ÂH EFENDİM BİR BİLSEN HALİMİ
Sen mümkün olanı yaşamanın peşindeyken kader risalesinin sana na-mümkün olanı sunduğu yerde çökersin dizlerinin üzerine
Sözlerin yüreğe hücum ettiği, gönlün menzilinde varlığın eridiği noktanın sathında, yürüdüğün yolların arzuladığın yollar olmadığını idrak ettiğinde, hep aynı şarkının nakaratında diz çöktüğün iklimde, sen mümkün olanı yaşamanın peşindeyken kader risalesinin sana na-mümkün olanı sunduğu yerde çökersin dizlerinin üzerine… Üzerine çöktürdükleri yargılamanın kıskacında âh dersin. Çünkü dayanmıştır bıçak kemiğe, düğümlenmiştir boğazda sabır kördüğümle… Halin rengi var da kokusu aşikâr değil… Gönlün adı var da her yaratılan da manası yerinde değil. Hani sonbahardayım desem, yüreğimde çarpan baharı inciteceğim. Kıştayım desem, ürküteceğim… Bahara göz kırpıp selama dursam, şah damarım da atan ayrılığa boyun büktüreceğim. Ne kışım ayaz, ne baharım ateş… Ayaz ile ateş arasındayım… Ben ki ebedi olanın nakşettiği bir nakışım, bu yüzden kadere boynum kıldan ince, kendime firardayım. Dört nefeslik bir elif gibi içime çektiğim yer ile seni, vurgulu okuduğum isminin t harfinde ömrüme vurgu yaptığım gibi ve yorgun bir nefes alır gibi bıraktığım ayrılığın eşiğinde sekteye uğruyor aşkın kalbimde… Ana karnındaki bir cenin biçiminde biçimleniyor varlığım ömründe… Çünkü varlığım seninle yeniden şekilleniyor. Kokunun adı var da tanımı yaban… Gönlün hali var da her yaratılan da duruşu dik değil… Tezahür etmiyor ömrüme vaat ettiğin ülke, oysa hiçbir nişanesi de yok yokluğunun üzerimde… İşte, tamda bu noktada, sabrın taştığı, gönlün daraldığı, gözlerin koyulaştığı, yağmurun hırçınlaştığı, tenimin yandığı bu noktada, yar, yar seni kara saplı bıçak gibi göğsüme sapladıkları nokta da hatırı sayılı bir risale gibi süzülünce sen ufkumdan büküyorum başımı kıvrılan bir dal gibi derinden… Mademki ayrılık ve hüzün varlığın terbiye makamıdır, hoş gelsin o vakit… Değil mi ki İsmim de yazılı olan A’dır. Bahtımın aktığı deniz de A’dır… A kutlu olandır. Allah, Ahmet, Aşk, Ayrılık, Ateş, Aydınlık hep A’ya çıkar… Ömrüm A’ya akan bir denizdir. Allah’ın sonsuzluğu ile Ahmet (a.s)’ın arasında savrulan zarif bir ömrün A en büyük tutanağıdır. Bu yüzden ben de saklı olan A da alnıma yazılıdır. A’nın kendisi olmasa da kadri vardır. Ve bir de bunca yaşam nişanesin de Âh vardır… İçlenen kalbin fiğanı… Dertlenen gönlün dayanağı… Âh’ın elbet vakti de vardır. Âh diye inlemeyen varlığın Hû’ya kapısı yoktur… Önce Âh çekeceksin derinden sonra Hû diyeceksin gönülden… Âh’ta terbiye olan âşık Hû da mest olur. Diyor ya şair “Âh efendim bir bilsen halimi!”… Kadın tırnak uçlarından, saç diplerine kadar titriyor şairin bu mısrasını telaffuz ederken… Çünkü bir kadın Kendisini yaratan efendisini bilir ilkin sonra onu razı etmek için ömür sayarken, onun kendisine rehber kıldığı âlemlerin efendisine tutunur… Onun sünnetullah’ında büyürken varlığı, kalbine yazılı olan adamın kalbinde ömrüne yazılı olan âdemi keşfeder, bir efendim hitabı da ona savrulur… Efendim bir bilsen halimi…
- VİCDAN AYNASINDA SUÇ VE CEZA Suç ve ceza âdemin ezası! ... Eklenme: 29 Ocak 2016
- KADINLARI ANLAMADINIZ İki kere kadın olmayı öğrendiğim gün öğrendim, kadınlığın kalbi... Eklenme: 02 Aralık 2015
- Peki, Neden Çağımızda Kendi Ke... Yaşamak insanın kendi kendini tedavi etmesi ve her gün yenilenm... Eklenme: 13 Kasım 2015
- SEVDİ, YANDI, SUSTU KADIN Sonra kimseye sezdirmeden kendi kalbimize sarılıyoruz Eklenme: 12 Mart 2015
- NEDEN HZ. MUHAMMED (s.a.v) Dün malını mülkünü İslam için harcayan zengin sahabeler, bugünü... Eklenme: 16 Ocak 2015
- Aşkını Kaybetmekten Korkuyorum Kirli suların aktığı bir kalpten, hüzün dolu bir kalple doğruld... Eklenme: 15 Aralık 2014
- ÜMMET DARAĞACINDA RESULÜN EMAN... Hangi söz, Resûlün vefatında kendini kaybeden Ömer'in kulağına ... Eklenme: 14 Nisan 2014
- BERKİN DE BURAK DA BENİM EVLAD... Burak da Berkin de benim insanım; biz bir yerde telafisi zor ha... Eklenme: 15 Mart 2014