GÜNLERDEN 28 ŞUBAT VE O ARTIK TOPRAK KOKUYOR

Divitin ucundan damlayan kederim bu gün! Asrın ölüm gerçeği yüreğime inkilab ettiği için yazıyorum. Gözlerim ötelerde, mevlanın işaret ettiği yerde… Ölüm ne tarifsiz sözcük ve ne büyük bir ibret… Ölüm; yani tasavvufi bir lisanla düğün, sevgiliye kavuşma vakti. Öyleyse ne güzel şey ölüm! Ölüm bir yoldur bilirim… Ve yine bilirim ki asıl olan yolcu değil yoldur! Bu açıdan baktığımızda sevgiliye kavuşmak ise ölümün adı ve o kavuşmada ölüm bir yolsa Ne güzel şey ölüme mazhar olmak! Yine de o yola doğru yürüyen şahıs, dünyayı tepeden tırnağa selamlayan, ışık saçan, Mevla’yı son nefesine kadar yâd eden, tüm fiili hareketlerinin, Yaşantısının, ilminin özüne ve sonrasına Allah’ı katıp, ondan aldığı adalet duygusuyla insanlığa hizmeti esas alan bir güneş ise elbette ölüme yürüyen için düğün vaktidir, geride bıraktıkları içinse yalnızlık, karanlık, hasrettir! Milli görüş lideri, tüm dünya için faydalı bir bilim adamı ve Türkiye için fedakârlıklar üstlenmiş, insanını ve ülkesini kendi nefsi isteklerinden önce anmayı başarmış hocamızı kaybetmek geride kalan bizler için sonsuz bir özlemin, burukluğun, üzüntünün başlangıcı olduğunu hissediyorum. Zira o, yaşadığı 85 yıllık ömrün yollarına ilmi, irfanı, imanı, siyaseti öyle bir ekmiş ki şimdi o ektiği fidanlar dünyanın birçok yerindeki kalplerde boy boy çınarlara dönüşmüş. Biliyorum ki şu anda kaleme almaktan büyük sevinç duyduğum hocamız için sizler de benimle aynı fikirde olacaksınız. Çünkü mesafe dedikleri nedir ki? Bir dua kadar yakındır belki de… İşte o yakınlık söz konusu olan kişi ya da konu için doğrularda bir bütün haline getirecektir hepimizi! Hocamız, ülkesinin her bir köşesi için; aklını, kalbini son nefesine kadar ortaya koymuş, insan için yaşayan, yoksulluğu, işsizi, eğitim mağdurlarını ve daha bir çok hizmet sorununu düşünmüş ve bu yolda durmaksızın çalışmış bir siyasetçidir! Bütün dünya Müslümanlarını birlik olmaya davet etmiş olduğu anları hatırlarsak ve bu gün orta doğuda yaşanan huzursuzluğu göz önüne getirirsek ne kadar öngörülü bir insan olduğunu çok daha iyi anlayacağımıza inanıyorum. Onun ölümü bir son değil yahut bir tükenmişlik değil. Şüphesiz O, yaşadığı hayatın yollarından süzülüp, hakiki ve ebedi olan hayata doğru uzandı. Artık O’nun için perdeler kalktı. Dünyadaki misyonu, ahiret saadetine ulaşabileceği bir hizmetle Allah katına ulaştığına inanıyorum. Seneler evvel 28 Şubat kederi ile hizmetine, davasına, hükümetine el uzatıldı! Bu kadersiz olayın yıllarca akıllardan silinmediği ve onun siyaset yaşantısını nasıl bir hüzne boğduğunu kuşkusuz hepimiz biliyoruz. Bu üzüntüyü kalbinde ölene kadar taşımasına rağmen O değerli insan, asla kendisine, siyasi anlayışına karşı olanları incitmedi. İncindi ama incitmedi. Bu ve benzeri olaylarda O’nu hiçbir zaman davasından, insanlığa hizmet etmekten alı koymadı. O ölene kadar kişiliğini ve siyasi yönünü yitirmedi. Yaşadığı dönem boyunca kimse ile gereksiz münakaşalara girmedi! Üslubu her zaman kalbe, akla ve mizaha dayalıydı. Cümleleri derin ve mesajı keskindi. Muhataplarına yol gösteren bir ışıktı. O başlı başına bir cihad neferiydi. Aslında günümüz siyasetinin bozguna uğrayan üslubuna bakılınca hocamızın ne kadar asil bir siyasetçi olduğunu, liderliği ne kadar hakkıyla taşıdığını idrak etmemiz zor olmasa gerek! Kaç cenaze arkasından böyle milyonları sürükler? Kaç ölüme şahit oldunuz dünyanın birçok kutsal toprağıyla örtülen? Kaç ölüm size böyle tesir etti derinden? Kaç cenaze size daha önce böylesine içten ne güzel şey ölmek dedirtti söylesenize? Şimdi siyaset meydanlarında uçuşan küfürleri, hakaret