18 Mart 2019, 11:28 -
İKTİDARIN VE GÜCÜN SEMBOLÜ AYASOFYA
532 yılında imparator Justinyen döneminde İmparatorluğa karşı çıkan isyan (Nika İsyanı) sonucunda bugünkü Ayasofya'nın yerinde bulunan kilise de yıkılmıştı.
Neticesinde isyanı bastıran imparator sarsılan otoritesini tekrar tesis etmek için bu yıkılan kilisenin yerine gücü temsil eden şehrin her tarafından görünen tarihte o zamana dek ulaşılamamış büyüklükte devasa kubbeli ve Dünya'nın en büyük en ihtişamlı mabedini yapmaya karar verir ve 5 yıl gibi bir sürede bugünkü Ayasofya'yı inşa eder ve mabedin karşısına geçip Hz. Süleyman'ın Küdüs'te yaptırdığı mescidi kasteserek "Ey Süleyman seni de yendim!" demiştir. Ayasofya sadece Ortodoks'ların değil tüm Hristiyanların en büyük mabedi olmuştur.
1204 yılında 4. Haçlı seferinde Haçlı ordusunun hedefi Kudüs iken parasal sıkıntılar nedeniyle hedef İstanbul olmuş ve İstanbul Katolik haçlılar tarafından ele geçirilmiş ve yağmalanmıştır bu yağmadan Ayasofya da nasibini almış ve Ayasofya'nın tüm değerli eşyaları Haçlılar tarafından Avrupa'ya götürülmüştür. Haçlılar Ayasofya'ya gereken önemi vermemekle birlikte bakımsızlığa rağmen İstanbul'daki 50 yıllık haçlı döneminde Ayasofya Katoliklere hizmet etmiş ve Dünya'nın en büyük katedrali olarak hizmet görmüştür. İstanbul tekrar Doğu Romalıların eline geçmiş ama ne imparatorluk ne de Ayasofya ekonomik sıkıntılar nedeniyle eski ihtişamlı günlerine geri dönememiştir.
Peygamber Efendimiz (SAV)'in müjdesi olan Fetih; nihayetinde ceddimiz Fatih Sultan Muhammed ve ordusu tarafından 1453 yılında gerçekleştirilmiş ve İslam sancağı İstanbul' da dalgalanmıştir.
Dikkat çok önemli bir nokta İstanbul'un ilk Cuma Namazı Ayasofya'da kılınmış hutbe de Akşemseddin Hz. tarafından okunmuştur. Böylelikle o döneme kadar Hristiyanların iktidar ve güç sembolü olan Dünya'nın en büyük kilisesi katedrali biraz onarım yapılarak elden geçirilerek kılıç hakkı olarak Cami'ye çevrilmiştir. Bu tarihten itibaren Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğunun yıkılışını Osmanlı İmparatorluğunun yükselişinin ve Hilal'in Haç'a karşı galip geldşği Feth'in sembolü olmuştur.
1453 senesinden Cumhuriyet dönemine kadar Hristiyan Dünyası Ayasofya'nın Camiye dönüşmesini hiçbir zaman kabullenememiş ve Ayasofya'yı tekrar kendi mabedleri yapmak için olanca güçleriyle çaba sarfetmişlerdir. Ancak ecdad Osmanlı'nın en zayıf zamanı olan 1. Dünya Savaşı'nda dahi buna müsade etmemiş İtilaf Devletleri' nin İstanbul'u işgali sırasında Sultan Vahdettin'i korumakla vazifeli askerler Son Sultan'ın emriyle Ayasofya'da konuşlanmış ve işgalcilerin emellerine ulaşmasını engellemiştir. Son olarak milli mücadele sonrası Osmanlı hanedanı sürülmüş ve Cumhuriyet rejimi tesis edilmiştir. Bu dönemde inkılap adı altında devlet ve ordu eliyle Müslümanların yaşamını zor durumda bırakan birçok kararlar alınmış bunlardan biri de 1935 yılında garip bir bakanlar kurulu kararnamesiyle bu kutsal mekan müzeye çevrilmiştir. Burada muhtemel ki Hristiyan Dünyası'na ne şiş yansın ne kebap mesajı verilmek istenmiştir. Ancak burada unutulan husus Türkiye' nin bilhassa İstanbul'un müslüman ahalisinin böbürlenip gurur duyduğu yüzyıllar boyu süregelen İslam'ın Haç'a karşı zafer sembolü olan bu Cami'nin müze olmasını içine sindirememiştir.
Daha bir kaç gün önce Avrupa parlamentosu'nun aldığı Ayasofya camii olamaz kararı sonrasında Yeni Zelanda'daki hristiyan teröristin ajandasından çıkan Ayasofya'nın minarelerini yıkıp kiliseye çevireceğiz mesajı ayan beya gösteriyor ki haçlının bize karşı kini tükenmeyecek ve Ayasofya hesabı hiçbir zaman kapanmayacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ayasofya ile ilgili bugünkü söylediği "önce yandaki Sultan Ahmed Camii'ni doldurun sonrasında Ayasofya ile ilgili karar alırız" şeklindeki sözü ise Kudüs Fatih'i Sultan Selahaddin'in Haçlı işgali altındaki Küdüs'e sefer yapalım diyenlere söylediği "Vallahi memleketin tüm mescidleri namaz kılanlarla dolup taşmadıkça Kudüs'e sefer düzenlemeyeceğim sözünü hatırlattı ve neticede yedi sene gibi bir sürede Sultan Selahaddin'in milleti mescidleri doldurmuş ve nihayetinde Kudüs fethedilmiştir.
