11 Aralık 2015, 16:27 - 
Huri, Sanat ve Saptırmalar

Huri, Sanat ve Saptırmalar

Kur'anın saf nimet, sanat ve hakikat olan cennetle ilgili güzel ifadelerini kirli ve çirkin gösteren ve internette dolaşan bir kısım yazıları zihinlerden silmek için kaleme alındı

Son iki yüz yıldır veba gibi insanın bütün maneviyatını hatta varlığının tamamını çökerten materyalizmin etkisinden dolayı bağımsız düşünmekte zorlanan ve rumuz ile ismini yazan bir zat, Kur’anın üslubu ile özellikle de cennet ve hurilerle ilgili ayetlerini eleştiriyor; üstelik kendisini sanki inanıyormuş gibi gösteriyor; sözde Kur’anı savunuyor ve bu ayetlerin sonradan ona ilave edildiğini iddia ediyor..

 

Biz burada, bu gibi açık ve dürüst olmayan ve kendi kendisiyle çelişkili kişilere cevap olarak değil de; varlık, varoluş ve Kur’an hakkında yeterli bilgiye sahip olamayan samimi insanlara doğru bir zemin oluşturmak adına beş ontolojik bilgiyi anlattıktan sonra konu ile ilgili olan Kur’andaki beş yerin açıklamasını vereceğiz.

 

Ontoloji, varlık ve varoluş bilimi demektir. Bu konudaki bilgi eksik olduğunda birçok meseleyi anlamak zorlaşır. Özellikle Kur’anın bütünlüğünü, varlık anlayışını, diyalektik ve dualiteli (çift taraflı) bir yapı üzere giden üslubunu bilmeyenler, cımbızla cümle seçer gibi sanat, nimet, güzellik, bütünlük ve birlik ifadesi olan cennetle ilgili ayetler için “İşte size erotik bilgiler! Bunların Kur’anda ne işi var? Böyle şeyleri içeren bir Kur’an muharreftir” diyebiliyorlar.

 

Hâlbuki şu gelen beş temel bilgiyi esas alanlar için cennetle ilgili o bölümler mucize içeren birer metindirler. Öyle ise biz önce bu temel bilgilerden başlayalım.

 

1) Cennetle ilgili bu ifadeler salt sanat ve nimet ifadesidirler. Güzelliğin tasviridirler. İçlerinde asla erotik ve sapkın bir sahne tasviri yoktur.. Bu noktayı anlamak için varlığın biri eril diğeri feminen dualiteli ve diyalektik yapısını görmek gerekir. Şöyle ki:

 

Saf soyut âlem erildir; ruh erildir. Allah’ın ulûhiyet yönü erildir. Saf soyut maneviyatın etkinlik âlemi olan nirvana kelimesi erillik alanı demektir. Bu boyutta mutlaklık ve sonsuzluk esas olduğu için bu boyut kolay kolay dile getirilemiyor.

 

Buna mukabil, somut olgular, madde, beden, tabiat ve insanın nefsi feminendirler. Bu boyut dinlerde ulûhiyet literatürü ile değil de rahmet ile ifade edilmiştir. Onun için dinî rivayetlerde “Cennetin damı arşur-Rahmandır. (Rahmanın arşıdır.) Cennet somut rahmet tecellisidir.” mealinde ifadeler vardır. Bence Budizm ve Zen Budizm arasındaki ince fark da bu ayrımdır. Budizm’de ulûhiyet ve saf soyut alan demek olan Nirvana esastır. Zen Budizm’de esas olan ise beden, tabiat ve hayat üzerinden nirvanaya ulaşmaktır.

 

Bu erillik manası, meşhur kaburga rivayetinde ise şöyle anlatılmıştır: Âdem insanın ruh, inanç ve kültür boyutunun ifadesidir. Havva ise beden ve maddi yapısının ifadesidir. Yani ruh maddeden ürememiştir; beden ruhtan üremiştir. Buna göre bütün kadınlar ruh, inanç ve kültür olarak erildirler, âdemdirler; bütün erkekler de beden itibarı ile feminendirler, doğurgandırlar; esnek ve değişebilen birer kaburgadırlar. Görüldüğü gibi Arapçada kelimeler eril olarak kullanılır; fakat kadın-erkek beraber ve eşit olarak muhatap alınır. Demek cennetteki cinsellik de hem bu ontolojik manasıyladır, hem de kadın ve erkeğe eşit olarak hitap ediyor.

