Sabır Katresinin Rahmet ile buluşması24 Ekim 2012, 15:46 |
Umudunu Sabırla Yoğur!... Sevgilinin tecellisine kavuşmak için ona dayan ve bekle
Ey hayat!... Sen benim sabrım oldun, dikildin karşıma tıpkı bir hendek gibi. Şimdi düşünüyorum da bu yazıyı haddim olmadan kalem etmeye çalışmak da bir sabır işiymiş. Hele ki yazılmak istenen O’nun isimlerinden birisi ise anlatmaya ne gönül yetiyor, ne kelimeler dile geliyor. Kalem bile titreye titreye döküyor mürekkebini sayfalara. Sevgili çok değerli yazarlarımızın sabrına sağlık demeden geçemeceğim. Kalemin bana, kağıdın kaleme sabrettiği gibi benimde sabretmem gerekiyor. Gecenin zifirisinden penceremden gökyüzüne baktım. Bulutlar inanılmaz bir şekilde sanki bir yere yetişmeye çalışır gibi rüzgarın vesilesine teslim olmuş oradan oraya savruluyordu. Sonra toprağa ilişti gözüm ellerini açmış, zihnimin bile kavramakta zorlandığı kadar büyük bir teslimiyetle buluttan gelecek olan yağmura kavuşmayı bekliyordu. Toprak dile geldi dün gece; “Rahmet… Rahmet…” diye haykırıyordu, muhtaç ve sessiz bir şekilde. Bulutun vesilesi, toprağın bu teslimiyetinin karşılığı olan mükafatı vermekte acele etmeyip onun yanmasını, kurumasını istiyordu. Kâh bulutları çekiyordu üzerinden umudunu - Umudunu Sabırla Yoğur!... Sevgilinin tecellisine kavuşmak için ona dayan ve bekle… Bu sır kulaklarımda çınlıyordu, ardından sabır hesabına çektim kendimi. Kaç kere sabırsızlığımın bedelini ağır ödedim hatırlamıyorum ancak bildiğim bir husus var perdenin birini daha aralamam gerektiği. En büyük sabrı öyle sanıyorum hadsiz nefsime karşı gösteriyorum. Ey sabırsız nefsim!... yine gaflete düştünde yine hata eyledin, beklemeden düşünmeden hareket ettin, bedenine verdiğin zarar ve zulüm yetmiyormuş gibi ruhunun istediği sukuta eremedin. Aynı zamanda da başkalarını da bu zulme ekledin. Ey sabırsız nefsim!... her seferinde bildiğin halde yine başa sarar durursun. Oysa ki biliyorum dedin yaşamadın, anlıyorum dedin anlatamadın, yaşayacağım dedin yapmadın ve yine sabırsızlık eyledin. Yaa nefsim sen yine aldandın, yıllarını heba ettin peki ya şimdi neden sabretmez daldan dala konarsın. İstikamet belli, işaret belli, sen bu işaretleri istikamet üzere kullanırsan eğer işte o zaman günün gün olur, saatlerin mana kazanır. Aldığın nefes sabrına karşılık ruhunda tecelli eder. Gel be nefsim sabr-ı kardeş edin de birlikte bu yolları rahmet katre’lerine boğalım. Müsibetleri acı olarak yaşamak yerine bize verilmiş bir ikram olarak yaşayalım. Zoru istemekteyim senden farkındayım ama bilirim ki sen bana karşı durmazsan Sabrın rahmetine bir gün kavuşacağız vesselam… Yazının sonunun nereye varacağını sabırsızlıkla beklediğimden sözü uzatmak istemiyorum. Malüm kurban bayramına günler kaldı ve hiç bakmadığım şekilde farkı bir manasını gördüm. Yıllarca bir hikaye tadında dinlediğim kıssanın içerisindeki büyük sırdan habersiz şimdi yeniden tadına vardırıyorum benliğimi o sırrın mahiyetini sindirmek için. “İbrahim (a.s.) yaşının çok ilerlemesine rağmen bir oğlu olmasını çok istiyordu eğer bir oğlu olursa, Allah yolunda kurban edeceğini adamıştı. Hz. İbrahim sabretmiş ve oğluna kavuşmuştu. Hz. İsmail ne zaman ki beraberinde koşup, çalışma çağına erer, Hz. İbrahim’e adağı hatırlatılır rüyasında… Artık emaneti yerine ulaştırması gerekiyordu, Ardından Hz. İsmail’e "ey yavrucuğum!" diye hitab etti. Bir babanın kalbinde hem yüksek bir şefkat duygusu çarpıyor hem de büyük bir vazife aşkı ve Allah sevgisi hakimnbulunuyordu. Bu ne büyük bir bela, ne dehşetli bir ilâhî imtihandı! İşte bunun böyle ilâhî bir emir olduğunu anlayan ve Allah'ın sabredenlerle beraber olduğunu bilen o yumuşak huylu oğul ey babacığım! der, Ne ile emrolunuyorsan yap. Beni inşaallah sabredenlerden bulacaksın der ve teslim olur” sonrası mı? Gösterdiği sabrın sonunda Allah’ın tüm Rahmet damlaları üzerine döküldü ve akla hayale gelmeyecek bir sebep yaratıldı Hz. İsmail’e… Tüm İslam aleminin Kurban Bayramı mübarek olsun…
|
Diğer Haberler |