HAYALLERİNİN PEŞİNDEN GİDEN ADAM NURİ DEMİRAĞ
Tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye'nin ancak, geleceğin teknolojisini üretmek ile mümkün olduğu bilincini gençlerimize aşılamalıyız. Son yıllarda yaşadıklarımız bize çok net gösterdi ki, parayla satın aldıklarımız değil, beynimizle ürettiklerimizdir aslında bizim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan TEKNOFEST’te yaptığı konuşmada “Günümüz dünyasında gerçek anlamında bağımsızlığın birinci şartı teknolojiyi tasarlayan, üreten ve ihraç eden ülkelerdir. Her yenilik gibi teknolojideki gelişmelerin de ilk aşaması hayal edebilmektir. 'Kızıl Elma' diye ifade ettiğimiz ufkun ötesindeki hedeflerimiz hep yenilenmiştir. Ne zaman hayal etmeyi bıraktıysak işte o zaman gerilemeye başladık. Biz de Türkiye'ye ne kazandırdıysak hep hayallerimizin peşinden koşarak kazandırdık. Yıllardır başka yerlerdeki gösterilerini hayranlıkla izlediğimiz pek çok etkinlik, artık ülkemizde düzenleniyor. 1925'te Haliç'te yerli sermayeyle gerçekten önemli bir savunma sanayi fabrikası kurulmuştur. İkinci Dünya savaşı yılları sırasında bu çabalar hız kazanmıştır. İngiltere ve ABD'nin askeri yardımları bahane edilerek bu fabrika atıl hale getirilmiştir. Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasının dışarıya ihracat yapmasına bile fırsat verilmemiştir…” dedi.
PEKİ, AMA KİMDİR BU NURİ DEMİRAĞ?
Sivas’ın Divriği ilçesinde yargıç bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Nuri Bey Ziraat bankasının kangal şubesinde memuriyete başlamıştır. Ambarlarında yeterince tahıl olmasına rağmen halka tahıl satılmadığını görmüş ve inisiyatif alarak bu tahılların uygun fiyata halka satılmasına öncülük etmiştir. Bu duyarlılığı onun yargılanmasına sebep olsa da Maliye memurluğuna İstanbul’da devam etmeyi başarmıştır. İstanbul’un işgali sırasındaki uygulamalar ve işgalci kuvvetlerin hakaretlerinden bunalan Nuri Bey maliye memurluğundan ayrılarak 50 Liralık sermayesiyle savaş ortamında ekmekten sonra en çok tüketilen şeylerden biri olan sigara kâğıdı imalatı işine girişti. Türk milletinin bu savaşı kazanacağına olan inancını sembolize etmesi için dükkânın kapısına Türk zaferi sigara kâğıdı yazdırdı. Milli mücadele yıllarında yok satan Türk zaferi sigarası sayesinde 50 lira ile kurulan bu işten üç buçuk yıl gibi kısa bir sürede 80 bin lira para kazanan Nuri Bey savaşın kazanılmasıyla birlikte ülkeyi kalkındıracak işleri düşünür oldu. Fransızların bıraktığı Samsun-Sivas demiryolu işinin yükleniciliğini üstlenerek başladığı iş adamlığı serüveni, başka demiryolları yükleniciliği işleri ile devam etti ve tam 1012 km’lik demir yollarını yaparak ülkeyi demirağlarla ördü. Bu durum, 10. Yıl marşına ilham olunca da Atatürk tarafından kendisine “DEMİRAĞ” soy ismi verildi.
İstanbul boğazına, üzerinden demiryolunun da geçeceği bir köprü yapma fikrini ilk defa Nuri Demirağ ortaya attı ve bu yüzden kendisine hayalperest denildi. 1920’li yıllarda boğaza köprü yaparak iki kıtayı birbirine bağlamayı planladı. Atatürk’e sunup onay bile aldı ama projesini hazırlatıp tekliflerini aldığı boğaz köprüsü projesini İnönü’nün başbakan olduğu CHP hükümetine kabul ettiremedi. Bu proje Cumhuriyet’in 50. Yılında, sadece kara taşıtlarının geçebileceği şekilde tam 41 yıllık bir gecikmeyle hayata geçirilebildi. Daha sonraki yıllarda ülkenin geleceğini düşünerek bu seferde Keban barajı projesini tasarladı ama “İSTEMEZÜKCÜ” zihniyet onu da reddetti. Keban projesi ise o tarihten ancak 33 yıl sonra hayata geçirilebildi. Nuri Demirağ, Ankara’dan 30-40 yıl önde gidiyordu ama ona ayak uydurabilecek devlet adamları o dönem Ankara’da yoktu.