 

2) Herkesin bildiği gibi maddi somut âlem artı-eksi, erkek-kadın, iç-dış, soyut-somut, proton ve elektron gibi binlerce zıtlardan oluşur. Bu bir yaradılış formu ve yasasıdır. Varlığın kendi zıddında yansıması ve tamamlanması ilkesidir. Fakat varlığın bu seviyesinde kalmak asıl amaç değildir. Asıl amaç soyuta sonsuzluğa; zıtların biri diğerini eksiltmediği âleme geçiştir. Bu ontolojik boyutuyla cinselliğin biricik amacı doğurmaktır denilemez.

 

Bu geçişte dinin de sanatın da rolü büyüktür. İşte Kur’anın cennet hurileri ile ilgili izahları! –Ki çok kapalı ve kısadırlar-[1] Nitekim:

 

* Kur’an, somut verilerden başka bir değer bilmeyen cahiliyet insanını binlerce soyut değere alıştırdı. Onları dünyaya medeniyet üstadı yaptı.

 

* Hıristiyanlık dini bu meselenin, özellikle resim sanatının gücünün farkındadır ki; Michelangelo’ın açık kadın resimlerini Vatikan’ın tavanına koydurmuştur. Din ve sanatın kardeş olduğunu göstermiştir. Ve ne dindar ne dinsiz hiç kimse bunlar için erotizmdir, demiyor. Keşke bizim yazarlar da Kur’anın cennet ile ilgili izahlarını kitabın ve dinin bütünlüğünden ve bağlamından koparmayıp işi sanat, nimet ve hakikatin ifadesi olarak görebilseler.

 

Evet, bizzat Kur’an 2/25. ayette cennet nimetlerinin müteşabih (eş-anlamlı) olduğunu yani bu dünya kelimeleriyle ifade edilen nimetlerin aslının değişik olacağını bildiriyor. Ayrıca müteşabih kavramını çözemeyenlerin gerçekten dindar olamayacaklarını söylüyor. (3/7)

 

Mesela Kur’an Allah ve ahiret ile ilgili izahlarında belli dil formlarını kullandığını söylüyor. Allah’ın oturduğu tahtı manasında Arş kelimesini kullanıyor. Bununla tahta geçen bir padişahın bütün memleketini idare ettiği gerçeği üzerinden Allah’ın bütün evrende her şeyi yarattığını ve son derece egemen bir düzen içinde yönettiğini bildiriyor. Yoksa ortada gerçek manasıyla bir taht olmadığı gibi; tahta oturabilecek kadar sınırlı bir varlığın tanrı olamayacağı da aşikârdır. Demek asıl manaya ve soyut algılama seviyesine çıkmak gerekir. İlginçtir ki, Kur’an, Allah ile ilgili izahlardan ziyade ahiret ile ilgili izahların müteşabih (eş-anlamlı) olduğunu söylüyor.

 

Evet, insanı diyalektik süreçten somut nesnelere, oradan sanata, oradan sonsuzluğa ve soyuta yükseltmek, dinin de sanatın da biricik gayesidir.

 

3) İslam’da resim yapma meselesi baştan beri yanlış değerlendirildiği için; İslam’da resim üzerinden sanat gelişmemiştir. Fakat edebiyatta ve tasavvufta soyut algılama ve kelimelerin kabuğunda kalmama en zirve şekliyle vardır. Mesela Hz. Muhammed’e olan aşkını dile getiren Kaside-i Bürde bunun tipik bir numunesidir. Mesnevi temsiller üzerinden insanı binlerce sefer, somuttan soyuta yükseltiyor. Yunus Emre’nin şu gelen şiiri Kur’anın ahiret ile ilgili izahlarının tefsiri olabilir.

 

Ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir

Seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir

 

Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir

Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir

 

 

Altında gayya vardır, içi nar ile pürdür

Varuben ol gölgede, biraz yatasım gelir

 

Oda gölgedir deyu, ta'n eylemen hocalar

Hatırınız hoş olsun, biraz yanasım gelir

 

Ben günahımca yanam, rahmet suyunda yunam

İki kanat takınam, biraz uçasım gelir

 

Andan Cennete varam, Cennette huriler görem

Huri gılmanı, bir bir koşasım gelir

 

Derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme

Seni sığaya çeken bir Molla Kasım gelir.

