Bitlis Yöresi

04 Aralık 2015, 11:45
Bitlis ve çevresinde hatta ücra köylerine kadar medreselerin var olduğunu bilmekteyiz. bu medreseler sayesinde köylerde dahi yedisinden yetmişine kadar buralardan ilim irfan ve ahlak öğrendiklerini büyüklerimizden ve okuduklarımız aktarmaktayız.hatta bir köyün çobanı dahi kış mevsimi gelince bu uzun bitmez mevsimde en az 5-6 ay süren zamanını köyün camisinde ve Medresesi’nde ilim tahsil edenlerin bulunduğu meclislerde bir dinleyici olarak çok şeyler aldığını bilmekteyiz

Tarih şehri ve kültür merkezi Bitlis Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alır, güneyden Siirt, batıdan Muş, kuzeyden Ağrı illeri ve doğudan Van Gölü çevreler. Bitlis meşhur Süphan dağı ve Nemrut dağı arasındadır.İlçeleri ;

Adilcevaz, Ahlat, Güroymak, Hizan, Mutki ve Tatvan’ dır.

Gece iki dağın arasında ışıklar eşliğinde büyüleyici görünümünden dolayı  Halk arasında Doğunun Paris’i olarak da anılan  Bitlis, tarihte nice isimler almıştır. Bunlardan  bazıları şöyledir;

Asurlular da Bit-Liz

Persler ve Yunanlılar Bad-Lis veya Bad-Lais

Bizanslılar Bal-Lais-on, Babaleison veya Baleş,

Araplar Bad-Lis, Ermeniler Pageş veya Pagişi

İsmi ile çeşitlilik gösteren Alimler Şehri Bitlis yemek,giyim ve birçok yöndende çeşitlilik  göstermektedir.yemeklerinin yapımı oldukça zor ve masraflıdır. Bir saatten fazla uğraştıran içliköfte ciğer tablaması   halise keşkek,çorti,çorti köftesi,klorik(sulu köfte)vb yemekler yapılmakta. Bu lezzetli yemekler sofralarda sıcağı sıcağına kısa sürede  tüketilir  . Yemeklerin Damakta bıraktığı  lezzet  çoğu vakit külfetini bile  unutturmakta. Bu yemekleri de yapmak öyle herkese de  nasip olmaz.Nasip olmaz diyorum zira lezzetli olmuş bir içliköfte,herse, ziyafeti en az 10-15 misafir  ağırlamakta.bu durumda  bitlisin yemek kültüründen bile misafirperliğini anlayabiliriz.. ve Bitlis sınırları içinde kalan van gölünün büyük bir bölümü  dünya da az eşi bulunan ve  van gölünde yaşıyan tek cins balık incili kefal şehre ekomik açıdan ayrı bir katkıda bulunmakta.

 

Bitlis Birçok tarihe şahitlik etmiş eser ve mekanlarından  dolayı da doğu Anadolu’da turistik gezilecek yerlerin başında yer alır. Ahlat ilçesinde çoğu 13. yüzyıldan kalma 14 kümbet, 2 kale, Selçuklu döneminden kalma 5 tarihi; mezarlık, Osmanlı döneminden kalma 1 tarihi mezarlık, Yuvadamı köyünün kuzeyinde M.Ö. 2000 ile M.Ö.1200 yılları arasında kalan döneme ait 4 ayrı mezarlık, Osmanlı döneminden kalma 2 cami, 1 hamam bulunmaktadır.

Fakat maattessüf günümüz  insanları bu denli tarihi  zengin bir ilçenin hakkını verememekte. Birçok kişi Ahlâtın varlığından bi-haber. Oysa Selçuklu mezarları her şeye rağmen dimdik ve sapasağlam… Bu mezarlar alan ve tarihi yönden bir çok mezardan farklıdır. çeşitli motif ve yazıları ile dünyada eşi az bulunan büyük açık hava müzesi gibi olması, yeni nesil tarafından tanınmayı yazılmayı anlatılmayı umut eder gibi  adeta. fısıldamak için tarihdeki şahitliğini, beklemekte dinlemeyi bileni…

