmeyi bırakarak sadece kendini düşünür. İşte bu da Allah’ın Peygamberlere gösterdiği yoldan uzaktır. Çünkü herkes böyle yaparsa toplum zalimlerin ve fâsıkların istilasına maruz kalır.

 

3)      Hem dünya hem âhiret hayatı için kullanılması: Bu en doğru yoldur ve bunu tercih edenin başı dik olur, kimseye muhtaç olmaz. İşte bu yol Allah’ın insan için beğendiği aklı kullanma alanıdır. Ve Peygamberlerin çoğu böyle yapmışlar. Peygamberlerin çoğu evlenmişler, mal sahibi ve evlat sahibi olmuşlar. Kendilerinden fazla içinde bulundukları toplumun selameti için çalışmışlar. İnsanlara doğruyu göstermek için akılcıl örnekler vererek doğruyu göstermeye çalışmışlar.

 

Soru: Aklı tanımadan maksat nedir?

 

            Cevap: Evet şunu bilelim ki babamız Âdem ( AS ) aklı almış. Aklı alırken din ve haya da akıldan ayrılmayı kabul etmemişler. Bu nedenle Âdem doğru seçim yaptığı için üçüne de sahip oldu. İşte burada din demek, dinin bütün kuralları demektir. Haya demek güzel ahlak demektir. İşte bizim de aklı tanımaktan maksadımız dinin gerçeğine sahip olup, kurallarını yerine getirip; mahsulü olan, şu dünyada güzel ahlaklı olgun bir insan olup hem dünyayı hem ebedi hayatı kazanmaya varmaktır. İşte hem dünya hem âhiretimizi ancak akılla elde edebiliriz. Din için kullanılan akıl, ibâdetlerin Allah için mi, nefis için mi yapıldığını bilmek için aralarındaki farkı çözer ve ihlaslı ibâdetlerin yapılmasına vesile olur. Dinde aklını kullanmayanlar, nefsini düşünerek yaptıkları işler ile, Allah’ı düşünerek yaptıkları işler arasındaki farkları çözemezler ve din adına nefsine çalışmış olurlar. Ve bundan da daha önemli aklı kullanmamızdan maksat, kâinatın içinde cereyan eden olaylar ve oluşumlar arasındaki değişimlerin Allah’a bağlanmasını bulup ibretle varlıkları seyredip onları bilmek ve öğrenmektir.  

Diğer Haberler
Salât (Namaz) Kavramı
DUHA SURESİNİN MUCİZELİK NÜKTELERİ
İNCİL’İN EVRENSEL BİR GERÇEĞİ
Huri, Sanat ve Saptırmalar
Huri, Sanat ve Saptırmalar
ŞÜKÜR RİSALESİNİN ŞERHİ
ÂDEM VE EVRİM
VARLIĞIN HARİTASI