 

Yunus burada sırat köprüsünün ve cehennemin varlığını inkâr etmiyor. Kıldan inceliğin ve kılıçtan keskinliğin üzerinde geçişin zorluğunu anlatan bir ifade olduğunu, gerçek manasıyla bir kıl ve kılıcı kastetmediğini söylüyor. Aslında sırat köprüsünün, üzerinde evler yaptığımız dünya hayatı olduğunu ve bu dünyada bazen musibet ve sıkıntılar cehennemini yaşıyoruz, diye söylemek istiyor. Cehennemle ilgili olan 19/68-72. ayetleri tefsir ediyor. Ki gerçekten evrensel manasıyla zorluklara karşı insanlık durumu aynen öyledir. İşte o ayetlerin mealleri:

 

Cehennem Süreci

 

Bütün zıtları geliştirmek için çalıştıran Rabbine (Rububiyetine) and olsun! (Yokluğu, kaçışı, inanmamayı tercih eden) o kâfirleri ve (yokluğun adı olan) şeytanları toplayacağız. Sonra onları cehenneme dayayacağız. (Ki; o yokluk kirlerini temizleyelim.) Sonra her gruptan, Rahmana (Allah’ın diyalektik düzenine) karşı hangilerinin daha azgın olduğunu ortaya çıkaracağız. Biz hangilerinin o cehenneme dayatmaya daha layık olduğunu biliriz.

 

Evet, sizden hiç kimse yoktur ki; mutlaka o cehennemden geçiyor, olmasın.. Hepinizin bu evrensel cehennemden geçmesi, Rabbinin terbiye edici isminin kesin olarak gerektirdiği ve asla firesi olmayan kat’i bir hüküm ve kanundur. Sonra biz, kendi özünü zulüm ve dengesizlikten koruyanları kurtarırız. Ve zalimleri ise orada diz çökmüş olarak bırakırız.                               (19/68-72)

 

4) Nitekim tıp, spor ve benzeri bilim dalları daima insan bedeninden söz ediyorlar. Hiç kimse çıkıp burada erotizm yapılıyor, demiyor. Evet, bu gibi gerçeklere rağmen ayetlerin tefsirinde de göreceğimiz gibi hiç erotik bir boyut içermeyen Kur’anın bu konu ile ilgili ayetlerini erotizme yormak bence bir hastalıktır.. Ağzı, Işıd gibi dilin gerçeklerini inkâr eden sözde Selefilerden yanan birisinin Kur’anı hayattan ve hakikat dünyasından koparmaya çalışması demektir. Fakat Kur’an saf sanat, nimet ve hakikatin ifadesi olduğundan ona karşı gelen kaybeder.

 

Evet, maalesef İslam dünyasında soyuta, sonsuza ve sanat anlayışına henüz yetişmemiş çok insan var; Kur’anı yanlış anlıyorlar. Bir kısım şekilci fıkıhçılar da bunlara bahane üretiyor.

 

Mesela: Medine sokaklarında sırtında bir çocuk, göğsünde meme emen diğer bir çocuk bulan Hz. Muhammed’in eline geçen hurmayı üçe bölüp bir parçayı analarına, bir parçayı sırttaki çocuğa diğer parçayı meme emen çocuğa vermesindeki üstün şefkat ve himayeyi dile getiren rivayeti, çocuğunu emziren kadının memesini görmek caiz midir değil midir, şeklinde değerlendirmişlerdir..

 

5) Modern insanların ille de liselerde cinsellik dersi olmalı demelerine, reklamlarda ve resimlerde erotizme varan aşırılıklarına, kendi şahsi hayatlarında cinselliğin en kötü şekillerini yaşamalarına rağmen Kur’anın, sanat, nimet ve hakikatin ifadesi olan ayetlerini ahlaksızca erotizme yormaları; soyutu, sanatı ve sonsuzluğu anlamada modern insanın yorgunluğunun veya art niyetinin belirtisidir.

 

Hâlbuki cinsellik, dualite ve diyalektik varoluşun % 50’sini temsil ediyor. Cinsellik hayat ve hakikatin bir ifadesidir. Evet, biyolojik yönüyle cinselliğin amacı, üremedir denebilir. Fakat ontolojik yönüyle cinsellik varoluşsal bir realitedir. Hurilerle ilgili ayetlerde zevc (eş) ve yaşıt denmesi, bu dualiteli diyalektik yapının hatırlatıcısıdır. Hıristiyanlık dinindeki ruhani ve tek taraflı cennet algısı, varoluşun bu boyutuna aykırı değildir. Hz. İsa’nın Mecdelli Meryem’le ilgilenmesi bunun delilidir.