 

 

ahlat ilçesi tarihi zenginlik yönüyle hala canlılığını koruyan aynı zamanda tarihi eserleri kaleleri medreseleri hanı hamamı ile kendisini göstermektedir. Diyarbakır’ın fethi ve dolayısı ile ahlat civarında gelip şehit düşen sahabelerin varoluşu da ayrı bir manevi atmosfer oluşturmuştur. Halid bin Velid komutasında gelen Ahlatta şehid düşen Muaz bin Cebelin oğlu Abdurrahman Gazi Hz. Gibi…

 

Bitlis ve çevresinde hatta ücra köylerine kadar medreselerin var olduğunu bilmekteyiz. bu medreseler sayesinde köylerde dahi yedisinden yetmişine kadar buralardan ilim irfan ve ahlak öğrendiklerini büyüklerimizden ve okuduklarımız aktarmaktayız.hatta bir köyün çobanı dahi kış mevsimi gelince bu uzun bitmez  mevsimde en az 5-6 ay süren zamanını köyün camisinde ve Medresesi’nde ilim tahsil edenlerin bulunduğu meclislerde bir dinleyici olarak çok şeyler aldığını bilmekteyiz

 

Hak ,hukuk ,terbiye, adap, komşu hakları, birbirine saygıyı sevgiyi bu meclislerden öğrenilmektedir. Düşünün ki bir çoban bu kadar istifade ediyorsa bunun ilmini eğitimini alan ne denli istifade eder ? Halen Norşin’de ve Mutki’nin Koyunlu beldesinde bu medreselerin devamını görmek mümkündür. İdarecilerin adına yapılan kümbetler de medreseler gibi varlığını sürdürmekte. Bitlis’in merkez dahil  her ilçelerin de ayrı köklü tarihi vardır.

 

Mesela öyle bir dönem olmuş ki Bitlis’te 3 veya 4 elçilik bulunduğu çok sayıda medreselerin olduğunu, ve savaşlar sebebi ile hala Selçuklu dönemine ait eserlerin, ziynetlerin kazılar sonucu bulunduğunu  büyüklerimizin sohbet ortamlarından işitmişizdir. Bu sohbet ortamlarından kanaat önderleri ve alimler sayesinde bazı direnişlerin ve isyanların  çok rahat bastırıldığını da can kulağı ile dinlerdik. Örnek olarak İdris-i Bitlisi’nin,Said Nursi’nin ve diğer alimlerin zamanın sultanlarına idarecilerine yazmış oldukları mektupları aşiret reisleri ile görüşüp kardeşlik esaslarını anlatmaları ve şiirleri, kitapları, beyitleri ile de halkı birliğe beraberliğe davet ettiğini duymaktayız.

 

Bitlisin  hizan ilçesinin nurs köyünden bir aile çocuğu Bediüzzaman Said Nursi’nin ve kardeşlerinin de yukarı da bahsettiğimiz medreselerden istifade ettiklerini herkesçe malumdur. bediüzzaman hazretlerinin yazmış olduğu eserlerinin milletimize ve memleketimize dolayısıyla bütün insanlığa ne kadar faydalı olduğunu şurdan anlıyoruz ki : kırk küsür dünya dillerine tercüme edilmiştir ve halen tercüme edilmeye devam edilmektedir. ayrıca  Bediüzzaman’ın Risaleinur külliyatı  ve Tarihçe-i Hayatı incelenirse insanlık aleminin bir saadete huzura kavuşacağını bizzat kanaat etmiş olacağız.Bitlis’in Alimleri kadar Aziz, halkı kadar hoşgörülü, eserleri kadar sağlam, tarihi kadar zengin olmanız dileğiyle…

 

Zahide Aydoğdu

Diğer Haberler
TAİFE-İ NİSA MI? TAİFE-İ META' MI?
GENÇLİĞİMİZE HİTABE
ASIL NEDİR? TAHRİP NEDİR?
Sarıkamış'tan Sıcak Kalbe Zeynebime...
AZİZİYE TABYALARI