Ülke toprakları düşman işgalinden kurtulmuştu ama devleti yöneten beyinler hala işgal altındaydı. Ülkedeki çoğu şey yabancılar tarafından üretiliyordu. Yabancıların tekelini kırabilmek için kafa yoruyor ve stratejik alanlara yatırım yapmak istiyordu Nuri Demirağ. Bunlardan biride savaştan çıkmış şehirlerin yeniden inşası için çok ihtiyaç duyulan çimento idi. Yabancılar tarafından üç kat pahalı satılan çimentoyu 1/3 fiyatına satmak için fabrika kurmak istiyordu ama ona da izin verilmedi. Bu fabrikayı 8 yıllık bir uğraş sonucu İstanbul yerine memleketi Sivas’ta kurabildi. Sayısız engellemelere rağmen bir yandan Karabük’te demir çelik fabrikasının yapımına başlıyor bir yandan da, Bursa Sümerbank Merinos fabrikasını, İzmit SEKA kâğıt fabrikasını kurarak ülke insanına iş ve aş üretmeye devam ediyordu.
Nuri Demirağ, ülkesi için büyük yatırımlara öncülük yapmak ve ülkesini kalkındırmak istiyordu ama dönemin hükümet yetkilileri bu işlere çoğu zaman engel oluyorlardı. O yine de yılmadan hayallerinin peşinden yürümeye devam etti. Karada yapacaklarının önemli bir kısmı Ankara tarafından engellenince o da, onların uzanamayacağı göklere gözünü çevirdi. Avrupa ve Amerika’dan uçak satın almak yerine Türk Tipi yeni bir uçak üretmek hayaliyle çalışmalara başlayan Nuri Demirağ, Türkiye’deki ilk uçak fabrikasını 1936 yılında kurdu ve bu ilk uçağa, isminin baş harflerini ve kuruluş yılını sembolize eden Nu.D.36 ismini verdi.
Nuri Demirağ uçak fabrikası ile ilgili verdiği bir röportajda: "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika'nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir. Türk, tayyaresini kendi eliyle yapmalıdır. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz. O halde, bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklenmemelidir. Size, kat’iyetle söylüyorum. On seneye varmadan biz, bütün tayyarelerimizi motorlarıyla beraber, en küçük vidasına kadar, baştanbaşa kendimiz yapacağız.” Diyerek yerli ve milliliğin önemini ve Türk insanına olan güvenini dile getirmiştir.
Üretilen yerli uçağın test uçuşları başarılı olunca, Türk Hava Kurumu, 65 uçak satın almak için ona sipariş verdi. Bunu çekemeyen ve sıkı devletçilik politikaları güden İsmet İnönü, Türk Hava Kurumunun bu siparişini temelsiz bir takım bahanelerle iptal ettirdi. Eskişehir’e iniş sırasında pilotun pist kenarındaki su kanalını fark edemeyip ona takılarak düşen uçakla ilgili iki ayrı bilirkişinin pilotaj hatası raporuna ve savunma bakanlığının uçakla ilgili oluruna rağmen bu sipariş iptal edildi. Yerli uçak projesi, dönemin siyasileri tarafından daha filizlenmeden kurutulmak isteniyordu. Bundan yıllar sonra, 1960’lı yıllarda üretilen ilk yerli “Devrim Arabası”nın başına gelecek olan durum da yerli uçağın başına gelenden farksız olmayacaktı. Yerli araba da, kasıtlı bir şekilde yakıtsız olarak yola çıkartılacak ve kısa bir yol aldıktan sonra yakıtı bittiğinden dolayı yolda kalacak ve o proje de uçak projesi gibi daha işin başındayken rafa kaldırılacaktı.