 

Çok eşlilik meselesine gelince bu da yanlış anlaşılan ve yanlış sunumu yapılan bir noktadır. Çünkü cennet hayat demektir. Hayatta bire yedi yüz, bire bir milyon çoğalma olduğu gibi; insan cennette öylece çoğalacak ve her bireye yaşıt bir eş verilecek demektir. Yani cennette doğum sancısı ve diğer sıkıntılar olmadığı gibi, kıskançlık ve kuma derdi de yoktur. Yoksa cennet, cennet olamaz.

 

Konu İle İlgili Ayetlerin Açıklaması

 

a) “Öncüler, bilir misin kimlerdir onlar!

Allah’a yakın olanlar onlardır.

Nimet cennetleri içindedirler.

Eskilerden büyük bir cemaat

Sonrakilerden az bir grup..

Mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerinde

Yaslanmış olarak karşılıklı sohbet ederler.

 

Gençlikleri ebedi olan gençler onlara hizmet ederler.

Kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehleri onlara sunarlar.

Ne o içecekten bıkarlar ve ne de o içecek tükenir.

Ve seçtikleri meyve ve yemişler de

Ve iştahlarının çektiği kuş etlerini de onlara sunarlar.

 

Ve onlar için ceylan gözlü hanımlar vardır.

Saklı inci gibi güzeldirler.

Bütün bunlar onların yaptıklarına karşılık olarak verilir…

 (İnsanın kendi kazandığından yemesi daha lezzetli olur.)

Orada ne boş bir söz işitirler. Ne de yanlış iş yaparlar.

Sadece selama karşı selam vardır.

 

Sağ tarafın adamlarına gelince onlar da büyük insanlardır.

Onlar dikensiz ağaçlar altında

Kökünden tepesine meyve dizili ağaçlar

Uzun uzun gölgeler

Fışkıran sular; bol meyveler

Ne yasaklanan ne de biten

Şanlı endamlı hanımlar yanında

Biz onları harika bir yapıda yaratırız.

Onları yaşıt güzel bakireler olarak diriltiriz.  (Vakıa, 56/10-38)

 

İşte bakın bunun neresinde erotizm var. Ayrıca bu ayetlere muhatap olan Hz. Muhammed: Cennet öyle bir şeydir ki ne göz görmüş ne kulak işitmiş ne de kimsenin hatırına gelmiştir. diyerek bu ayetleri en başta kendisi tefsir etmiştir. Nitekim bizzat Kur’anın bu kapalı üslubu da, bu tasvirlerin sanat, nimet ve önceden bilinmeyen bir hakikatin ifadesi olduğunu gösterir.

 

b) “Kendi ruh ve kalbini koruyanlar, güvenilir bir makamda olacaklardır.

 Bahçeler ve çeşme başlarında

 İnce ipekten parlak atlastan giyinip karşılıklı sohbet ederler.

 Bunun yanında onları ceylan gözlü hanımlar ile evlendiririz.

Güven içinde her nevi yemiş ve meyveyi isterler.

Orada dünyadaki ölümden başka bir daha ölmezler.” (Duhan, 44/51-56)

 

Bakın burada hiçbir erotik lafız geçmediği halde bu konunun sonunda 58. ayette “Biz bu eş anlamlı hakikatleri senin dilinle kolaylaştırdık ki; mesaj alsınlar.” deniliyor. Demek bu cennet ve huri tasvirleri birer metafordurlar, dilin kolaylaştırılması içindir.

 

c) Rahman Suresinden:

 

54, 55- O cennet ehli, astarları atlas kumaştan olan yataklara yaslanırlar. Ve o Cennet meyveleri, ellerinin ulaşabileceği şekilde yakındırlar. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi nimetini inkâr edeceksiniz? 56, 57- O iki cennette, kocalarından başka herkesten gözlerini saklı tutan, kocalarından evvel hiçbir insan ve cin ile yatmayan hanımlar vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi nimetini inkâr edeceksiniz?

 

58, 59- O hanımlar sanki yakut ve mercandırlar. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi nimetini inkâr edeceksiniz? 60, 61- İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey mi olur? Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi nimetini inkâr edeceksiniz?