içeren sözcükleri, yersiz ve kıskançlık kokan gereksiz telaffuzları; mahremiyete soysuzca uzanan elleri göz önüne getirince ve bu olumsuz tutumları gerçekleştiren kişilerin ülkeyi yönetmek için, milleti temsil etmek adına bir araya geldiklerini düşününce; Türkiye adına, Türk milleti adına, Türkiye içindeki siyaset adına ERBAKAN hocanın ne kadar gurur verici ve Türkiye’yi iyi temsil eden bir siyaset adamı olduğunu, vefatının ise ne kadar büyük bir kayıp olduğunu anlamak mümkündür! İşte yıllar evvel bir 28 Şubat süreci ile üzüntüye müptela edilen bu yüce insan, 2011 yılının 28 Şubatının hemen öncesinde dünya’ya, sevenlerine, Türkiye’ye veda etti. Sanki 28 Şubatı ölümüyle cevaplar gibiydi. Yıllar önce hükümetten düşürülen bu lider yıllar sonra tam da o tarihlerde hayata gözlerini kapadı. Yaşarken çok şeyler öğretti ve çok doğru bir yol gösterdi; fakat ölümü de çok büyük mesajlar içerdi. Biz 28 Şubat öncesinde onsuz kaldık ve hüzün kaldı ellerimizde. Şimdi hepimizin adına ona seslensin sözcüklerim. Zira sevgi için zamanın ve mekânın engeli yoktur. Mutlaka kalpten dökülen samimi sevgi cümleleri sahibine ulaşacaktır. Hocam siz; ruhlarımıza bir yağmur gibi yağıverdiniz. Kurudukça, duanıza çıktık. Siz yağdıkça arındık… Sizin değerli sözcüklerinizden öğrendik insan olmayı, kulluğu, emeği, mücadeleyi, başkaları için yaşamayı! Yandıkça yaktınız, yaktıkça dağıldı etrafınıza ışığınızdan geçenler. Mum macerasında yanıp erirken, karınız aydınlatmaktan öteydi. Adalet diye bir söz var dilimizde! Zaman zaman hepimizin feryatlarla istediği! Siz adaletten söz etmekle kalmadınız, adalet için yaşadınız. İşte tüm bunlar için herkesin her şeyi unutacağı günde Mevla sizden razı olsun dilerim! Dünya da yeşerttiğiniz dava için, insanlık için yetiştirdiğiniz kişiler sizin adalet ışığınızdan ilersinler inşallah! Şimdi böyle yüce bir insanın vefatı ve kederinden sonra bizler, umarım yaşayan değerlerimize sahip çıkarız. Değerli siyasetçilerimize ülkemizi teslim ederiz! Yaşarken destekleriz, yitirince pişmanlık duymamak için! Erbakan hocamızın değeri, insanlığı, ilmi, siyaseti tartışılamayacak kadar açık! Sadece bir siyasetçi olmadı hocamız, başarılı siyaset bireyleri yetiştirdi. Ülkeye ve insanlığa büyük hizmetler yaşatan değerli insanı ömrümüz oldukça anmak, dualarla yâd etmek ne güzel bir sevgi pınarı oluşturur aramızda. Rabbim hepimize güzel ölümler, aydınlık ve faydalı bir ömür, günahlarımıza kefaret olacak ameller nasip etsin… Hepimiz adalet ve hak yolunda doğru adımlar ile tüm insanların özgürlüklerine, mahremiyetine ve ülkemize sahip çıkmak onuruyla yaşamaya mazhar olalım… Yüreğinden ışık saçan beden, uzaklardasın şimdi. Sırtımıza hayatı ve kur’an_ı yükleyen Rabbimiz, sizin gibi değerli kulların ölümüyle daha da sıkıca imtihan ediyor bizi! Üzerinden zaman geçmeyen ve ölüme tabi tutulmayan tek şey Allah’tır! Öyleyse O’na döner ve yalvarırım ki, bizlere sizin gibi yüreği adil insanlar ile yolda olmayı nasip etsin ve size Rahmet etsin… Ölüm, bir son değildir! Ama büyük bir ibrettir. Öyleyse bu ölüm ile hepimiz arınalım… Hepimizin başı olsun! Kalbimiz güçlü, duamız içten olsun… Görmelisiniz, görmeliyiz, “yüreğimiz” ile görmeliyiz! Düğün görenlerin dünyasını tanımalıyız… Tanıdıkça hissetmeliyiz ve şahit olmalıyız… Bir tabutun etrafında binlerce bedene ait gözlerden aynı duygu ile yek gözyaşının ışığında, Mevla’ya uzanan tabutun nasıl heyecan ile salındığını hatırlamalıyız! Görmeliyiz, yüreğimiz ile görmeliyiz ve hissetmeliyiz, Allah'ın sevdiğini nasıl sevdirdiğini… Bu gün günlerden 28 Şubat; Erbakan hocamızın vefatının ve 28 şubat darbesine verdiği en güzel cevap!