BİR OLMAK ADINA
Günümüz dünya koşullarını; gerek siyasi, gerek ekonomik, gerek toplumsal, gerek coğrafi ve gerekse sosyolojik açıdan incelediğimizde özellikle müslüman toplumlar açısından pek de iç açıcı bir durumun olmadığı ve müslümanlar arasında hep bir uçurumun var olduğu görülmektedir.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a.)'in dünyaya teşrifi ile karanlığın nura dönüştüğü ?Kutlu Doğum Haftası" tüm müslümanlara mubarek ve kutlu olsun. Bu yüce doğum haftası münasebetiyle, biz müslümanlara Vahdeti (Birliği) sağlamayı yüce Rabbim nasip etsin. ●"Ey inananlar, Allah'tan nasıl sakınmak lazımsa öyle sakının ve ancak Müslüman olarak can verin" ●"Hep birden Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, bölük bölük olmayın ve anın Allah'ın size verdiği nimeti, anın o zamanı ki düşmandınız birbirinize, kalplerinizi uzlaştırdı, nimetiyle kardeş oldunuz" Vahdet kavramına geçmeden önce yukarıdaki iki ayeti kerimeye kısaca değinecek olursak: 1. Nakl ettiğimiz ilk ayeti incelediğimizde, Allah-u Teala'nın vahdetin temel dayanağını takvaya dayandırdığını görmekteyiz, yani müslümanların birlik oluşumunu takvaya (Allah'a inanıp ona sadık kalmaya) bağlamıştır. Dolayısıyla mutlak vahdet ancak bu surette oluşur. 2. İkinci ayeti kerimede "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" ibaresi konusunda farklı rivayet ve görüşler vardır. Bu ayette "ip" in hangi anlamda kullanıldığı konusunda üç farklı görüş vardır: Buna göre ayette geçen "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" sözünün manasının a) Kur'an-i Kerim'e sarılın, b) İslam'a sarılın, c) Peygamber (s.a.a.)'in Ehl-i Beyti olan oniki İmam'a sarılın yani onların yolundan yürüyün olduğu rivayet edilir. Ayrıca Resul-u Ekrem'den şu meşhur hadis nakledilir "Ben sizin aranızda iki ağır emanet bırakıyorum, Allah'ın kitabı Kur'an ve benim Ehl-i Beytim, bu ikisine sımsıkı sarılın ki sapıklığa düşmeyesiniz bunlar birbirinden asla ayrılmazlar. Kevser havuzunun başında bana birlikte gelecekler". Bunu hem Ahmet bin Hanbel Müsned'de hemde Teberani Kebir'de nakletmiştir. Dolayısıyla rivayet edilen bu üç görüşten hangisini kabul edecek olursak olalım nihayetinde vahdetin dayanağı Allah'a sarılmaktır. Vahdet; birlik, aynı duygu, aynı his, aynı yürek, aynı kalp, aynı anlayış, aynı inanç ve müslümanın tek vücut olması demektir. Günümüz dünya koşullarını; gerek siyasi, gerek ekonomik, gerek toplumsal, gerek coğrafi ve gerekse sosyolojik açıdan incelediğimizde özellikle müslüman toplumlar açısından pek de iç açıcı bir durumun olmadığı ve müslümanlar arasında hep bir uçurumun var olduğu görülmektedir. ● Nedenine gelince nedeni gayet basit, emperyalist güçler başta büyük şeytan Amerika, siyonist İsrail, Avrupa ve Rusya eksenli doğu emperyalizmi kendi menfaatleri gereği böyle istemektedirler. Çünkü müslümanların vahdeti-birliği emperyalizmin zararınadır. Bu zararı önlemek için müslümanlar arasında devamlı olarak nifak tohumlarını ekmişlerdir, bununla birlikte ektiklerini de düzenli aralıklarla tekrarlayarak canlı tutmaktadırlar. Bu nifak harekatlarını özellikle müslümanların başlarındaki idarecilerin eliyle yapmaktadirlar. İşin asıl acı tarafı da budur. Bununla beraber kendi menfaatlerinin lehine çalışan bazı müslüman adı altındaki küçük guruplarıda iyi işletirler ve çıkarları olduğu sürece onların sırtını sıvazlar "biz sizin yanınızdayız" derler. Ne zaman ki çıkarları zayıflasın ve bunlarla işleri bitsin ilk önce onları ortadan kaldırırlar. İşte büyük şeytan Amerika, orta doğunun kan içen canisi siyonist İsrail ve onun dalkavukluğunu yapan batılıların yanısıra sandalye ve makam perest sadece adları müslüman olan ameli inkarcilar emperyalistlerin yalakalığını yaparak şeytani sistemlerini koruma adına İslam Ümmeti'nin birlik ve beraberliğini devamlı sekteye uğratmaya çalışmaktadırlar. Ne yazık ki müslümanlarda bu yalancı ve taklitçi idarecilerin şakşakcılığını yapmaktan geri kalmamaktadırlar, böyle olunca emperyalistler daha çok cani Saddam'ları ve benzerlerini müslümanların başlarına musallat ettirecekler. Onlarda, inanan müslümanların dinine, inanıcına, namusuna, kitabı Kur'an'a; annelerinin, bacılarının tesettürlerine, namazlarına, oruçlarına, hacclarına ve benzeri bir çok manevi değerlerine saldırıp keyiflerini keyif edecekler ve müslümanlarda sadece bazen sloganik bir kaç sözden öteye geçmeyecek edebi cümleler kurup kendilerini avutacaktır. Oysa ki Allah-u Teala en mükemmel olanı müslümanlara bahş etmiştir; izzeti, yüceliği, onuru, haysiyyeti, mükemmel olan İslam dinini, Kur'an-ı Kerimi ve inancı. Müslümanlar bununla çok mükemmel bir vahdet ağı kurabilir. Şöyle ki, her inançlı müslüman kendi inancında özgürce her türlü amelini, ibadetini yaşayıp yerine getirip genel ve temel konularda vahdeti oluşturabilmeli. Bunun için de inançla beraber ilim ve aklınıda iyi kullanması gerekiyor.
- ALLAHA İNANDIM DEMEK Her müslüman hiç süphe duymadan Allah'a inanıyor ve onun bi... Eklenme: 29 Temmuz 2019
- CİNSEL TERCİH VEYA CİNSEL YÖNE... Hiçbir yanlış, başka yanlışı doğrulatmaz. Eklenme: 16 Temmuz 2018
- ARALIKTAN OCAĞA YENİ YIL Yılbaşı, tarih başlangıcı olarak müslümanlara ait değildir, Hri... Eklenme: 30 Aralık 2017
- "HAYAT" Değerini Bilmek Gerekir Hayatın… Eklenme: 13 Şubat 2017
- ANDROİD İNSANLAR İnsanların teknolojiye esir olmadıkları bir dünya umuduyla… Eklenme: 11 Şubat 2017
- İHLAS VE SAMİMİYET İhlâsta Hakkın rızâsı talep edilir, yapılan işlerde, riya, göst... Eklenme: 06 Şubat 2017
- HERŞEYE RAĞMEN ALLAH DEYİVER Mahşerde “eyvaaaaah” demeden bu dünyada “Allah” diyelim. Eklenme: 24 Aralık 2016
- NEFİS MÜCADELESİ Hep kötülüğü isteyen nefis, hep iyiliği isteyen ruh, hava, ate... Eklenme: 25 Ekim 2016