Tarih kokan bir yere gidelim diye çıktığımız Eminönü turumuza, balık kokularının burnumuza çok güzel gelmesi sebebiyle balıkçılar çarşısında devam ettik. 50-60 yıllık bir geçmişi olan balıkçılar çarşısında bir kayığın önüne oturduk ve mis gibi balık ekmeklerimizi yedik. Kapalı mekanların aksine kayıkların önünde oturmak daha eğlenceli olduğu için orayı tercih ettik. Yemeğini bitirenin aceleyle kalkması ve onların yerini başkalarının doldurması küçücük mekanların içindeki bu döngü gerçekten inanılmaz.

 Günde 2-3 bin civarı balık ekmek satıldığını duyunca birazcık şaşırdık. Turistlerin çarşıya ilgisini de es geçmemek lazım.. Satıcıların turistlerle İngilizce konuşabilme çabası da görülmeye değer.

 Kalabalıkta video çekmek çok zor olacağı için biz haftaiçi gitmeyi tercih ettik. Balık ekmeklerimizi yedikten sonra Galata Köprüsü’nün altındaki mekanların oradan geçtik. Kapalı mekanlarda uzun uzadıya oturmak, balık ekmeklerinizi yedikten sonra çay ve helva ikramlarından faydalanmak isterseniz de yine bu mekanları tercih edebilirsiniz. Ve Galata Köprüsü’nün üzerine çıktığınızda nefes aldığınızı hissediyorsunuz. Ne yöne dönüp baksanız muhteşem bir tarih karşılıyor sizi. Balıkçıların sabırla oltalarına takılacak balıkları beklemeleri, aralarındaki muhabbetler sizi kulak misafiri olmaya itiyor adeta…

 Tekrar Eminönü’ne doğru yöneliyoruz…

Kafanızı kaldırdığınızda tatlı bir telaşın karışıklığı içinde buluyorsunuz kendinizi…

Seyyar satıcıların sesleri, tramvayın sesi, vapurun denizi yara yara ilerlemesi, camilerden yankılanan ezan sesi ve daha fazlası vardı balık-ekmeğin içinde…

 Videomuzu izlemek için : https://www.youtube.com/channel/UCFDBrdfzXq4jKlixDnfB6lg

 Buşra Türker