Dr.Maksut BELEN'den Ahmet AKGÜNDÜZ'e 'ULAN' Reddiyesi Geldi

Bir Hakikatı Beyan

Sayın Akgündüz, Muazzez ve mübeccel Üstadımız Bediüzzaman Said-i Nursî Hazretlerine “ulan” diye hitap edip bunu bir de neşretmeniz herkesi üzmüş ve hayrete düşürmüştür. Bir Nur talebesi ne kadar küçük olsa da, Üstadımızın hakkını ve Risale-i Nurlardaki hakikatleri çekinmeden müdafaa selahiyetine sahiptir. Tenkitlere karşı özür manasında gördüğümüz ve özrünüzün kabahatinizden de büyük olduğunu gösteren yazınıza ve size, itiraz edenleri cahillikle suçlamaktasınız.

Sadık ve müdakkik Nur Talebeleri sahne adamı olmadıkları için kendilerini göstermezler; alimdirler, cahil değillerdir. Şöhret zalimedir, şöhret müstebittir. “Men yetekebberu ale’l-mütekebbiri sadakatun” Hadis-i Şerifine istinaden size bu satırları karalıyorum. Hatada ısrar daha büyük hatadır. İnat enaniyettendir; enaniyet gururdur, gurur da sebeb-i mahrumiyettir. Mesnevî-i Nuriye’de “gurur” dört büyük hastalıktan biri olarak açıklanmaktadır.

“Cahiller” ithamınız, mana-yı muhalifiyle “ben alimim” manasına gelmektedir. Fîhi nazar… Merhum Molla Hamid Ağabeyimizin bizzat ağzından mükerrer duyduğum ve hatıralarda da kayıtlı olan: “Üstadım ben alim olmak istiyorum” dedim. Üstad: “Molla Hamid sen hayırlısını iste, ben öylelerini bilirim ki ilmiyle dalalete gitmiştir.” sözleri hala kulaklarımda çınlamaktadır. İhlas illâ ihlas. Branşınızda kendinizi selahiyetli görebilirsiniz.

Fakat kitaplarınızda ilmi kaidelerin dışına çıkan, ilmî otoritenin de kabul etmediği ancak teori diyebileceğimiz bir hayli mübalağalı yazılar mevcuttur. Bunun yanında branşınız olmayan, ama kendinizi selahiyetli sandığınız, mesela Türk Dili konusuna da el atarak “ulan” kelimesinin mahalli ve mevzii manasını umuma mal ve hitap ederek kullanmanız ve bu mana esastır demek istemeniz, belâğat ilmini bilmediğiniz veya bunu kâle almadığınızı göstermektedir. Belâğatın bir tarifi de “Muktaza-yı hâle mutabık tekellüm”dür.

Türkmen olduğunuzu ve bu kelimenin sizde iyi bir hitap manasında kullanıldığını söylüyorsunuz. Ben de Ege Türkmeni yani Yörüğüyüm. “Ulan” kelimesinin mahalli manasını biz de gayet iyi biliriz. Türk Dil Kurumu sözlüğünde, “Ulan”ın kaba ünlem olduğu, çok kaba bir biçimde öfke ve nefret anlattığı yazılıdır. “Ulan” kelimesi ile “lan” kelimesi aynıdır. Sözlük bunu da belirtmektedir.

Batı Anadoluda bu kelime “ülen, len” şeklinde de kullanılmaktadır. Ayrıca Farsçadan Osmanlı Türkçesine girmiş olan, hakikatsızlık, vefasızlık demek olan “lan” kelimesi de vardır. Bu kelimeler bazı bölgelerde şetm olarak kullanılmaktadır.

Bu durumda bu kelimeyi siz bir din büyüğü, bir devlet adamı veya babanız için kullunabilir misiniz? Belki de şikayet edilse kanun karşısında mesul olursunuz. Kullanırım derseniz, halk tabiriyle: İslâmın şartı beştir, altıncısı da haddini bilmektir, diye cevap veririm. “Tûba limen arefe haddehû velem yetecâvez tavrahu” (Ne mutlu o adama ki, kendini bilip haddinden tecavüz etmez) Lem’alar sh: 132.

“Üslûb-ı beyan aynıyla insan” kaidesine göre, kullanılan kelimeler ve ifade tarzı insanın resmidir, vasfını ortaya koyar. Hususiyeti umumileştirmek kargaşa ve fitneye sebep olur. Siz şatahat tarzında hususi hal ve düşüncelerinizi yayınlayıp umumileştireceğize, kûşe-i uzlette sakin olmaya çalışmalısınız. Üskût min fadlik; sükût illâ sükût…

12.10.2020

Dr. Maksut Belen