Yolculuk Nereye?
Menzilin tek olması yolun da tek olduğunu ifade etmez.
Yola çıkarız bazen, yoldan çıkarız.
Menzilin tek olması yolun da tek olduğunu ifade etmez.
Dahası yolu kendimizin dışın da görmek de gerekmez.
Melek de içimizde şeytan da.
İkisi arasında bir yere yerleşir insanlığımız.
Sancımız da ondan zaten.
Ve bu tahterevalli insandır.
Bazen melek ağırlığı olur, bazen şeytan.
Ondan dolayı iner de çıkar da insan.
Kat ettiğimiz de yolda zaman ve mekân olarak içimizdedir.
Günah da öğretir insana, sevap da.
Eğer öğrendiklerimizle barışık olursak o da mesafe kat etmektir.
Menzilin şaşmazlığı tek gerçek olunca, menzile giden yollara ayrı bakılır.
Feleğin silleleri gelebilir ardı ardına.
Yola çıkmışken yol oluruz, zaman akar üstümüzden.
Yolculuk toprakla başladı aslında.
Sonra rahimde devam etti.
Beşikten itibaren sallantılar; mezara kadar da tökezlemeler olabilir.
Yolculuğumuz ömür boyudur.
Bireysel yolculukların dört yansıması vardır.
Buna eskiler “tokmak” demişler: hüzün tokmağı, mihnet tokmağı, dert tokmağı ve aşk tokmağıdır.
Hüzünle başlar seyrimiz, mihnet gider devreye, o biterse dert tokmağı başlar.
En yakıcı olan aşk tokmağıdır.
Doğrudan kalbe, ruha ve bedene etki eder.
Üveysi ruhların menzile geç kalmışlık hissiyle aşk atına binmeleri bazen at üstünde tökezletir.
Aşk atı içimizdeki küheylan ya da kısrakla yele savururken, biz de savrulabiliriz.
Aşka ram oldukça, mesafe kısalır.
Ancak yaklaştıkça eriyen menzil, aşkın atını menzil sanmaya itebilir.
Mesele aşkın gözünün kör olması değildir.
Aşkın gözü kör değil, ancak keskin ve fakat tek odaklıdır.
Aşk atıyla ruh ayaklarını yerden keser ve ruhanileşir.
O nedenledir ki hem zaman ve mekân anlamsızlaşır âşık nazarında.
Hem de yeme içme gibi hayati şeyleri unutabilirler.
Hatta zamanı!
Dahası, âşık cüretkârlık ve naz arasında bulabilir kendini.
Bir şairin ifadesiyle:
"Ezelden kârımız bizim bu yanmak,
Mihnet şarabını nuş edüp kanmak,
Ehli aşka göre n'olsun utanmak
Ko desinler bana arsız Süruri!"
Nesimi de aşka benzer şekilde yaklaşır:
“Ben melâmet hırkasını,
Kendim giydim eğnime
Ar ü namus şişesini
Taşa çaldım kime ne?”
Yolcunun yol haritasında silsile şeklinde, ama kademeli dört aşama vardır.
İnsanın neyleşmesi ve kendini neyzene terk etmesi böyle olacaktır. Yani Şeriat, Tarikât, Marifet ve Hakikât kapılarından geçer insan ve en sonunda Hak ile Hak olur. Neyleşmiştir artık.
Bir başka ifadeyle, bunlar Allah'a yolculuk, Allah'ta yolculuk, Allah'la yolculuk, Allah'tan yolculuktur.
Varanlara selam olsun!
Metin BOŞNAK
Kaynak : http://www.gazetesiz.com/makaleler/metin-bosnak/yolculuk-nereye-122639.html
- Yaradan ve Yaratılan Tanrı! Yaradan ve Yaratılan Tanrı! Eklenme: 06 Mayıs 2016
- Sübjektif olmanın fazileti! Sübjektif olmanın fazileti! Eklenme: 15 Nisan 2016
- Aldırma Gönül! Dolaşmak zamanı gelmiştir özümüzdeki iklimleri... Eklenme: 29 Şubat 2016
- Ne Yakar Aşktan Öte? hasretin varlığını hissetmek, hasreti hissetmekten daha az yakı... Eklenme: 20 Ocak 2016
- Kadın, Şeytan ve ölüm Aşk oluşun gizemi, göğüs kafesini de içindeki kuşla uçmağa vard... Eklenme: 24 Aralık 2015