Eksik Kalan Öteki Yarımız

13 Kasım 2015, 11:06
hayatımızdaki engeller takılmak için değil, aşılmak içindir


Bir başka derinliğe sahip olmanın ve onu anlamanın eşiğinde bir günün getireceklerinden habersiz yaşar dururuz. Ancak her zaman hep bir yanımız eksik kalır…?

Sahip olmak istediklerimizi düşünür, kafamızda tasarlar ve o iş için ise gerekli tüm kriterleri yerine getirir ve bir adım atarız, büyük bir heyecanla o adımları dikkatlice ilerler ve hiçbir hata olmaması için büyük bir hassasiyet gösteririz. Tamda her şey yolunda gider iken birden bire her şey altüst oluverir, bir yandan panik hali ile ne olduğunu anlamaya çalışır, öte yandan ise çaresizliği iliklerimize kadar hissederiz. Bir yerlerde hata yapmamız olanaksız gibi görünür, derken sahip olmak istediğimize sahip olamadan kalakalırız.

Bir perdenin ardından baktığımızda eğer o perde şeffaf değilse ardında olan hiçbirşeyi göremeyiz. Tıpkı yaşadığımız olaylar sonucu elde ettiğimiz başarısızlıklarımızın nedenini çözemediğimiz gibi. Zaman içerisinde başımıza gelen her olayı düşünür, hesaplaşmaya başlarız hayatla, ona kızar dururuz. Ardından, çaresiz bir durumda saldırırız bir yerlere, insanlardan soğuruz, tepkimizi onlardan çıkartırız, nefret düşünceleri beynimizi yönlendirmeye başlar. Artık tükenmişliği inceden inceye yaşar ve isyan sözcükleri dökülür her nefesimizde. Umutlarımı, hayallerimi, sevdiklerimi, inandığım ve inanmadığım her ne varsa akla gelen herşeyimi çaldın!.. yok ettin!.. beni tükettin der ve ne yapacağını şaşırmış bir halde emeklemeye devam ederiz hayat denilen yolculukta.

Aslında hayatımızdaki engeller takılmak için değil, aşılmak içindir. Ancak ne var ki engel olarak düşündüğümüz hususlara yaklaşımlarımız çoğu zaman egolarımızı tatmin amaçlı hırslarımız olduğundan dolayı sonuçlandığında ise büyük hüsranlar yaşamakta ve hüzünlenmekteyiz. Tabi birde o “BEN” duygusunu içimizden atamadığımız için de kendimize yediremeyiz olup bitenleri ve tek başımıza çözümlemeye yöneliriz her bir sorunumuzu.

Böyle bir hiçlik duygusu içerisinde yine de aklımıza gelmez ki Allah'a malik olan insanın mahrumiyetinin söz konusu olamayacağı. Şöyle ki; yükümüz ağırdır ancak bu ve bu yükü de ancak ve ancak tam bir teslimiyet ile hafifletebiliriz. Bunun en güzel örneğini şu sıralar öyle sanıyorum ki Gazze halkı yaşamakta. Orada yaşayan insanlar nefes aldıkları her an bir tehlike içerisindeler, her biri muhakkak ki ailesinden birisini kaybetmiş ve kaybetme ihtimali yüksek bir şekilde yaşamakta, her biri muhakkak bir uzvunu yitirmiş ve yitirmeye devam etmekte, kimisi ise biçare şekilde kalmış, kısacası halkın her bir bireyinin üzerine türlü türlü olumsuzluklar yağmakta ve buna rağmen mutlular ve umutlular. Şikayet etmeden yaşıyorlar çünkü onların elinde çoğumuzun sahip olamadığı büyük bir güç var, hayatın en önemli sırrına ermişler ve eksik kalan diğer yarısına sahip bu insanların ağızlarından çıkan tek bir sözcük var “Hasbunallahu ve Ni'mel Vekil” yani “Allah cc bize yeter, O ne güzel vekildir”

Bu perdelerin ötesini aralayan bu sır ile hiçbir şeyden korkmuyorlar, stres nedir bilmiyorlar, ölüme aldırmıyorlar, evlerini, eşlerini ve çocuklarını yitirmenin onlar için bir bitiş olmadığını biliyorlar, uzuvlarını kaybetmiş olmak bir kayıp sayılmıyor. Onlar mutlular çünkü hayatlarını teslim ettikleri vekil kıldıkları; ALLAH cc… var,

Teslimiyet tevekkülse vekil kılınan ALLAH cc olunca düşünülürmü ki hayatın hendekleri önümüzde hendek olarak büyüsün. Ancak bizler hayallerimizin dünyasında yaşarken bu gördüğümüz şeyleri sadece uzaktan bakabiliyoruz. Öyle çıkmazlar içerisine giriyoruz ki o sorunlardan çıkış yolunu gösterecek yine Rabbimizdir.

Yeryüzündeki bu yolculuğumuza devam ederken ayağımızın su toplamaması için öncelikle yolun yoldaşını iyi tanımak gerekir. Yoldaşa aşık olmak ve ona teslim olmak gerekir. Yoldaşımız Rabbimiz olduktan sonra yoldaki taşlar ne ayağımıza çarpar ne de ayağımız su toplar o halde dünya monitörünü kapatıp ana monitöre bağlanarak yüceler yücesi Rabbi Tealamızı vekil kılalım vesselam…



Özgül GELİR

Diğer Haberler
Vedud'un Hakkını Vedud'a Vermek Gerek!...
FİTNECİ OLABİLİR MİSİN?
Tezatlıklarda Boğulma
İbrahim’in duası, İsa’nın müjdesi, annesinin rüyası
İslam Öncesi Mekke'de Sosyal ve Siyasal Yapı
Oryantalistlerin Hz. Peygamber Algısı
Bir kadın düşünün ki
Neydi bizi içten içe kemiren duygu?