 

Yine aynı metafor; aynı tasvir aynı ifade! Acaba Rahman suresindeki dualite ve diyalektik ifadeleri görmeyip 60 küsur çeşitli sanat, nimet ve hakikatten söz eden bu ayetleri anlamayıp sadece eşlerden söz eden bir ayeti görmek ve onu erotizme yormak hiç gerçekçi bir yaklaşım olur mu? Rahmaniyeti, vahyi, Kur’anı, nimetleri yanlış değerlendirme olmaz mı?!

 

d)“Kendi ruh ve kalbini koruyanlar için kurtuluş vardır.

Bahçeler ve üzüm bağları vardır.

 

Olgunlaşmış yaşıt eşler vardır.

Dolu kadehler vardır.

Orada ne boş ne de yalan söz işitmezler.

Seni geliştirmek için gönderen Rabbinden bir iyilik olarak;

 Ve onların kazançlarının hesabı olarak…”   (Nebe’; 31-36)

 

İşte bakın bu sözlerin neresinde çocuklarla cinsel ilişki demek olan pedofili vardır. Çünkü burada sadece olgunlaşmışlığın ifadesi olarak göğsü kabarmış eşler demek olan kevaibe ve yaşıtlar deyimi vardır.

 

Bu yaşıt ifadesine karşı, cennette yaş mı var, sözü nasıl söylenebiliyor. Acaba bu yaşıt kelimesi olgunluğu ve eşit eşler meselesini mi vurguluyor; yoksa cennette yaşlanmak da var, meselesini mi dile getiriyor. Evet, bu kelimeden cennette yaşlanma var, manasını çıkarmak zoraki bir saptırma olduğu gibi; Cennette herkes 33 yaşında olacak mealindeki rivayete de zıt bir çıkarım olur. Galiba ismini rumuz ile veren yazarımız; cımbızla cümle seçicilikten cımbızla kelime seçiciliğe terfi etmiştir. Hemen hatırlatalım ki bazı meallerde bu kevaibe kelimesine tomurcuklar denmesi; daha önce hiç açılmamış gonca manasını vermek içindir. Maalesef çoğu mealci de nimeti abartılı bir şekilde göstermeye çalışmış; Kur’anın lafzından asla çıkmayan manalar ilave etmişlerdir.

 

e) O huriler saklı yumurta gibidirler.” (Saffat 37/49)

 

Burada kadının yumurtaya benzetilmesi beyazlık açısından ziyade doğurganlık yönüyledir. Çünkü cennette doğurganlık yoksa da doğurganlık, bir güzellik ve sağlık işaretidir. Ayrıca cennette isteyene Allah kısa bir süre içinde, ağrısız ve sancısız çocuk verecek diye kuvvetli rivayet vardır. (Tirmizi, Cennet, 23)

 

Şimdi bütün bu gerçeklere rağmen ismini rumuz ile veren bu zatın Kur’an muharreftir; sözüne ve ey Müslümanlar Kur’anı bırakın çağrısına kim inanabilir. Çünkü kendi çıkarımları ve bunları Kur’anın tahrif edildiğine dair delil yapması, tamamen akıl ve mantık dışıdır. Evet, ikiyüzlülük yapıyor. Bilmiyor ki; mertçe ortaya çıkmayanın veya ikiyüzlülük yapanın hiçbir sözüne güven olmaz.

 

Önemli Bir Hatırlatma:

 

Hz. Muhammed (a.s.m.) Hz. Aişe ile 19 yaşında iken evlendi. Bu tarihen sabittir. Osman Keskioğlu’nun Hz. Muhammed’in Hayatı kitabına bakılabilir. Demek Hz. Aişe 9 yaşında iken Hz. Peygamber onunla evlendi rivayeti ya bir eksik aktarmadır veya Hz. Aişe’yi yüceltmek içindir. Çünkü Hz. Aişe, Hz. Ali’ye karşı geldi. Dolayısıyla Aişe’yi yüceltmek Ali’nin aşağıya inmesi manasına geliyordu. Evet, Ali düşmanı olan Emevilerin süzgecinden geçen hadislerde buna benzer zaaflar var. Evet, ilk nesil ehl-i hadisin çoğu, Emevici idiler. Hemen hatırlatalım ki; Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Hadis deyimleri bazen birbirinin yerine kullanılıyor. Ama bu yanlıştır. Dolayısıyla aşırı hadisçilerin aktardığı bazı zayıf rivayetlere dayanarak Kur’an yargılanmamalı.

 

 

5. 12. 2015

Bahaeddin Sağlam



[1] Bazen 60-70 nimeti anlatan ayetler içinde bir tek ayeti teşkil ediyorlar. Rahman suresinde gördüğümüz gibi.