Türk hava kurumu uçak siparişlerini iptal etse de Nuri Demirağ, daha üst model olan Nu.D.38 çift motorlu 6 kişilik Türkiye’nin ilk yolcu uçağını üretip uçurmayı başardı. Türkiye’de hükümetin baskısıyla pek ilgi gösterilmeyen bu uçak, yurt dışından büyük ilgi gördü ve dünya havacılığı yolcu uçakları klasmanında A sınıfına alındı. ABD’den teknik heyetler İstanbul’a gelip uçağı hayranlıkla incelediler.
İngiltere ve ABD’nin baskılarına ve yardımları keseriz tehditlerine boyun eğen İnönü hükümeti, bu yerli uçak üretim işini durdurmakta kararlıydı. Türk hava kurumunun siparişlerini iptal ederek verdiği büyük zarar yetmezmiş gibi birde Nuri Demirağ’ın, uçaklarını uçurmak için kendi parasıyla satın aldığı, üzerine uçak pisti ve gök okulu (Havacılık Okulu) inşa ettirdiği 1530 dönümlük Yeşilköy’deki araziyi (bugünkü Atatürk havaalanı) sembolik bir paraya istimlak ederek bu işi tamamen sonlandırmış oldu.
Tasarladığı projelerin birçoğu dönemin CHP hükümeti tarafından engellenmiş ve o projeler kağıt üzerinde bırakılmış olsa da, 80 yıl sonra bugün o projeler bir bir hayata geçirilmeye ve kaybedilmiş zaman telafi edilmeye çalışılıyor. 80 yıl önceki CHP’nin bugünkü varisleri de tıpkı o günkü CHP’liler gibi, ülkeyi kalkındıracak ve sınıf atlatacak büyük yatırımları engellemek için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar. Üstelik bugünküler, milletin gözünün içine baka baka bu projeleri engellemek için dış mihraklarla işbirliği ve söylem birliği yapmaktan da çekinmiyorlar. Nuri Demirağ hikayesi, ülke kalkınması için günümüz insanına çok önemli dersler vermektedir.
Nuri Demirağ ve onun gibi gözlerden kaçırılmış daha nice değerlerimizin hayat hikâyelerini gençlerimize anlatmalı ve onlara tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye'nin ancak, geleceğin teknolojisini üretmek ile mümkün olduğu bilincini aşılamalıyız. Son yıllarda yaşadıklarımız bize çok net gösterdi ki, parayla satın aldıklarımız değil, beynimizle ürettiklerimizdir aslında bizim.
Unutmamalıyız ki tarih, sadece dünümüzü anlatmaz, ibret alırsak eğer günümüzü ve önümüzü de aydınlatır!
Selam, sevgi ve dua ile…
- DÖVİZ KURLARINDA YAŞANAN HAREK... Unutmamalıyız ki faiz sebep, enflasyon ise onun kaçınılmaz sonu... Eklenme: 23 Kasım 2021
- YEDİKLERİMİZ DEĞİL VERDİKLERİM... Kurban, ne et ne de kandır; iman ve tevhit, ibadet ve şükür, ta... Eklenme: 28 Temmuz 2021
- İÇİMİZDEKİ ÇOCUK Hevâsına uyan Zeliha, kraliçe iken bir anda esir hale gelmiş; h... Eklenme: 30 Nisan 2021
- NE OLDUYSA O KARARDAN SONRA OL... Savunma sanayinin milli olması önemlidir ama bundan çok daha ön... Eklenme: 15 Aralık 2020
- TANK PALETİ FABRİKASI GERÇEĞİ KOÇ’un yarı fiyatı bir teklifle BMC’nin ihaleyi kazanmasından s... Eklenme: 03 Aralık 2020
- AYASOFYA Eskiler hep derlerdi ki, “Ayasofya ancak kendisini koruyacak ve... Eklenme: 24 Temmuz 2020
- MİLLET EĞİLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ 15 Temmuz’un üzerinden dört yıl geçmesine, ortada 251 Şehit ve ... Eklenme: 15 Temmuz 2020
- ELVEDA ŞEHRİ RAMAZAN ELVEDA Peygamberimiz ’in, "Reyyan kapısından cennete girme" müjdesine ... Eklenme: 19 Mayıs 2020