BİR FIKRA
Timur savaştan dönerken köylülere hediye olarak bir fil vermiş köylüler bu bağışı sevinçle alkışla karşılamışlar bir zaman sonra fil köydeki ekinlere zarar vermeye başlamış köylü son derece şikayetçiymiş bu durumdan. Düşünmüşler Timur’la arası en iyi olan Nasrettin Hocaya gitmişler. Hocam senin Timur ile ilişkilerin çok iyi seni sever gidip söyle de bu fili alsın der. Hoca köylülere güvenemez tamam gideceğim yalnız sizde benim arkamdan geleceksiniz ben sizin adınıza konuşacağım der. Yola çıkıp Timur’un otağına varırlar. Otağın kapısında hocayı karşılayan Timur sorar hayrola hocam buyur ne istersin. Hoca arkasını dönüp köylüleri göstererek bu köylüler….Der..bakar ki arkasında kimse yoktur. Efendim köylüler gönderdiğiniz filden çok memnunlar acaba hünkarımız iki fil daha gönderir mi der.
Bu fıkrada anlatılmak istenen cemaatin veya geniş manada milletin iş ciddiyete bindiğinde taleplerinin ve taleplerini gerçekleştirecek olan liderinin arkasında durup durmayacağıdır. Siyasetimizin son yıllarında özellikle ekonomi dalında Türk Lirasının Amerikan Doları karşısında değer kaybı sonrasında çarşı pazarda sebzeye meyveye ve patatese soğana gelen fiyat artışları bir de çevre kirliliğini önlemek adına marketlerde satılan poşetlere cüzi bir miktar para ödenmesi ortaya çıktığında insanlarımızın gösterdiği tepkilere serzenişlere hepimiz şahid olduk sonuç olarak Sultan Selahhadin'in ne kadar haklı olduğunu ve yukarı anlatılan fıkrayı burada apaçık görüyoruzve anlıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanının bu hususta yediden yetmişe arkasında duran imanlı takvalı ve her tür olumsuz koşula hazır karşısına çıkabilecek kuvvetlerden diğer iradelerden korkmayacak kaçmayacak bir millet olması durumunda sadece Ayasofya'nın cami olması değil aynı zamanda Doğu Türkistan'daki Filistin'deki Arakan'daki Suriye'deki ve bir çok coğrafyadaki zulüm altında yaşıyan Müslümanlar da kurtulmuş olur.
Yani günümüzde başta Yunanistan Avrupa ta Amerika'ya kadar tüm Hristiyanlar Ayasofya'nın kilise olduğunu bıkmadan tekrar tekrar söylüyor ve sürekli kiliseye çevireceğiz gibi söylemlerle sık sık karşılaşıyoruz o zaman biz müslümanların şimdiki vazifesi; taşkınlıklara mahal vermeden Ayasofya'nın Cami olduğunu bıkmadan tekrar tekrar söyleyeceğiz ve sürekli Cami olması için taleplerde bulunacağız ve herzaman gündemde tutacağız birileri Ayasofya'ya kilise dedikçe biz de Cami diyeceğiz ama en önemlisi bu zaman zarfında kendimizi de Sultan Selahaddin'in milleti seviyesine getirip ve memleketin diğer camilerini de her vakit dolduracağız Sultan Selahaddin'in istediği duruma geldiğimizde Ayasofya'nın içinde iki rekat namaz kılmak muhakkak bizlere nasib olacaktır yeterki umudu ve müslüman gibi yaşamayı, mücadele etmeyi bırakmayalım.
ABDULLAH ASLAN
YORUM YAZ
BU HABER İÇİN HENÜZ YORUM EKLENMEMİŞTİR.
Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları, okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan Araştırmacı Yazarlar hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
DİĞER Abdullah ASLAN HABERLERİ
- ÖZ VATANINDA, ÖZ BAYRAĞININ AL... Dönemin Cumhuriyet Halk Partili devlet Adamı Nevzat Tandoğan... Eklenme: 02 Aralık 2019
- MÜJDELER OLSUN DOĞDU BATMAYAN ... Marksist, leninist, olup sözde Kürt halkının haklarını ve sözde... Eklenme: 08 Kasım 2019
- ECZACI İLE MÜNAZARA Bu sabah semtimize yapılan lüks büyük ve her ihtisastan doktoru... Eklenme: 04 Kasım 2019
- BÜYÜK ÇAMLICA CAMİİ NEDEN YAPI... Geçtiğimiz dönemde bir siyasi partinin lideri Büyük Çamlıca Cam... Eklenme: 29 Temmuz 2019
- KERVAN Ne uzak ne yakın bir menzile gider usul ile Eklenme: 23 Temmuz 2019
- MÜSLÜMAN TÜRK FİLİSTİN’E NEDEN... Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada dolaşırken Laik ve Kemalist ... Eklenme: 19 Temmuz 2019
- BİR ABDULLAH'IN KÜNYESİ ABDULLAH Eklenme: 17 Temmuz 2019
- ŞEHİDLER ANISINA ŞEHİD GÜLLER Eklenme: 17 Temmuz 2019
Ferudun Özdemir: 'Allah Var, Problem Yok'
Ferudun Özdemir, “Allah var, problem yok!” adlı kitabında, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Allah'a dayanıp, O'na güvenen insanların bir şekilde aydınlığa kavuşacaklarının farkındalığını oluşturuyor zihinlerde…