YORUM YAZ
BU HABER İÇİN HENÜZ YORUM EKLENMEMİŞTİR.
 Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları, okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan Araştırmacı Yazarlar hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
DİĞER HABERLERİ
VİDEO GALERİ
 
YAZARLARIMIZ
Y
Metin ALKAN
ÜMMETİN EMİNİ EBU UBEYDE BiN CERRAH
Y
ferit karasu
YÜREĞİM DEKİ ŞEHİR
Y
Nurcan CANKORU
MENZİLE
Y
Mehmet GÖÇMEZ
ANMAK MI ANLAMAK MI
Y
SERDAR BOZDOĞAN
TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR BİZDE TARİHE YENİDEN ÇAĞ AÇTIRIYORUZ
Y
Pınar SÖNMEZ
AŞK BİR NOKTA
Y
Hatice BAŞKAN
KADINSIN
Y
Fatmanur KUŞ
SU GİBİ AZİZ OL EVLADIM
Y
Duygu Gürses DİKEN
MALINI BAĞIŞLAYAN ELBETTE KURTULUŞA ERMİŞTİR..
Y
Zeynep DEMİR
önce sela, sonra adın okunur minarelerden.
Y
Ayhan KÜFLÜOĞLU
Eşyayı gösteren Rabbimiz’in varlığı, o eşyadan daha zahir ve kesin
Y
Nur KABADAYI
Umut Ederek Yaşamak
Y
Büşra ŞENTÜRK
Sen Kaderim Misin
Y
Büşra Nur GECE
Mabede İsmet; Meryem'e Betül Sıfatı Yakışır...
Y
Merve DİKİCİ
TEVEKKÜL KIL
Y
Ebru ATA
KIYIYA İNSANLIK VURDU
Y
Mustafa KAYALI
ZAMAN VE MEKÂNDA KIBLEMİZ
Y
Türker ELMAS
NUR ve HAKİKAT AVCILIĞI
Y
Nagihan ZENGİN
Ademiyetten Kemaliyete İrfan Yolculuğu
Y
Öznur MACİT
bir b/akış bir yürüyüş (04,05,14 Eskici dergi yayınlandı)
 
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
BİR DOST PENCEREMDEN TÜRKİYEDE HANGİ NURCU KOLLARI FETÖYE DESTEK VERİYOR 2022 RAPORU VE BELGELERİ REFERANDUM SEÇİMLERİ ÖNCESİ BOMBADA FETÖNÜN PARMAK İZLERİ!!! (1)
 
KONUK YAZARLARIMIZ
K
İsmail GENÇ
İnsanız ve İnsanlığı Özlüyoruz
K
Emrah POLAT
Vahametlerle İmtihan ve Müracaat
K
Mehmed ESMER
Kubbetüs Sahra'yı tanıyacağız
K
Elif NİSA
Gerçekten İnsan Azar
K
Elif MUSLUOĞLU
Cemâli Bâ Kemâle Seyredelim
K
Fikriye AYYILDIZ
GAFLET
K
Merve YAĞMUR
ÖLMEDEN ÖNCE ÖLÜNÜZ
K
Fuat TÜRKER
Münafıklar Kavramıyorlar!
K
Hüray BOZBIYIK
TESETTÜRÜN VERDİĞİ HUZUR
 
ÖZEL RÖPORTAJ
Ferudun Özdemir: 'Allah Var, Problem Yok'
Ferudun Özdemir: 'Allah Var, Problem Yok'
Ferudun Özdemir, “Allah var, problem yok!” adlı kitabında, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Allah'a dayanıp, O'na güvenen insanların bir şekilde aydınlığa kavuşacaklarının farkındalığını oluşturuyor zihinlerde…
 
E-POSTA LİSTESİ
 
FOTO GALERİ
 
ANKET

Web Sitemize Nasıl Ilaştınız?




 
cheap jordans|wholesale air max|wholesale jordans|wholesale jewelry

Sitemizde yayınlanan haberlerde basın ahlakına, hukuk ilkelerine, insan hak ve özgürlüklerine bağlı kalacağımıza söz veririz. Yazarlarımızın yazılarıyla ilgili her türlü sorumluluk kendilerine aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Adres : Sizde Araştırmacı Yazarlara Katılabilir Çalışmalarınızı Yayınlatabilirsiniz! arastirmaciyazarlar@gmail.com a Ad Soyad ve Yazar Resminizle birlikte gönderin değerlendirelim